Bağıra bağıra yazı yazmak diye bir deyim var mı bilmiyorum ama şuan bağıra bağıra yazmak istiyorum. ÖLÜMÜNE GALATASARAY diye... Metin gibi, parçalı gibi, şanlı arma gibi, en önemlisi de ADAM gibi oynayın. Canımızı verelim...
Bağıra bağıra yazı yazmak diye bir deyim var mı bilmiyorum ama şuan bağıra bağıra yazmak istiyorum. ÖLÜMÜNE GALATASARAY diye... Metin gibi, parçalı gibi, şanlı arma gibi, en önemlisi de ADAM gibi oynayın. Canımızı verelim...
Yine sorularla dolu cümleler, yine havada kalan tepkiler... Deplasman hakkımızı elimizden alan, vermeyen ruhsuzlar; yasaklara karşı dik duramayan bir taraftar grubu... Durum böyle olunca, her cümle üç noktayla bitiyor.
Maç gecesi planları var kafalarda. Madem gidilemiyor, Kadıköy'de bikaç darbe vurmak isteniyor Fenerbahçe taraftarına... Fenerliler sıcacık yataklarında mışıl mışıl uyurken, Kadıköy'ün dört bir köşesine imzalar atılacak. Tayfa deplasman yasağının sinirini stresini üzerinden atmanın peşinde sadece.
Bir zamanlar Çarşı'yla karşılıklı küfürleşirlerken, şimdi büyük Beşiktaş taraftarının Babası olmuştur Yıldırım Demirören. Yaptığı transferlerle, sportif başarı gelmese dahi hiç tepki almamış; hatta sandıkta Çarşı'yı bile tarafına çekme başarısını göstermiştir.
Deplasman tribünü her zaman ama her zaman üstündür. Her şeyi göze almış yüzlerce insan vardır o tribünde. Olmadık yerlerine sokarsın o meşaleleri polis bulamasın diye. İçeri girdiğinde sevinirsin, kalbin daha bi heyecanlı atmaya başlar. O an gelir ve ortalığı alev alır, göz gözü görmez olur. Yaşadığın hazzı kimse bilemez, anlayamaz... Sadece sana ve kardeşlerine ait bir duygudur o an yaşadığın, yaşadığınız.
Göztepe taraftarına, Yalıya teşekkür ediyoruz. Geçen sene Bursa'da yaktığımız ateş büyüyerek devam ediyor. TRT spikerinin, meşale ülkemizde yasak derken, duyduğu üzüntü ise çok hoştu:)
Göztepe tribünlerinden meşale şov. ile ftw1905
İnönü deplasmanı öncesi gerçekleştirilen toplantıda, Güvenlik Kurulu yaklaşık 1600 Galatasaray taraftarını stada sokarken tek sıra halinde kuyruk oluşturulacağını açıklamış. Allah'ım sen nelere kadirsin. İyice içine ettiler futbolunda deplasmanında kültürününde...
Bu sene Kalkhedon olmazsa ne yaparız diye düşünüyorum şike olayı ortaya çıktı çıkalı. Hakikatten çözüm yok ortada. Saraçoğlu'na gidip tüm fblileri tezahüratlarımızla susturmak, g.t etmek gibisi yoktu yahu. Belki Türkiye Kupası'nda bizim grubumuza düşerler de ancak öyle gideriz deplasman-ı Kalkhedon'a.
Aziz Yıldırım ve köpekleri, oyunlarına devam edemeyecekler artık. Hepsi birer birer gözaltına alındılar. Umuyoruz ki tüm foyaları çıksın meydana.
Bu takım, bu işi ancak bu şekilde kaldırabilir. Arada büyük bir kalite farkı olduğu çok belli ancak oyuncular, taraftarın büyük desteğini, armanın büyüklüğünü bilerek ve hissederek oynadığı sürece şampiyonluk hiç ama hiç uzak değil...
