29 Nisan 2010 Perşembe

Kupa Finali Güney Afrika'da Olsaydı...

Türkiye Kupası finali Urfa'da oynanacakmış ve biletleri sudan ucuzmuş. 10 TL'ye fb-ts maçı izleyecekmiş taraftarlar. Şimdi düşünüyorum da hemen yanıbaşımızda bir Maltepe Stadı var. Daha geçen sene bitirildi, zar zor... Yanından geçerken veya içine girince bir İngiliz Stadı havası alıyorsunuz. Federasyonun bu iyilik gösterisinin, cefasını da taraftarlar çekecek ne kadar güzel. fbliler 2000 km değil, 5000 km gitsin gelsin, o sıcakta 302 otobüslerle, farketmez ama onlarda sonuçta Allah tarafından yaratılıyo be, eheheh.

28 Nisan 2010 Çarşamba

ultrAslan UNI Resmi Blogu...

Oluşumumuzun resmi blog sayfasını açtık geçenlerde. Cemo kardeşimizin emekleri çok büyük. Bende yazılarımla iştirak ediyorum, blog sayfamıza. Pankart yazıları, deplaseler, videolarla harika bi blog oldu sanki. Hepinizi bekleriz...
Tıklayın...
(tıklamayın direk, ctrlye de basın tıklarken!)

21 Nisan 2010 Çarşamba

uA UNI Polar Aranıyor!


Geçen sene blog sayesinde ultrAslan Ninja Polar almıştım. Bu sene de aradığım bi ürünü bulamayınca çareyi bloga başvurmakta buldum:)
ultrAslan UNI'nin yukarıda gördüğünüz ve yanlış hatırlamıyorsam 2007'de çıkarttığı polarını arıyorum.

L ya da XL beden. Az kullanılmış veya temiz kullanılmış olsun mümkünse.
İletişim: Profilimde ki mail adresim, yorumlar, Tribün dergiden özel mesaj.

Sami Yen'de Polis... #5

Barcelona maçında, merdiven boşluklarında oturan çevik kuvvet...

20 Nisan 2010 Salı

Angut Topluluğu...

Son zamanlarda tribünümüze gelen negatif yorumlardan artık çok bıkmıştım. Herkes bildiğini, bilmediğini konuşmaya başlamıştı. Arda'ya şuna yok buna haksızlık yapıldı derken, bazıları işi ultrAslan'ın fesih edilmesine kadar götürme cüretinde bulunmuştu.

Şu yukarda ki görseli, facebook'ta bi abimizin profilinde gördüm. Bu kadar aciz, bu kadar çocukça, çocukça az kalır, bu kadar özürlüce hareket eden bir rakip taraftar grubumuz olduğu için ne kadar üzülsem azdır. Embesilleri toplamışlar bi yere tıkmışlar sanki...

Bir yandan da gurur duyuyorum. ultrAslan'ın duruşu ve benimde içinde bulunduğum bir oluşumu çok değerli kardeşlerimle daha da iyi yerlere yükseltme uğraşımızdan dolayı çok mutluyum... Yukarıda ki gibi aptalca hareketleri gördükçe hem üzülüyorum, hem gururlanıyorum. Aşk ve nefret gibi......

40.000 Kişi...

40.000 kez girilmiş siteye. 40.000 tekil... Bence iyi sayı:)

Okuyan, beğenen, beğenmeyen herkese çok teşekkürler...

Görev Adamı Tufi!

Yıllardır SamiYen'dedir, heryerdedir aslında. Bi kere gırtlak gırtlağa gelmişliğim vardır. Adı Tufan yanlış hatırlamıyorsam... Bu kadar deli olduğum başka bir polis/müdür/komiser yoktur hayatımda ki o kadar polis tanıdım. Gece gece aklıma geldi, bide uğraştım bulmak için resmini. Bursa maçında Tufan tetikte olacaktır yine...


19 Nisan 2010 Pazartesi

Manisa Deplase | Hedefe 4 Kala...

tarzanlar 1 - 2 Galatasarayım

Deplase hikayesi, geç vakte... telefonda kayıp zaten..!

Biraz geç olsada bişeyler karalayalım güzelim Manisa deplasmanı hakkında. Neden güzelim diyorum, misler gibi bir hava ve tattığım 2. deplasman galibiyeti olması sebebiyle tabii.

