30 Nisan 2009 Perşembe

Leon



The Professional

İstanbul Gözetmen Kurulu /Episode 1 /Part 1


Formula 1 ve otomobil sporlarına ilgim olduğunu blogumuzda yazdığımız yazılarla birçok kez belirtmiştik. Son haftalarda meşguliyetimizin artması sebebiyle pek vakit ayıramasakta yakın takibimiz devam etmekte.

Otomobil sporlarını takip etmekle kalmadık elbette. İstanbul Gözetmen Kurulu İGK'ya kayıt olduk, yapılan seminerlere ve sınava katılarak gözetmen olmaya hak kazandık. 1. çoğul şahıs kullanmamın sebebide blogumuzun henüz pasif halde bulunan yazarı gagrasif'le birlikte bu yola başkoymamızdır.

Bu haftada resmen göreve başlıyoruz. Avrupa Ralli Şampiyonası (ERC) İstanbul Ayağı'nda görevliyiz. Bendeniz Darlık Bölgesi'nde 5,52. Km.'de sektör görevlisiyim. Gagrasif ise güvenlik görevlisi olarak seçilmiş bulunmakta. Kapasiteye göre karar veriliyor tabi bunlara :P

Yarın akşam Şile'de ki otelimize hareket ediyoruz ve Cumartesi sabahından itibaren göreve başlıyoruz. Kolay gelsin bize. Eğer görev alacak bloggerlar varsa görüşelim tanışalım :)

Sedat Balkanlı

Allah Rahmet Eylesin... Türk Futbol Camiasının ve Ailesinin Başı Sağolsun...

29 Nisan 2009 Çarşamba

Şeklen Kaybetmek

Hani bazı topçular vardır. Top ayağına hiç yakışmaz, koşuşu, yürüyüşü, topu sürüşü bi değişiktir. Şut çekerken, pas atarken bile ayağına yakışmaz futbol topu. İlk bakışta "tam bi kalas" diye yapıştırırsın lafı. Hani vardır böyle kalas görünümlüler ama bi yerlere gelmişerdir bi şekilde. Mahalle takımında her maç ilk 11'de başlarlar, her halı saha maçında ilk 7'dedirler, şirket takımının vazgeçilmezi, okul takımının bel kemiğidirler -yersen-. En azından kendilerine yer bulurlar bi şekilde.

Bugün eve dönerken halı sahanın yanından geçiyordum. 3-5 saniye bir göz attım, baktım iyi mücadele var, oturayım izleyeyim dedim.

Bir oyuncu vardı işte ilk paragrafta bahsi geçen tipe uygun. Koşmasından tut, pas atma stiline kadar herşeyiyle bir "kalas oyuncu" görüntüsü içindeydi eleman. Ne var ki her şutu iyi yerlere gidiyor, her pası tehlike tehlike diye bağırıyordu rakip için. Şut atarken vücut geriye yatar ya hani normal insanda, öyle değil işte bu adam. Vücut dimdik kalıyor, kıvrılması gereken bacak yine dimdik topa gömülüyordu. "Doğduğunda taşağına bal mı sürdüler?" derler bizim oralarda, öyle bi elemandı. Lise yıllarında aynı takımda oynadığımız, kardeşim Mıstaa geldi direk aklıma :D

Bu gibilerinin profesyonel futbolda da temsilcileri var elbette. Benim aklıma ilk gelen oyuncu da bi zamanlar Galatasaray'da top koşturmuş ve hatta Milli Takım formasını da terletmiş Volkan Arslan'dır. Şuan Antalya'da oynayan hani. Nasıl bir insanın ayağına top yakışmaz, kanıtıdır kendisi. Yukarıda ki fotoğrafta da tam benim anlatmaya çalıştığım şekilde çıkmış ki görünce koptum. Yere basma şekli bile garip bir oyuncuydu. Tabi buna benzer daha birçok oyuncu vardır, biliyorum ancak aklıma gelen tek isim Volkan Arslan oldu. Varsa önerileriniz yorumlarda boy gösteriniz :)

28 Nisan 2009 Salı

Eric Gerets or Mircea Lucescu?


Biri Belçikalı, biri Romanyalı 2 teknik direktör. Ortak yönleri; Galatasaray'ın başında 2'şer sene bulunmaları ve 2. sene sonunda gönderilmeleri. Galatasaray, 2 teknik adamla 1'er şampiyonluk yaşadı.
Lucescu Galatasaray ile Avrupa'da büyük işlere imza attı. UEFA Kupası'nı aldıktan sonra büyük ölçüde dağılmış bir takımın başına geçen Luce, önce Real Madrid'i devirerek Süper Kupa sevinci yaşattı ve o sezonun devamında Şampiyonlar Ligi'nde Çeyrek Final'e kadar yükselmemizi sağladı. Elinde ki kısıtlı kadroya rağmen, defansif anlayışlı oyunuya Luce büyük işlere imza attı ve taraftarın gönlünde taht kurmuştu.
Eric Gerets ise Galatasaray ile her hangi bir Avrupa başarısı yakalayamamıştı. Ligde şampiyonluk almak dışında herhangi bir başarısı bulunmuyordu. "16 dakika"lık efsane bekleyişle gelen şampiyonluğun olduğu sene Tromso faciasıyla başlamıştı Gerets'in Galatasaray kariyeri. Luce'nin takımına göre daha kısıtlı bir kadro vardı elinde ve CL'de tutunamadı o şampiyonluğun ardından. İyi mücadele eden bir Galatasaray kurmuştu herşeye rağmen. Ancak bizim sabırsız, iyiden anlamayan kafasız yöneticilerimiz yine gereksiz bir hamle yaparak göndermişti Gerets'i de.

Şimdi bu 2 teknik adamdan Lucescu, Gerets'i UEFA Kupası'nın dışına iterken, ligde 2. sırada ve şampiyonluktan uzak konumda. UEFA'da yarı finalde ligde ki ezeli rakipleri Dİnamo Kiev'le eşleştiler.
Gerets ise UEFA'dan elendikten sonra Fransa Şampiyonluğuna konsantre oldu ve şuanda Lyon'a 6 Bordeaux'a 5 puan fark atmış durumda. Yollarına da emin adımlarla devam ediyorlar. En son Lille'i 1-0'dan 2-1'le geçtiler.

Geçmiş kariyerlerine, şuan ki geldikleri noktaya, oyun stillerine, duruşlarına vs. bakarsanız; sizce hangisi daha iyi. Eric Gerets mi, Mircea Lucescu mu?

27 Nisan 2009 Pazartesi

Sakarya Düşmesin...

Sakarya'nın Son Maçları

Samsun
Kasımpaşa(D)
Kocaeli'nin ardından, taraftarlarının birbirine büyük kin taşıdığı Sakarya'dan bahsetmemek olmaz. Bu iki kulüp taraftarları birbirlerine oynanan her maçta kin kusarlar fakat girdiğim her İzmitli veya Sakaryalı ortamında rakipleriyle 2.ligte mücadele etmenin keyfinden bahsedip dururlar. Bu iki komşu ilin taraftarına ve futbol sevgisine bende herzaman ilgi duymuşumdur. Düşmelerini de hiç istemem.