İsteyin olacak demiştim altta. İnandık biz, bunu bütün Türkiye gördü dün. fb tribününü katlettik maç boyunca. Oyuncularımız da sahada çubuklu takımı ezdi geçti. Bu kadar eksik olmasa bu maç gelirdi çok rahat ancak olsun Galatasaray geri dönmüş hissini verdi bize en azından.
tarihler 15 şubat 1998’i gösteriyordu. galatasaray, o hafta fenerbahçe’yi yenmesi halinde liderlik koltuğuna oturacaktı ve bundan dolayı da faruk süren “20:45’de lideriz” diye açıklama yapmıştı. bu açıklama ortalığı ciddi şekilde germiş, fenerbahçe camiası da bu lafı yedirmek için ciddi şekilde hırslanmıştı. yanlış hatırlamıyorsam ümit davala antep maçında aldığı inanılmaz darbeyle sakatlandıktan sonra ilk kez ali sami yen’e gelip maçı izlemişti. çünkü galatasaraylı futbolcular attıkları her golde formalarının altında “senin için ümit” yazılı tişörtlerini göstermişlerdi. her neyse, maça gelirsek fenerbahçe 1-0 öne geçmiş, ondan sonra da devre bitmeden penaltıdan hagi ardından ikinci yarıda da küçük hakan’ın golleriyle 2-1 öne geçmiştik. tek kale oynuyorduk, her an 3. gol bekleniyordu. fakat olmadı ve bir karambolde maçın bitmesine birkaç dakika kala boliç’in golüyle fenerbahçe beraberliği yakalamıştı. muhtemelen fenerbahçe yarın bir gün uefa şampiyonu falan olsa, en fazla o kadar sevinebilirdi bir gole. yedek kulübesi çıldırmış, sahadaki bütün futbolcular formaları çıkarmış, kocaman bir yumak yapmıştı fenerbahçe camiası. ardından maçın bitmesiyle de bütün futbolcular taraftarlarına koşmuş ve çılgınca bağırıp çağırmışlar, bir sürü tezahüratı taraftarlarıyla birlikte söylemişlerdi. hatta ve hatta yine yanlış hatırlamıyorsam bir sonraki maçta fenerbahçe stadı’nda 20:45 diye pankart açılmıştı.
gelelim bugüne; maça gitmeyi kıl payı sinemaya gitmeye tercih etmiş 50.000, hadi o kadar acımasız olmayalım, 40.000 seyirci 10.000 taraftarıyla kadıköy’ü doldurmuştu fenerbahçeliler. yıllardır tek bir şey söylüyoruz, orada fenerbahçe’nin çok sesinin çıkmasının tek nedeni erken gelen goller ve galatasaray’ın oyundan kopmasıdır. fenerbahçeliler 2-0 gerideyken 2-1 yapınca çıtlarını çıkartamayan, ölümü bekler gibi kaderine razı insan topluluğuna dönüşüyordu. bunun nedenlerini fenerbahçeli gerçek taraftarlar zaten açıklarlar, onlar biliyor tribünlerin hallerinin içler acısı olduklarını. benim sözüm bu fenerbahçeliliğini reklam malzemesi yapan “cadde çocukları”na.
bunlar facebook’ta videolar resimler paylaşır, forumlara “cincon, 6alatasaray” yazar, hayatlarında bir kere ali sami yen’e gelmişlikleri yoktur, zengin olduklarından kombine biletleri ve fenerli kız arkadaşları vardır ve senede 10 tane maça ya gelir ya gelmezler. aslında bunlar bizim muhatap alacağımız fenerliler değildir ancak bilmeleri gerek, birilerinin anlatmaları gerek gerçekleri.
yazının girişinde değindiğim gibi, beraberliğe sevinme olayının en abartılmış hali bir galatasaray-fenerbahçe maçında, ligin 22. haftasında yapılmıştır. bugün “ezikler, puan aldılar seviniyorlar” diyen güruha sesleniyorum, takımınızın tarihinden, geçmişinden bihaber, sadece paylaşılan videolar kadar fenerli, gösteriş için durup dururken formayla gezen tiplersiniz.
biz galatasaraylılar, beraberliğe sevinmedik. beraberlikten memnun olmuş olabiliriz, keza 10 senedir yenildiğin bir takıma yenilmemek başlı başına bir memnun olma durumu olabilir. ancak ve ancak sevincimizin skorla bir ilgisi yoktur. nasıl ki 2-1 yenildiğimiz maçtan sonra da üçlü çektirdiysek, dün de kazayla bir gol yiyip kaybetmiş olsak bile yine o üçlüyü çektirecektik sabri’ye. bunun sebebi de çok basit; taraftarıyla birlikte omuz omuza savaşan galatasaray’ı özlemiştik. her topa basan, toptan ve sorumluluktan kaçmayan, üstün oynayan ve daha fazla gol kaçıran takımımızı sürekli bağırarak ve tabiri caizse fenerbahçeli taraftarların çıtını çıkartmayarak destekledik. sırf bunun için duyduğumuz huzur ve mutluluk sayesinde bugün bütün galatasaraylıların yüzü gülüyor. başımızdaki o adam bile her şeyin üstüne mutlu olma sebebiyken, siz kimsiniz de utanmadan “beraberliğe seviniyorsunuz” diyebiliyorsunuz? bütün medya seferber olmuş, skor tahminleri 3-0’dan başlarken, iddaa görülmemiş bir oran verirken herkese tokat gibi çarpan galatasaray takımının oyunu ve taraftarının inanmışlığına sevinmişsek size ne?