Gece arkadaşlarla çektiğimiz alkol ve bi trilyon kafayla Caddebostan'dan Avcılara gidişim ve Avcılar'da kayboluşumla başlayan bi hikaye var ortada. Arkadaşlarla sabahın ilk ışıklarıyla buluşma yerine gitmemiz ve yenilen taptaze simitleri es geçmeyelim.

Biraz bekledikten sonra çıkıyoruz yola. Bi otobüsün neredeyse tamamı UNI, hatta fazlayız ama kimse ayrılmak istemiyor gruptan. Olsun mutluyuz böyle. Gece uyumamanın verdiği bir mahmurluk var üzerimizde ama sohbet de tatlı hani. Dayanıyoruz biraz biraz, sonra kafa düşüyor ama dayanıyoruz. Feribotta güzel bi tost-çay şekli yapıp hafiften esen rüzgarın serinliğinde bikaç fotoğraf çekiniyoruz. Bursa maçındaki gibi bi olay patlak vermiyor çok şükür:)

Balıkesir'e geldiğimizde şehir merkezine geçiyoruz. bjk basket maçını izleyip, bişeyler yiyoruz Aslan Cafe'de. Çok hoş bir mekan hazırlamış, Balıkesirli Aslanlar. Nevizade havasını alıyorsunuz mekanda. Biraz şehir turu atıyoruz 3-5 arkadaşla, idda oynayıp dönüyoruz mekana. Aynı insanları 2-3 defa görebileceğiniz bi şehirdeyiz. Görüyoruz... İstanbullu bi çocuğun, gurbette Türk görmüş gibi yamacımıza yanaşmasıda güldürüyor bizi:) Tam yola koyulacakken bizim "Yavuz"la karşılaşıyorum. O da neyin nesi? Bu adam az önce sakallı değil miydi? Şok geçiriyorum. O kadar boşuz ki gitmiş traş olmuş, bayram ziyareti sanki. Tertemiz çocuk olmuş, nurpak olmuş, ehuehue.

Manisa'ya yaklaşırken su stoğumuz tükeniyor. Tam 27 derece sıcak var, kavrulmak üzereyiz. Polis çevirmeyi, petrol istasyonunun yanında yapınca iyi para kazandırıyoruz istasyona. Stada geldiğimizde maça 2 saat var. Bi köfte ekmek yiyelim derken, o kadar emek ettiğimiz pankartı otobüste unuttuğumuz aklımıza geliyor. Otobüsleri DSİ bahçesine çektiren polis, izin vermiyor girmemize. "Allah kahretsin, nasıl unuturuz! O kadar emek ettik" diye kendi kendime snirleniyormuş numarasını yiyen amcamız, dayanamıyor. Alıyoruz pankartı.

Köfteleri yeyip, stada giriyoruz. Maça daha 1 saat varken, 3500 kişilik(sanırım) stadta 5000 kişi var bile. Minnacık pankartı zar zor asıyoruz o kalabalıkta ve yine zar zor arkadaşların yanına çıkıyoruz. Dışarda karaborsacı tarzanlardan biri reise bilet lazım mı diye sormuş söylentileri dönüyor. Ey güzel memleketimin, çakallık yapmaya çalışan saf insanları:) Boğuluyoruz tribünde... Bu ne sıcak Yarabbi!!

Daha ilk andan tribünün hali belli ediyor kendini. Biz İstanbullular dışında bağıran olmayacak pek beli. Bağıranlarda bi senkron sorunu yaşıyor maç boyunca. Deliriyoruz. O kadar sıcak varki, nefesim kesiliyor. İlk defa tribünde üstümü çıkaracaktım ama utandım. Öyle devam ettirdik. Arda'nın tribüne gelmeme olayına hiçbişey demiyorum. Şımarıklıktan başka bişey değil. Kendi kaybeder.

Defans hattında ki sağ-sol bek sıkıntımız devam ediyor. Elano kredisini tüketiyor yavaş yavaş. Topal hakkında söyleyecek bişey bulamıyorum! Maskeden dolayı top kaydı sanırım:) İleri uçta ise hakikatten iyidik ancak şanssızdık. Baros bu takımın en önemli adamı, birkez daha anladık... Dos Santos'da gayet verimli olmaya başladı, kalması iyi olabilir dedikten sonra, stadtan çıkıyoruz ve dönüş yoluna koyuluyoruz.