Geçen sene Süper Lig'e çıkmanın kıyısından dönen bir Sakarya'nın geldiği bu durumdan nefret ediyrum ve üzülüyorum. Ligin ilk yarısında müthiş hayal kırıklığı yaşatan Sakarya, 2.yarı toparlanmasına rağmen düşme korkusunu en çok yaşayan ekiplerden biri. Ne diyoruz Sakarya düşmesin. Bi önceki postta Kocaeli için yaptığımız totemi şimdi de Sakarya için yapalım.

Hafta 33
Erciyes-Karabük: 1
Sakarya-Samsun:1
Güngören-Ordu:2
Kartal-Malatya:0
Giresun-Rize:0

Hafta 34
Samsun-Adana:0
Malatya-Giresun:1
Altay-Erciyes:1
Karabük-Kartal:1
Kasımpaşa-Sakarya:0
Bolu-Giresun:1

Sonuçlar bu şekilde gerçekleşirse son puan durumu;
Erciyes 41
Samsun 39
Kartal 39
Sakarya 37
Giresun 35
Malatya 33
Güngören 33

şeklinde olur ve ben kahinlikten para bile kazanırım :D

Kocaeli Düşmesin...

Kocaeli'nin kalan maçları

Konyaspor (D)
Trabzon
G.Antep(D)
İBB
Hacettepe(D)
Kocaeli şu ana kadar 26 puan toplayabildi ligde ve şuan 17. sırada bulunuyor. 14. ve 15. Konya ile Denizli'nin 32şer puanları bulunurken, 12. ve 13. Eskişehir ve Ankaragücü'nün 33er puanları bulunuyor. Ankaragücü bu hafta Fenerbahçe'yi yenerek büyük iş başardı. Aslında şu zamanda Fener'i yenememek zor iş. Bizim başardığımız olan hani ama alt sıralarda ki son durum adına alınmış büyük bir galibiyet. Eskişehir'in sahasında bıraktığı 3 puansa onlar adına zor günlerin yaklaşması demek oluyor. Konya'nın aldığı 1 puan ise çok değerli. Abdullah Avcı ve ekibi İBB ise düşmesi mantıksal olarak düşmesi garanti olarak görülen Hacettepe'ye verdiği 3 puanla işini zora soktu. Kimsenin beklemediği bir mağlubiyetti bu.

Kocaeli düşme hattının sıcağını fazlasıyla hisseden bu takımlardan Ankaragücü(4-0) ve Denizli'ye(2-1) mağlup oldu 2. yarı. Düşme hattında ki ekiplerle oynanan her maça 6 puan gözüyle bakılır ya hani, 12 puan gitti yani. Ancak önlerinde ki 5 maçın 3'ünü düşme korkusu yaşayan 2 ekip ve düşen Hacettepe ile oynayacaklar. Benim görüşüm bu 3 maçtan 9 puan alabilecekleri yönünde. Taner Gülleri'nin ağır sakatlık atlatıp maça o şekilde çıkması, İzmit ekibi için büyük kayıp olmasına karşın, Şifo Mehmet'in Antalya'sından 3 puanı kaparak hazır olmayan Taner ile de direnebileceklerini gösterdiler.

Tahminlerime göre alt sıralarda ki maçların sonuçları şu şekilde gerçekleşecek.

Hafta 30
A.Gücü-Ankara: 0
Denizli-ES-Es: 0
Konya-Kocaeli:2
İBB-Gençler:2
Hafta 31
GS-A.Gücü:1
FB-Denizli:1
Kocaeli-TS:0
Sivas-İBB:1
Es-Es-Antalya:0
Bursa-Konya:1

Hafta 32
Antep-Kocaeli:0
A.Gücü-Bjk:2
Denizli-Ankara:2
Konya-Es*Es:0
İBB-Kayseri.2

Hafta 33
Fb-Konya:1
A.Gücü-Denizli:1
Kocaeli-İBB:1
Es-Es*TS:2

Hafta 34
Antep-Es*Es:1
Denizli-Bjk:2
Antalya-A.Gücü:0
Konya-Ankara:2
Hacettepe-Kocaeli:2
İBB-Bursa:2
Sonuçlar bu şekilde gerçekleşirse son puan durumu
Ankaragücü - 38
Kocaeli - 37
Eskişehir - 36
Konya - 34
Denizli - 33
İBB - 32
şeklinde olur, adımda kahine çıkar :)

“It was a big, big shot by Turk,”


Orlando 84-81 P. Sixers
Son Saniye 3'lüğü Hedo'dan!

26 Nisan 2009 Pazar

Malız...

Biraz mallık var içimizde, şampiyonluk artık hayallerde...

23 Nisan 2009 Perşembe

TFF = Turkish Fuckin' Federation

Asıl adı Türkiye Futbol Federasyonu bu kuruluşun. Türkiye'de futbola yön veren yada vermesi gereken Türkiye Futbol Federasyonu, futbolun içine etmeye devam ediyor. Çoğu zaman vermediği cezalarla, verdiği cezalarla, atadığı hakem komiteleri, ceza kurulları ile gündeme geliyorlar. Haluk Ulusoy yönetiminin ardından gelen rahmetli Hasan Doğan ile biraz olsun rahatlamıştı Türk Futbolu ancak uzun sürmedi malesef. Allah bu tarafta çektiriyor cezamızı. Şuan görevde olan TFF başkanının adını bile bilmiyorum ve bakmaya bile tenezzül etmiyorum, edemiyorum.

Konumuz, TFF'ye bağlı PFDK ve verdiği saçma salak 2 karar.

Fenerbahçe maçında Sabri'ye verilen bir ceza var. Maç içinde tahrik edici hareketlerde bulundu diye. Federasyonun kendi atadığı hakem maç içinde Sabri'yi atamıyor ama bu kadar saçma bi kararı alabiliyorlar kendileri. Peki kendi hakeminiz neden atamadı madem cezalık hareketlerde bulundu Sabri. Peki hakeminize bi ceza uyguluyor musunuz? Bence yok öyle bişey.

Bugün de akıl almaz bir karar vermiş PFDK. Saha dışında gelişen bir olay sebebiyle Arda Turan'a 1 maç oynamama cezası vermiş. Olayı bilmeyenler için anlatalım:
Olimpiyat Stadı'nda akreditasyon kartı olmayan ve cezalı olmadığı için İBB maçını tribünden seyreden Arda, maç sonrası arkadaşlarının yanına soyunma odasına gitmek ister. Ancak görevliler kartı olmadığı için Arda'yı içeri alamayacaklarını belirtirler. Bunun üzerine ortalık gerilir ve sözlü bir tartışma + itiş kakış yaşanır. Tabi ki Arda içeri girmeyi başarır.

Bunun üzerine olay PFDK'ya gitti. Arda'nın para cezası almasını beklerken, müthiş bir saçmalık yaşandı ve 1 maç ceza verildi. Hayatımda gördüğüm en alakasız ceza bu benim, hatta saçmalığın daniskası! Eğer önceden böyle cezalar verilmişse, herkes sorunlu der geçerim...