eğer dün beraberliğe sevinen insanları merak ediyorsanız, maçın son dakikasında emre çolak korner atarken bildiği bilmediği bütün duaları okuyan, parmaklarını yemekten tırnakları yok olan ve bütün maç sadece anonsçunun 84. dakikada söylediği “haydi fener haydi fener haydi” tezahüratının iki “haydi”sine katılarak sesini çıkartan renkdaşlarınıza, arkadaşlarınıza sorun. onlar dün akşam en çok sevinenlerdendi.
... yeter ki! Kazanmasanız da razıyız biz. En azından bizim kadar inanın, biz memnun oluruz...
Son zamanlarda tribünümüze gelen negatif yorumlardan artık çok bıkmıştım. Herkes bildiğini, bilmediğini konuşmaya başlamıştı. Arda'ya şuna yok buna haksızlık yapıldı derken, bazıları işi ultrAslan'ın fesih edilmesine kadar götürme cüretinde bulunmuştu.
Şu yukarda ki görseli, facebook'ta bi abimizin profilinde gördüm. Bu kadar aciz, bu kadar çocukça, çocukça az kalır, bu kadar özürlüce hareket eden bir rakip taraftar grubumuz olduğu için ne kadar üzülsem azdır. Embesilleri toplamışlar bi yere tıkmışlar sanki...
Bir yandan da gurur duyuyorum. ultrAslan'ın duruşu ve benimde içinde bulunduğum bir oluşumu çok değerli kardeşlerimle daha da iyi yerlere yükseltme uğraşımızdan dolayı çok mutluyum... Yukarıda ki gibi aptalca hareketleri gördükçe hem üzülüyorum, hem gururlanıyorum. Aşk ve nefret gibi......
Dün stadta ki taraftardan bahsetmeyeceğim. Hayatımda ilk defa bu kadar kötü bir performans gördüm SamiYen'de. 2-3 sezondur konuşuyoruz, Sami Yen performansı kötü diye ancak dün geceki bambaşkaydı. 2. yarı sus pus oturduk nedense. Aslında sebebinide biliyorum(z). Karaborsadan bilet alan biton çekirdekçi, misafirliğe gelmiş gibi gelen taraftar. Stadı terkederken, insan çayın yanına bişeyler ikram eder diyecek tipte taraftar... Hayır bağır deyince erkekliği tutan şeklinede dün şahit oldum. Bizim kalabalık grubu görünce ve ben biraz sert çıkışınca susup kalan birkaç kişi... Susmayın diyoruz susup kalıyorlar oda ilginç... 2.si tabiki alkol. Şu meretin sınırını bilmiyorsan içme arkadaş... En yakın örnek kendi çevremden bi insan, bağırmak istiyor ama bağıramıyor. tezahüratları yanlış söyleyip duruyor ve çevresindekilerin de şevki kaçıyor.
Bu örnekleri boşa sayıyorum aslında. Çünkü dün akşam Sami Yen'deki durum hiçbişekilde açıklanamaz... Küfür eden fb taraftarını bile ıslıklayacak mecali yoktu tribünlerin!
Gelelim başlıktaki fb taraftarına. Yorum kısmına adsız, sansız, küfürlü yazılar bırakan fb taraftarından bahsediyorum. Tabi ki yayınlamadım, gayet normal bir şekilde. Resmen acıyorum bunlara...
Not: Küfrü sildim. Bloguma hiç yakışmadığını düşündüğüm için. Yoksa siz adsız küfür yollayanlar hakkında ki fikirlerim hiç değişmedi bilesiniz...
Fotoğraftaki arkadaş Marco Cassetti. Roma derbisinde Lazio'ya galibiyet golünü atan Romalı arkadaş. Bayağı bi şaşırmış golden sonra:) İşin şakası tabi ama fotoğraf güzel olmuş.
Roma Lazio'yu tek golle devirdi. İki takımında iddasız bir şekilde ilerlediği ligde tek sevinç veya övünç kaynakları birbirlerine karşı alacakları galibiyetti. Roma Laziolulara dar gelir artık.