22 Nisan 2009 Çarşamba

Brett Dennen

Brett Dennen, 30 yaşında olmasına rağmen 18'den büyük değildir diyebildiğiniz ABD'li şarkıcı. yaklaşık 2.5 haftadır şarkılarıyla içli dışlıyım. Etkileyici sesiyle duygusal şarkılara müthiş bir güzellik katıyor kendisi. Youtube'ta 7 milyon küsürlerde hit yapmış şarkılara sahip. Kesinlikle dinlenilmesi gerek.
1. Ain't No Reason, 2. She's Mine , 3. Make The Most diyorum, hadi 4. Blessed olsun. Sırf ilk kez dinleyecek kotalı kullanıcılar için. Yoksa oturur bütün şarkılarını bi çırpıda dinlerim kendimce.

ain't no reason
there ain't no reasons things are this way
its how they've always been and they intend to stay
i can't explain why we live this way
we do it everyday
preachers on the podiums speaking to saints
prophets on the sidewalks begging for change
old ladies laughing from the fire escape, cursing my name
i got a basket full of lemons and they all taste the same
a window and a pigeon with a broken wing
you can spend your whole life working for something
just to have it taken away
people walk around pushing back their desks
wearing pay checks like necklaces and bracelets
talking 'bout nothing, not thinking about their
every little heart beat, every little breath
people walk a tight rope on a razor's edge
carrying their hurt and hatred and weapons
it could be a bomb or a bullet or a pin
or a thought or a word or a sentence.
there ain't no reasons things are this way
its how they've always been and they intend to stay
i don't know why i say the things i say,
but i say them anyway.
but love will come set me free
love will come set me free
i do believe
love will come set me free
i know it will
love will come set me free
yes
prison walls still standing tall
some things never change at all
keep on building prisons,
gonna fill them all.
keep on building bombs
gonna drop them all
working your fingers bare to the bone
breaking your back, make you sell your soul
like a lung is filled with coal, suffocating slow
the wind blows wild and i may move
but politicians lie and i'm not fooled
you don't need no reason or a 3 piece suit
to argue the truth
the air on my skin and the world under my toes
Slavery stitched into the fabric of my clothes
chaos and commotion wherever i go
love, i try to follow
but love will come set me free
love will come set me free
i do believe
love will come set me free
i know it will
love will come set me free
yes
there ain't no reasons things are this way
its how they've always been and they intend to stay
i can't explain why we live this way;
we do it everyday.

17 Nisan 2009 Cuma

Galatasaray vs. Porto


Porto vs. Manchester eşleşmesini izledik Şampiyonlar Ligi çeyrek finallerinde bu sene. Porto'nun ManU'yu ne kadar zorladığından bahsettik. Hakikatten de kök söktürdüler. Old Trafford'dan 2-2 lik bir sonuç almak her yiğidin harcı değil. Bi Galatasaray attı işte o stadta 3 tane "Şeytan" takıma. 2. maçta evinde muhteşem bir gol yiyerek geriye düştüler. Müthiş bi çaba sarfettiler beraberlik için ancak ManU defansının son zamanlarda ki en hatasız gününe denk geldiler. Ancak çok beğendim Porto'yu, özellikle bikaç oyuncusunu.
0-1 biten maçta ki kadroları şöyleydi Porto'nun:
1 Helton, 2 Bruno Alves, 8 Lucho (11 Mariano 31.dk), 9 Lisandro, 10 Cristián Rodríguez (19 Ernesto Farías 64.dk), 12 Hulk, 14 Rolando, 16 Raul Meireles, 21 Cristian Săpunaru (20 Tomas Costa 80.dk), 25 Fernando, 28 Aly Cissokho.

Maç boyunca mücadele etmeyen daha doğrusu gününde olmayan tek insan Brezilyalı Hulk arkadaşımızdı maçta. Top kayıpları taraftarı çıldırttı adeta. Bu arada takım Lucho'nun sakatlanıp çıkmasından da çok etkilendi ancak mücadeleyi asla bırakmadılar.

Gelelim asıl konuya. Maç boyunca Galatasaray'a Porto'da ki oyuncuları monte etmekle meşgul oldum. "Sabri'nin yerine Tomas Costa geçse ne ortalar açar len. Ah Defansta Servet'in yanına şu Bruno Alves geçse gol yemeden bitiririz be ligi. Ayhan'ın yerine bi Lucho Gonzalez olsa Şampiyonlar Ligi'ni alırız ulan" tarzı düşüncelere daldım maç boyunca.

Cidden öyle ama. Her ne kadar şu durumda hayalde olsa yapılamayacak transferler değiller. Eğer bir fanteziye kaçarsak Galatasaray vs. Porto karışımı mükemmel bir takım ortaya çıkarırız.

De Sanctis
Tomas Costa # Servet # Bruno Alves # Cissokho

Arda Turan
# Lucho Gonzalez # Raul Meireles # Kewell

Cassio Lincoln

Milan Baros

Yedekler:

Helton
Fernando
Emre Aşık
Sapunaru
Emre Güngör
Ernesto Farias
Mehmet Topal

olur diye düşündüm...


Sallasana sallasana Arda Turaaan!..



Bir GayFenerli Blogunda, bi yazı okudum bu akşam. Arda Turan hakkında yazmış. Önce salak salak giydirmiş, sonra 2. part diye Arda'nın bunlara kol sallamasını yazmış. Yazdıklarından anladığım kadarıyla, bu gerizekalılar Arda'nın sallamasından baya gocunmuşlar. Boşuna değil tabi ki. Bu Fenerli ipneler, hazmedememiş alenen sallanılmasını. Tercihlere saygı istiyorlar anlaşılan. Biz hep saygılıyız ama siz hala götverensiniz!!!

16 Nisan 2009 Perşembe

Star TV'nin Maç ve Spiker Seçimleri


Bugüne kadar süregelen bi klişe vardır. Star TV kötü maçları seçer genellikle, istisnalar hariç tabi. Finalleri yayınlarlar mesela hani :P Şaka bi yana bugüne kadar müthiş maçlar varken, gidip en gereksiz maçları verdiklerine birçok kez şahit olduk. Ne kadar şans işide olsa bu, bariz hatalar yaptıklarını kabul etmek gerekir. Hele bide bu kanalın spikerleri var ki. Onlar ayrı birer tez konuları!

Ancak bu sefer işin altından kalkmasını bildiler. 2 süper maç izledik bu Şampiyonlar Ligi haftasında. Bir Chelsea-Liverpool, bir Porto-ManU maçlarını başka yerde bulamazsınız. Arsenal-Villareal maçı da izlenmeye değerdir muhtemelen ancak şahsen mücadeleye ve gayrete bakıyorum. Bayern- Barca maçından hiç bahsetmiyorum.

Dün gece ki Liverpool maçını anlatamayız zaten. Yaşanması, görülmesi, hissedilmesi gereken bir maçtı o. Bu hafta kendi ligimizde görmediğimiz futbola doyduk, İngilizler sayesinde. Gerrard'sız Liverpool'un neler yapabileceğini gördük. Benitez'in takım oyununu nasıl becerdiğini... Hiddink'in süper bir teknik direktör olduğuna bir kez daha şahit olduk dün gece. Star Tv'nin başka bir maç yayınlama lüksü yoktu zaten.

Bu gece ki Porto-Man. United maçı ise herkesin seveceği türden bir maç değildi. Daha maçın başında Cr7'nin astığı gol, oyunu kilitledi ilk yarı boyunca ama 2.yarıdan aldığım zevk bambaşkaydı. Porto'nun kazanma hırsı neydi öyle. ManU'lu topçular ne kadar oyunu yavaşlatıyorsa, adamlar 2 katı hızlı olmaya çalışıyorlardı. Ben bu hırsla kesin gol atarlar diye düşünmüştüm ama olmadı. Son dakikalarda kaçan bi gol vardı ki aman aman.
Şifreli yayında da Arsenal vardı tabi. Ancak rahat bir maç çıkarmış anlaşılan, 3-0 la geçmiş. Bundan sebep ki ben Porto maçını isterdim zaten her türlü... Aferim Star.

Spikerler hakkında denecek çok şey var ama RTÜK yardırır ondan sonra :P Emre Tilev, İlker Yasin ve türevlerine bizi mahkum ediyorlar ya deliriyorum. Eskiden bi Güntekin Onay vardı arkadaş. Ne bilim bi Okay KAracan, bi Murat Kosova var bu ülkede. Bu kadar mı zor, bu kadar önemli maçları anlatsınlar diye 3-5 kuruş fazla vererek en azından maçlar için anlaşmak. Sınıfta kaldın Star.

15 Nisan 2009 Çarşamba

Durma Dans Et


-Yazamadık kaç gündür hiçbişey. Hayatın garip ve güzel halleri engel koydu yazan taraflarıma...

-Hayatın garip ve güzel halleri dedik. Hakikatten hiç akla gelmeyecek şeyler, tesadüfler ve olması gerekliymiş dediğin olaylar yaşatıyor sana. Çıkarıyor karşına birini böyle, "ALLLLLL" dercesine. Güzel de diyor.

-Galatasaray armalı kırmızı beremle(!) ve en lağubali halimle yanına oturmak için izin isterken gelirmiydi aklıma... Varmış yazımızda :)

-Galatasaray adasıda eğlenmekte nasip oldu ya şu hayatta daha başka bişey istemem. Galatasarayım sayesinde buldum ya seni, hiç bişey istemiyorum. Üçyüs Beşyüs, Üçyüs Beçyüs diyorum :)

-Galatasaray aşkına Sami Yen'in tuvaletlerinde yemek yemekte varmış nasibimizde. 2 saat tuvalette rehin kalmak, üşümemek için büfecinin yanında mangala el uzatmak, 2 sigarayla 6 saat geçirmekte... Bitmez kalbimdeki sevdan be Cimbom!

-Maç izlemedik Pazar akşamı. İlk 20 dakika felandı sanırım (eski açığın en köşesinde izlemenin tek sevmediğim tarafı bu, skorbordu görememek :D) iyiydik ya gayet. Fenev bize rakip felan değil bunu anladım. Biz kendi kendimize rakibiz anasını satiim!

-Bu adamların taraftarı da bi mal. Herkes için geçerli değil tabiki ama çok var abi bunlarda. Afedersin çükünü açıp gösteren mi istersin, fermuarını açıp kapatan mı, gayfb gibi dans eden mi, salak salak işaret eden mi, Galatasaray bloguna girip küfür edip reklam yapan mı :) Hepsi mal. Hayatta yapmam dediğim şeyi yaptırdılar bi anlık gazla. Cebimde 5 kuruş yokken, çakmak attırdılar.

-Caddeye gitme dediler, gittim! Maçın ardından ordan çıkamazsın dediler, çıktım. Hem de Büyük Galatasarayımın atkısı boynumda asılıyken. Fenevlisinden ateşte istedim. İsterse bişey desin mk =) Hani o hastaneye taşındığınız günler, hani o ceylan gibi kaçtığınız seneler, hani sarı-laciVert formalı götverenler, orospu çocuğudur gençfenvbahçeliler diye boşuna söylemiyoruz...

-Lugano'ya futbolcu diyen, onu adamdan sayıp seven, o piçe saygı gösteren adamda yukarda ki tezahürattan başka hiçbişeye layık değildir. Emre denen şerefsiz hakkında da hiçbişey konuşmaya gerek yok. Blogumun sayfalarını daha fazla kirletemem...
Bu dünyada para büyük ihtiyaç, emre belözoğlu paraya muhtaç! alexle dost ol tümerle arkadaş, ananı da Sat emre Yavaş Yavaş!

12 Nisan 2009 Pazar

Genoa 3 - 2 Juventus, Hayallerin Suya Düşüşü

Şampiyonluk umutlarının son bulduğu bir maç oldu ama süper oldu. Son zamanların en zevkli maçıydı. Genoa'nın attığı her golde, taraftarın müthiş sevincini görmek bile bu maçı harikulade kılıyor. Müthiş gaz bi taraftar vardı staduyumda. Her yakın çekimde yarın ki maç geldi aklıma, umarım bizde seviniriz böle. Neyse konuya dönelim.

Juventus için hayallerin suya düştüğü maç dedik. Önümüzde ki hafta İnter ile oynayacak Juventus için hayat memat meselesydi. Puan farkını düşürüp, öyle çıkacaklardı İnter karşısına. Tabi kazansalardı... Olmadı... Motta(2), Palladino(ilk resimdeki birlik ve beraberliği bozan 2 adam) yollarına taş koydu, kaya koydu. Affedersiniz s.kti bıraktı :D Genoa'ya olan sempatim biraz daha arttı. Juventus'a karşı bi kıllığım yok ancak işte böyle küçük takımların buralara gelmesi -ki bu bahsettiğimiz "buralar" Şampiyonlar Ligi'ne gidebilmek oluyor- insana sempatik geliyor.

Maçı Genoa'nın daha çok istediği vsvs zırvalarına hiç girmeyeceğim ama Juventuslu oyuncuların da maçı 2-2'ye getirdikden sonraki halleri de içler acısıydı be abi. Kondi(ü)syon denen şeyi tamamen tüketmiş gibiydiler. Genoalı topçularda ise nitro vardı sanki. Belliydi son 6-7 dakikada bişeyleri değiştirecekleri.

Herneyse İtalyanlara burdan yaşadıkları faciadan dolayı üzüntülerimizi gönderirken, Genoa'yı tebrik edelim...

Bu arada Genoa'dan bahsetmişken, Almanların fırtına takımı Hoffe'de tam bir çöküşe girdi. İbiseviç'ten sonra belli derecede gerileyen takım bu akşam tam anlamıyla pes etti.
Hoffenheim 0-3 Bochum!!!

İngiltere'de ise Tuncay'ın kazandığı bir hafta olarak geçti. Boro, Hull Cty'i 3-1 le geçti ve umutlarını arttırdı. Tuncay'da bitane salladı. Sunderland'in kaybettiği hafta altın değerinde bir 3 puan aldılar :P Spormax bu maçı göstermeyerek üzdü bizi.

Sunderland demişken :P ManU yine yeni yıldız adayıyla güldü. Sunderland karşısında da Macheda attı, ManU kazandı. Çocuğun facebook'ta 500 arkadaşı varken şimdi 80bin fanı varmış, buda hayatın garipliği...

Fransa'da da Gerets'li Marsilya ise vazgeçmemiş yine. St. Ettiene'i 3-0 la geçerek hem Lyon'un ensesinden inmemişler hem de St. Ettiene'i yakmışlar. Adamlar geçen sene fıstık gibi bi sezon geçirdiler ama şimdi diken üstündeler.

11 Nisan 2009 Cumartesi

Ayva Çiçek Açmış Yaz mı Gelecek!

Ayva Çiçek açmış yaz mı geleceeek!
Fenev Sami Yen'e nasıl gelecek!!

Bi gün kaldı derbiye tam 24 saat 30 dakika! Acayip helecan yaptım, oturduğum yerde marşlar söylüyorum F5 aleyhine! Çok güzel olacak çok! Özentiler metrobüsle gelecekmiş, biz onları denizden yüzerek yollamasını çok iyi biliriz...

Son Kombine!


Kombineler 15'inden itibaren çıkıyor. Eski kombineleri 475 liradan çıkıyomuş. Taksit imkanıda var tekrardan, 4+1 şekli. Kaçırırsam Galatasaray aşkım yalanmış diyorum sadece!!


Futbol takımımızın destanlar yazdığı, tüm dünyanın zihnine çıkmayacak şekilde Galatasaray isminin kazındığı Ali Sami Yen Stadı'nda oynayacağımız son sezonun kombine bilet satışları başlıyor.

Galatasaray, veda sezonuna yakışır yeni başarılar için, Türkiye'de ve Avrupa'da sonuna kadar devam ettireceği mücadele ruhunu bugünden vaadediyor.

Galatasaray, Büyük Taraftarını yeni sezonda emektar stadımızdaki yerini son kez bugünden ayırmaya çağırıyor...

Birlikte sevinmek ve tüm hedeflerimize ulaşmak için... Zaferlere tanıklık edebilmek, Ali Sami Yen Stadı'nın veda sezonunda "ben de oradaydım" diyebilmek için..

Tribündeki yerinizi bugünden alın....

Kombine Kartınızla birlikte:

* Galatasaraylıların sesi Galatasaray Dergisi'ne 1 yıllık ücretsiz abone olun.
* Mayıs ayı başında satışına başlanacak olan yeni stadımız "Turk Telekom
Arena" locaları ve VIP koltukları kombine kartlarına öncelikli sahip olma
avantajını kazanın. (yalnızca Numaralı Tribün Kombine Bileti alımları için geçerlidir.)

Satış Başlangıç Tarihi: 15 Nisan 2009 Çarşamba

Satış Saatleri:
Hafta arası : 09:30-18:00
Hafta sonu: 10:30-17:00

Ödeme:
1 peşin 4 taksit ödeme imkanı

Geniş Bilgi ve Fiyatlar İçin: 0212 288 33 40 - 0212 288 96 20

* Satışlar, Ali Sami Yen Stadı, VİP tribününde yapılacaktır.

* Her bir koltuk için TC Kimlik No içeren resmi kimlik belgesi fotokopisi
alınacaktır. Aynı isimle kombinelerin yenilenmesi halinde fotokopi
istenmeyecektir.

* Numaralı Tribün kombine sahiplerinin Öncelikli Alma Süresi, 30 Nisan 2009
Perşembe saat 17:00'ye kadardır. Bu tarihten sonra öncelik hakkı sona erecektir.

9 Nisan 2009 Perşembe

Music Line 3


Uzun zamandır haftanın 5'i yapmıyorduk. Bu hafta en çok dinlediğim şarkı 5'lisi bu şekilde...
Mia'yı zaten uzun uzun anlattık burda. Placebo'dan bahsetmek lazım birazcık. Yaklaşık 3 senenin ardından Battle for the Sun ile döndüler aramıza. Tarzlarından hiçbişey kaybetmemişler. Dinlerken eski şarkı mı ya bu oldum hatta ama güzel yani her zaman ki gibi. The Prodigy 'e sardım son zamanlarda. Hoş bi stilleri var. Amy MacDonald'da 1 aydır dinlediğim isimler arasında. Yeni keşiflerden yani =) Iron Maiden için söze gerek yok zaten :)

1- M.I.A Paper Planes
2- Placebo Battle For The Sun
3- The Prodigy Invaders must Die
4- Amy MacDonald Mr. Rock and Roll
5- Iron Maiden Out of The Shadows

7 Nisan 2009 Salı

Changeling

Bi şapka bu kadar mı gölgeler bi filmi. Bi şapka bu kadar mı bozar güzelliği. Bi şapkanın modası 7 sene geçmez mi arkadaş?

Dün gece izledim bu filmi, Changeling( Sahtekar). Angelina Jolie başrolde olunca, insan haliyle helecan yapıyor. Müthiş bir film ve film boyunca karşımda olan Angelina hayaliyle izledim. Ancak film boyunca giydiği şapka, filme gölge düşürmüş. 7 yıl boyunca (1928-1935) değişmeyen ve o güzelim kafadan düşmeyen şapka filme konsantre olamama sebebim.

Angelina Jolie, böyle süper bir oyuncu değilmiş bunu anladım. Ağlamayı, hüznü, delirmeyi vs. iyi beceremediğini farkettim. Tabi eğer bu saydıklarımı, oyuncu illa ki yapacak diye bişey söz konusu değilse özrümü kabul etsin Angelina. Şahsen filmdeki performansını yeterli bulamadım. Mesela bi Charlize Theron performansı görmek isterdim ama ne yazık ki rol yakışmamış. Şapkanın etkisiyle böyle konuşmuyorum, beğenmedim.

Gerçek bir olaydan alıntı olmasına rağmen, filme uyarlanırken çok başarılı olamamışlar. Filmin yarısına kadar hatta bi %75i geçene kadar sıkıldım sayılır. Uyuz bir polisin, masum bi kadını deli yerine koymasından başka bi halt yoktu bu bölümde. LA polisinin beceriksizliğini bile iyi gözönüne koyamamışlar.

Pek sevemediğim ancak eski tarihli filmlere karşı sempatim sayesinde geçer not alan bir filmdi Changeling. 5/2

İncik Kemiği ile 75 Dakika

işte kırılan incik kemiği

Valencialı Manuel Fernandes, Getafe maçında 15. dakikada incik kemiğini kırmış ancak kimse ne olduğunu anlamamış. Kendisi de bu kimselere dahil. 75 dakika boyunca incik kemiği kırık bi şekilde maça devam etmiş. Sezon boyunca takımın değişilmez oyuncularından olan Fernandes ve takım doktorları bu olayı maçın ardından çekilen MR sonucunda anlayabilmişler. Herkes şaşkına dönmüş. Fernandes 75 dakika boyunca hiç acımadımı sorusuna, "hafif bir acı vardı ama rahatlıkla koşup, toplara vurabiliyordum" şeklinde cevap vermiş. Hayır benim merak ettiğim doktorların bundan sonraki kararı. Bu adam kırık kemikle 75 dakika oynamış zaten ama doktorlar şimdi sezonu kapattı derlerse ilginç olur =)

6 Nisan 2009 Pazartesi

3 Points Goes To Galatasaray


"Bu galibiyet bizim için iyi oldu. Benim yapabileceğim bu, 1-0 olsun bizim olsun."
Maçın 80 dakikası geriye çekilerek top oynayan Galatasaray teknik direktörü Bülent Korkmaz

Baros'un mükemmel golü olmasa, Kewell'ın müthiş hırsı olmasa, Emre Aşık'ın akıllıca hamleleri olmasa (sarı kart yediği pozisyon dahil), Ayhan bacağının kırılma pahasına adam girmese, Arda'nın top tutma kabiliyeti olmasa, De Sanctis'in mübarek elleri olmasa, yine Baros'un 90 dakika çalışması olmasa; hakemin amaa gözleri olmasa, Beto'nun kalaslığı tutmasa, Ümit Karan ayağını her salladığında havayı tekmelesede, Volkan Yaman sol kanattaki her atakta pazara gitsede, Hasan sağdan sola dönerken göbeği 1 dakika sonra hareket etsede, barış'ın her pası rakibe gitsede, Mehmet Güven "güven" vermesede 3 puanı alan taraf olduk. Ancak bu dediklerimizin tam tersi olsa 90 dakika boyunca şuan Bülent Korkmaz hakkında yazılıp çizilecekleri hayal bile edemiyorum. Şu takıma böyle top oynattırmak... Yazık...

Facebook Hatıratı

Az önce Facebook'a girdim ve arkadaşların katıldığı grupları gördüm. Karşıma ""Acun "Var mısın, Yok musun?" Proramına Galatasaraylı Fubolcuları Getir"" diye bir grup çıktı. Gözünü sevdiğim Facebook, gözünü sevdiğim Türk insanı. Sırasıyla; ne hallere düşürüyor, ne hallere düşüyor. Adam umut edip, Fenerbahçe takımının da katılmasından mütevellit gaza gelip çakmış grubu. Birde not düşmüş, arkadaşlarınızı da davet edin. Bitanesi de yazmış duvara; "Biz büyük bir takım olarak bayanlara(fenerbahçe) öncelik tanıdık." İnsanımız ego tatminini nerelerde arıyor. Bunu yazan, bu grubu açanlar zevkten dört köşe olmuşlardır şimdi. Bitanesi de tepkisini koymuş anında; "Yok kardeşim getirmesin f5lileri getirmeden önce getirse olurdu...Zaten kendide f5li..." Haklı adam!

Benim aklıma direk şu geldi. Böyle bişey oldu hani misal. Yönetim kesinlikle kabul etmemeli. Hayır şimdi "Büyük Kaptan Bülent Hoca" Lincoln'ü "Var mısın, Yok musun?" kafilesinden çıkarır felan mazallah. Dayanmaz bu yürek o kadarına :)

BirGün Gelecek



Çok komik olmuş. Böbiler kadar başarılı. Fotoların üstüne tıklayın okuyun, daha da güleceksiniz =)

Bigumigu'da ki haberi aynen aktarıyorum:

Ne idim değil, ne olacağım demeli
İlk kez gördüğüm bir gazete ya da ben artık basılı medyayı ninternette takip ettiğim için rastlamadım. Basılı medyanın sansasyon yapıp (hoş pek sansasyonel bir yanı da yok ama adını duyurmasına yeter bir iş ) tiraj yapma mantığına dayanıyor.

benim hoşuma gitti, güldüm :)

bu da künye;

Reklamveren: BİRGÜN GAZETESİ
Reklamveren Yetkilisi: Selami İNCE
Reklam Ajansı: FAYDA
Yaratıcı Yönetmen: İlyas BAŞSOY
Yaratıcı Ekip: Emre KOÇ, Ümit ALAN, Erkan ŞİMŞEK
Müşteri Grubu: Hande AKIN, Feray UYSAL
Fotograf: Tayfun ÇAMURLU, Erçin BUDAK

Galatasaray Soyunma Odası

Beyler, beyler! Herkes beni dinlesin şimdi! Haydi toplanın böyle, haydi! Herkes hazırlansın, çabuk olun! Haydi Aydın, haydi Sabri, haydiVolkan!

Arkadaşlar birazdan çok önemli bir maça çıkıcaz! Gaziantep çok güçlü bir takım! Tabata veBeto'yu, Mehmet Yozgatlı ve Bekir'i bütün hafta düşündüm! İyi oynuyolar beyler, çok dikkatli olun!

Öncelikle amacımız 1 puan beyler! Kalemizi korumak amaçlı çıkıyoruz! Hani oldu da bir gol attık, 4'lü defas altı pasın içinden çıkmıyor tamam mııı!?!? Duydunuz mu beni!!!
Galatsaray ruhuyla sahaya çıkın, aslanlar gibi oynayın beyler! Lig 6.sı olmamız için bu 1 puan çok önemli!!! Çıkın ve savaşın!

Bakın kıllığına Lincoln'ü de bıraktım İstanbul'da, onsuz da oynayabildiğimizi gösterin yönetime de hemen kovsunlar i.neyi!! Yapabiliriz beyler sizde güç var, haydi haydi!!!

Kadroyu söylüyorum!
De Santis! VolkanYaman, Hakan Balta, Emre Aşık, Sabri! Arda Turan, Mehmet Güven, Hasan Şaş, Ayhan!! Ümit Karan, Şabani Nonda!!!

Baroşş sen tribüne çık koçum! Bu sezon çok attın, arkadaşların gocunuyo! Sonra ben Adnan Abi'ye, yönetime ne derim Baroş!! Arda, Arda gel buraya aslanım! Bak seni de taraftarın zoruyla oynatıyorum, fazlasın sen bu takıma! Satacaz seni sezon sonunda, para kazancaz! Hadi şimdilik oyna bişiler, abartma ama!!
Hasaaan!! Bak Adnan Abi çok istedi oynamanı, çık sahaya benim yüzümü kara çıkartma tamam mı! Doyamamış başkan seni izlemeye, resital bekliyolar senden!! (!)

Beyler böyle diziliyosunuz. Taktik teknik size kalmış tamam mı?! Zaten hala pek anlayamıyorum!
Bakın sizi sıkmıyorum, rahat olun, pas yapın yeter!

Heeeeyy gidi heeey...

5 Nisan 2009 Pazar

F1.09 / Malezya GP Puan Hesabı

Bilindiği üzere bugün ki yarışın %75'i tamamlanmadığı için klasmandaki sürücülere normalde alacakları puanların yarısı verildi. Bu kuralı hiç bilmiyordum, güzel bi tecrübe oldu herkes için.
Şimdi son durum şöyle: Button 5, Heidfeld 4, Glock 3, Trulli 2.5, Baricchello 2, Webber 1.5, Hamilton 1, Rosberg .5 puan almış oldu.
Araçların şuan ki durumlarını göz önünde bulundurur ve McLaren, Ferrari gibi devlerin; 4 günlük yarışlar haricindeki deneme sürüşlerinin de sınırlandırıldığını ve hatta neredeyse yasaklandığını varsayarak araçlarını ileri derecede geliştiremeyeceklerini düşünürsek, sezon boyunca çekişmenin; Brawn GP, Toyota, Williams, Red Bull ve azıcık BMW arasında geçeceğini görebiliriz. (ne cümle oldu:O)
Şöyle bir sezon sonu puan durumu hayli ilginç olur.
1.Button 100 2.Trulli 99,5 3.Baricchello 98 ve tabiki de çok güzel olur.

TürkiyerF1 ne yapmış peki. Önceden yarım kalan yarışlar hangileri diye araştırmış ve çok hoş bir yazı hazırlamışlar. Ancak benim en çok ilgimi çeken yıl ve yarış ise 84 Monaco GP oldu. Yoğun yağışdan dolayı Moncao GP'si 31. turda sona erer ve pilotlar yine yarım puanlar alırlar. Yarışın galibi ise Alain Prost olur. 84 yılı Fransız sürücü Alain Prost ve Avusturyalı Niki Lauda arasında ki mücadeleyle geçer.

Sezon sonu geldiğinde ise 2 sürücü arasında yarım puanlık bir fark vardır. Yazının devamı için buraya sağ tıklayıp, yeni sekmede aç deyin =)))

Rosariooooo


Bu aralar esmerlerden gidiyorum ya hadi hayırlısı :D hoş hatun ama...

F1.09 / Malezya GP Finish

Son zamanlarda izlediğimiz en zevkli yarışı izliyorduk ki her güzel şeyin bir sonu var olduğu gibi bu da çabucak bitti, doyamadık. Bu kadar fazla geçişin olduğu bir yarış daha hatırlamıyorum 3-5 yıl içinde.

Hamilton, Webber çekişmesi mükemmeldi. Alonso'nun fullenmiş deposuyla 4 sürücüyü birden tutması ve bunu en za 5 tur boyunca yapması , ne kadar başarılı bir pilot olduğunu gösterdi. Heidfeld'in yarışta 2.liğe kadar yükselmesi, stratejik olarak BMW'nin en iyi takım olduğunu kanıtladı bana göre. Ancak 33 tur süren Malezya GP'de en iyi stratejiyi Toyota takımı uyguladı. Timo Glock'un "herkes gider Mersin'e, biz gideriz tersine" şeklinde ki lastik seçimleri 3.lüğü getirdi kendisine. Hatta 33. turu tüm sürücüler geçmiş olsaydı 2. bitirmiş olacaktı. Burda Heidfeld'in balını da görmüş bulunmaktayız.

Yarış sırasında yoğun yağmur lastiklerini en erken takan Raikkonen'e acıdım doğrusu. Lastiklerim eridi bitti diye telsizden isyan ederken, Ferrari'nin geldiği aciz duruma üzüldüm. Tabi bu bir kumar ve ne olacağı hiç belli olmazdı. Yağmur aniden bastırsaydı Kimi'yi ilk 4'te görürdük en kötü.

Aslında yazıyı 1 saat önce atacaktım ancak bilgisayar aniden kapandı ve sapıttı :D ve daha da devam edecektim de unuttum yazacaklarımı =) Neyse güzel bir yarış oldu...

4 Nisan 2009 Cumartesi

What a Shame! Wolfsburg 5-1 Bayern


Grafite'nin golde yakalayabildim maçı. Bayern savunmasını ne hallere düşürdü kerata. Felix Magath şampiyon yapar mı dersiniz Wolfsburg'u? Bence herşeyi yapar bu adam!...

What a Win! Rovers 2 - 1 Spurs

Öncelikle maçı orjinal dilinde izledim. İngilizcem çok mu iyi? Hayır :D Yarım yamalak, anladıklarımla kaldım.

Maça Spurs çok diri başladı. Hızlı atağa çıkıp, fena basıyorlardı rakibe. Blackburn aynı dakika içinde 2-3 kere kalecisine döndü çok net hatırlıyorum. Tottenham bastırdıkça, Blackburn gol pozisyonu buluyordu. Diouf'un çizgiden çıkan topu da en önemli pozisyondu. Ancak hakem olmadık bir penaltı verdi ki Givet'in topa eliyle oynamak gibi bir niyeti yoktu. Aksine eli vücuduna yapışıktı ama Lennon'ın vurduğu top gitti Givet'ın eline çarptı. Hakem de penaltıyı gösterdi. Yardımcının, gözü önünde ki pozisyona tepkisiz kalmasına rağmen penaltı için topun başına Keane geçti. Bu andan sonra benim için eğlenceli dakikalar başladı. Spiker ve yorumcu arkadaş çok komiklerdi. Keane topu penaltı noktasına tam oturtmadı ve biraz önüne koydu. Spiker sanki Blacburn taraftarıymışcasına 98724 kere tekrarladı topun penaltı noktasında olmadığını. Yorumcu da ona katılıp durdu. Bizde olsa böyle bi olay, "maçın ardından yayınlanacak Maraton programı"na malzeme olmuştu. İlk yarının geri kalanını uyuyarak geçirdim desem yeridir. Ayrıca ilk yarıda Pedersen'in sakatlanıp, yerini Dunn'a bırakması Blackburn'ün hücum gücünde kayba neden oldu.

Tugay'ın 2.yarıya girmesiyle ortam şenlendi, tabi benim için. Tugay'ın geliştirdiği pozisyonda hakem, Jenas'ın açık bi şekilde elle müdahalesini es geçince Blackburn'lü oldum o dakikadan sonra. Spikerin hakeme tepkileride güzeldi tekrardan.

Maçın kırılma anı 80. dakikada Palacios'un kırmızıyı yemesiydi. Tottenham orta sahasının pili o anda bitmeye başlamıştı ve Blackburn aç kurtlar gibi saldırmaya başlamıştı ki 3 dakikaya kalmadı gol geldi. Samba'nın pasında, McCarthy golü attı. Ancak Samba'nın topu eliyle aldığını görür gibi oldum ama emin değilim.
Blackburn doymadı haliyle. Saldırdı saldırdı! Dakika 90'ı gösterdiğinde de kornerden gelen topta defansında mallığı sayesinde Ooijer topu önünde buldu ve ağlara bıraktı. Evet bildiğin bıraktı. Tottenham'da bu golle 3 puanı bıraktı Ewood Park'ta...

F1.09 / Malezya GP


Bugün üstümde bir rehavet var. Uzun zamandır alıştığım uyku düzenimin bozulmasından kaynaklanıyo sanırım. Yıllardır 4'ten önce yatmayıp 1'den öncede kalkmıyordum. Gerçi bu gece yine 4'te uyudum fakat gariptir 9.30'da ayaktaydım. Bunun da ötesinde hafta içi başlayacak sınavların stresi ve çalışamamanın verdiği kötü his var elbet.

Kahvaltının ardından, sıralama turlarını bekleyiş başladı. Bu arada hiç ders çalışılamadı tabi.

İlk bölümün son dakikalarında, Ferrari'nin dalga geçer gibi Massa'yı tur atmaya çıkarmaması sinir bozucuydu. Millet de coşunca bir anda, garibim 16.lıkta kaldı ve elendi. Piquet Jr. yine Alonso'ya geçildi bu arada. Buemi'nin takımla yaptığı telsiz konuşması çok kötüydü, üzüldüm resmen. Pist dışına çıkınca son zaman turunda, derecesini geliştiremedi ve sonuncu oldu.

İkinci bölümde ise Heidfeld yüzünden sinir harbi yaşadım. Kubica çatır çatır gidiyo ama adam 11.likte kaldı ya 0,060'lık farkla! Hamilton ve Kovalainen elendiler bu turda. McLaren, hayal kırıklığı yaşamaya devam ediyor. Bourdais'den daha iyi bir performans bekliyordum ama o da 15.likte kaldı. Yalnız çok heyecanlı bir ikinci bölüm yaşadık. Tur zamanları 1.33'leri gördü ardı ardına ve çekişme üst seviyedeydi.

Üçüncü ve son bölümde ise bi Trulli 1. oldu, bi Button. Son turda herşey Trulli'nin elindeydi ancak kullanamadı avantajını. Çok az bir farkla Button 1., Trulli 2. başlayacak yarın. Vettel üstün performansına devam ediyor. Daha doğrusu Red Bull Takımı'da, Brawn ve Toyota gibi çok iyi başladı sezona. Vettel 3. olurken, Webber 7. zamanı gerçekleştirdi. 4 ve 5'te bir yine Brawn-Toyota arka arkaya. Barichello 4., Glock 5. en iyi zamanları yaptılar. İlk 7'de Hiç büyük takım yok malesef. Kubica 8, Kimi 9, Alonso 10. en iyi zamanları aldılar.

Sıralama böyle ancak cezalar sebebiyle yer değişiklileri yaşanacak. Vettel 13., Barichello 9. sıradan start alacaklar yarın. Yani sıralama şu şekilde.

1.Button       Brawn-Mercedes
2.Trulli Toyota
3.Glock Toyota

4.Rosberg Williams-Toyota

5.Webber Red Bull-Renault

6.Kubica BMW-Sauber
7.Raikkonen Ferrari
8.Alonso Renault
9.Barrichello Brawn-Mercedes

10.Heidfeld BMW-Sauber
11.Nakajima Williams-Toyota

12.Hamilton McLaren-Mercedes

13.Vettel Red Bull-Renault

14.Kovalainen McLaren-Mercedes

15.Bourdais Toro Rosso-Ferrari

16.Massa Ferrari

17.Piquet Renault

18.Fisichella Force India-Mercedes
19.Sutil Force India-Mercedes

20.Buemi Toro Rosso-Ferrari

3 Nisan 2009 Cuma

Kronik


-Şurdan bi Alaçayır alır mısın?
-5 yaş fark var, imkansız!
-...
-Neresiydi?
-...
-İyi tamam. iyi geceler, bay!
-Ne?

ve telefonu motorun bulunduğu ve üstüne paraların konulduğu yere koyuyordu. Şaşkına dönmüştüm. Şöfor telefonla konuşuyormuş. Verdim parayı ve o sırada karşıda ki kızı çaldırıp kapadı.
Telefon tekrar çaldı. Sırf şöforün aklımda kalan konuşmalarını yazıcam.
-Niye kapadın?
-He?
-Birdörtyüz abi!
-Anlıyorum anlıyorum da ciddi bişey olmaz yani. (Tek gecelik iması)
-5 yaş fark var güzelim. Şimdi çıksak, ciddi bişeyler düşünmek lazım fazla umutlanma. (Vay coşkun vaay)

Kafamda güzel tabi atlıyorum.
-İyimiş ya ehehehe.
-Yani ne bilim umutlanırsın felan, bekleme yani. Noldu kardeş?
-İyimiş ya, eheheh.
-Neresiydi?
-Cevizli.
-Birikiyüzelli.
-Ee nolmuş yani, ciddi bişeyler düşünemem dedim ya. (Veriyosan ver kızım ayakları)
-Yok hayatım, olmaz. Ben söylüceğimi söyledim. Okey, bay.
-İyimiş ya, eheheh.
-Ya bi ton var böyle kardeş. 28 yaşındayım mınakoim, 23üm diyo. 5 yaş fark var, olmaz ki.(Matematiğim kuvvetlidir bakışları)
-5 yaş abi nolcak!
-...
-Kız senden 5 yaş büyük değil ya, sen büyüksün.
-...

Tekrar telefonu eline alır ve kızı çaldırır.
-Müsait biyerde indirir misin.
-Tabi.
-İyi akşamlar. Kolay gelsin.
-Eyv. İyi akşamlar.

Minibüsten indim ve bi sigara yaktım, evden 200-250 metre önce inmiştim. Düşündüm biraz;
-Artisliği yapıyosun kıza, bari kontör al. Saf!

not.söfor diye bilerek yazdım. yersen :D

Missing İn Action


Mathangi "Maya" Arulpragasam. Yeni keşiflerimden biri. Birçoğunuz kıçıyla güler belki bu duruma ama anca bugün rastgeldim. Aslında bir arkadaşın msninde yazıyordu, dur bi bakim nasılmış dedim ve Amy Winehouse gibi tutuldum. Gören arkadaşlarım sen eskiden Hard takılırdın felan diye konuşacaklar ama insanoğlu bu değişikliğe açık. Gerçi Rock'tan, metal'den de kopmuş değilim. Neyse konuyu çarptırmayın ya, m.i.a'da bahsediyoruz değil mi?

Paper Planes şarkısını dinledim ilkin ve hasta oldum. İyi kide o şarkıdan başlamışım kendisini dinlemeye çünkü mesela "Boyz" adlı şarkıyı ilk dinlediğim de beğenmedim ve Paper Planes'i ilk dinlememiş olsam direk silerdim m.i.a'yı hayatımdan ?=) Garip bi tarzı var, bana göre, hemen beğenmeye bilirsiniz belki. Kimi şarkılarına anında tutlabilirsinizde tabi.
Aslen Sri Lanka'lıymış kendileri ama İngiltere doğumlu. Orası bizi pek ilgilendirmiyor ancak şarkılarında biraz siyasi içerikler bulunuyormuş. Evet, evet bulunuyor!

Aslında m.i.a'yı biliyormuşum da şarkılarını dinleyince farkına vardım. Timbaland'la yaptığı düete rastlamıştım MtV'de ama pek dikkat etmemişim demek ki. Az önce kıçıyla gülenlere ben gülüyorum şimdi :P

Evet sizleri m.i.a dinlemeye davet ediyorum... Paper Planes için Tıklayın!

Unutmadan, çok hoş bi hatunmuş kendileri çikolata ten rengi bu kadar yakışır bi insana.

2 Nisan 2009 Perşembe

Alaturka

Arkadasdayiz bundan 3 gun once mi 2 gun once mi ne tam hatirimda deil simdik. Neyse bitanesi tuvalete gitti. Odada sohbet muhabbet geyik derken kapi acildi. Tuvaletteki arkadas:
-Mk!!! Anahtalarim tuvakete dustu! Ne bok yiycez!!!(Elleriyle basini tutmus halde' yavsak sanki biri oldu korkuttu bizi)
-Dur lan hallederiz. der birisi icimizden. ve hemen tuvalete kosulur, merakli gozler sicilan delige cevirilir. Herkes sokta. Anahtalar delikten gitmemis pokun ustunde durmaktadir, ayiptir soylemesi.
Odaya donduk. Herkesin aklinda ayni soru! "Ne bok yicez vol.2" Telas ustune telas' evde bir arbede, bir heyecan. Cevap bekleyen tas halini almis gozler odayi doldurdu tasiyo adeta, her taraf civik civik goz suyu. Abart mk diyen gozlerin etkisiyle.

Cesur bir yurek atladi.
-Durun! dedi. Herkes heyecanlanmis, ne diyecegi hakkinda yorumlar odanin dort bir yaninda dolasiyordu! Dedikodular evin tum odalarina yayilmisken, cesur yurek 2. cumlesine bir turlu giremiyordu. Bir diger cesur yurek bombayi patlatmisti!:
-Eee ne diycen mk! dedi. Bizde bisey sanmistik lan diyen gozlerle ona baktik! ve ilk konusan kimlik tekrar konusmak zorunda kalmisti. Hassie, nerden atladim diye bakiniyordu etrafina. Anahtarini dusuren arkadasa donerek:
-Eline poset gecir ve sictigin boklu temizle!
Lan olum ne dandik adamlarsiniz! Ulan bi farkli bisey deyin diyen gozlerle bakiyorum arkadasa!Susuyor. Hatasinin farkinda. Herkesin bildigi boku soyleme utanci icinde ve surati kiskirmizi!

Daha fazla yazamiciiiiim verdik posetleri ne bok yersen ye dedik iste, daha ne olcakti. Sonuc olarak anahtarlar sagsalim kurtarildi. Beynimizde ki "bok ustunde anahtar" goruntusu asla silinmeyecek. Manevi tazminat davasi acsam kazanirim o derece. Herseye ragmen olur boyle seyler ya sesleri yukseliyor. Kismet.

YES EVERYTHING

Guzel bi gun, guzel bi aksam. Milli takimin muthis sicisi ve uzuntu. Ardindan devam eden gece ve umursamaz bunye! Super sey bu alkIl! Seviyorum seni! Gotuuuuuuuuuuuuuuuuuurrrrrrrrrrrr!!!!