Yeni 2 tane fıstık gibi besteye sahibiz... Coşuyoruz da coşuyoruz. Laylay lom'la da iyice gaza geliyor otobüs. Gülmekten ve eğlenmekten yarılıyoruz. Mutluyuz ne de olsa, almışız 3 puanı. Umutlanıyorum bende, tribün kardeşilerimde ki konsantrasyon havasını görünce... Pusat kardeşimize yaptığımız tezahüratla da geyiğin dibine vurarak Yalova yakınlarına geliyoruz. Köfte sürprizi haberi geliyorr. Sabırsızlıkla Köfteci Yusuf'a varıyoruz. "Ohannesköfte, süper lan" diyerekten indiriyoruz mideye ne var ne yok:D Üstüne feribotta da bi çay çekiyoruz. Bizden güzeli yok. Bütün yorgunluğu atıyoruz. Kartal'da iniyorum. E-5'ten geldik evet,ne güzel:)

Bi süre yürüdükten sonra "mınıskim telefon yok", diye eve koşuyorum. Zaten mevzusuz, turistik gezi gibi deplasman oldu, bide bu acıya dayanamam ben! Hemen Bcg'ye ulaşıyorum ama ne faide, otobüs boş İstanbul yollarında Bakırköy'e gitmiş, herkesi indirmiş bile o kadar sürede. Ulan pankartı unutmamdan belliydi bi boklar becereceğim. "Acaba telefon otobüste mi düşmüştü ki?" sorularıyla dalıyorum uykuya...

He telefon mu noldu? Ertesi gün Recep abiyle buluştum Karagümrükte. Evet.Otobüs şoförümüz! Recep Abim benim be, ehehe:)

12 Nisan 2010 Pazartesi

Protesto Etmeyin Rahatsız Oluyoruz!


Nası girsem bilemedim yazıya aslında. Evet söylemek istediğim biçok şey var ancak son zamanlarda yaşadığım "düşünceyi yazıya dökme" konusundaki sıkıntım devam ediyor. Biraz zorlarsak neler çıkacak, hep beraber görelim...

Pazarın öncesinden yaptığımız ve yapılan toplantılarda bu maçta neler olacağını gayet açık bir şekilde biliyordum. Çok değerli birkaç Abimizin bize anlattığı gibi; takımı protesto edecektik. Maç öncesi kimseyi tribüne çağırmayacağız, ilk 5 dakika sessiz kalıp sinema seyircisi gibi takılacağız, yeni besteyi söyleyeceğiz, takımı ateşleyecek değil de sevgimizi ifade eden tezahüratlarla maçı geçireceğiz. Nitekim de öyle oldu. Gayet saygı çerçevesi içerisinde protestomuzu ifşa ettiğimizi düşünüyorum ve hiç bu kadar haklı olduğumuzu savunmamıştım...

Tabi ülkemizde ve hatta dünya genelinde olduğu üzere, bu protestoyuda protesto ettik. Kapalı, açık, numaralı tribün diye ayırmak istemiyorum çünkü bugün severek okuduğum ve numaralı da olmayan biçok kişinin de tepki gösterdiğini gördüm. Açıkçası çokta şaşırdım. Bu ayrımın sebebi, genel olarak yanlış anlaşılmadır. Şöyle ki:

Ben(biz) Arda'yı seviyoruz, hem de kardeşimiz gibi. Onun içindeki Galatasaray sevgisinide biliyoruz ancak son zamanlarda ki formuda apaçık ortada ve performansının kötü olduğu şu günlerde yapmaması gereken hareketler yaptı. Söylenen tezahüratta Arda'nın sinema olayının geçmesi, sadece Arda'ya koyulan bir tepki olduğunu göstermez.

İnsanların anlayamadığı olay da bu. Sınıfta yaramazlık yapan öğrencilere, sizin yanlışınızı söyleyerek azar çeken hocanız olmadı mı? Ya da ne bileyim, arkadaşlarınızla iyi bişey yaptığınızda sizi örnek göstererek grubunuzu göklere çıkaran bir kimse? Şimdi diyeceksiniz ki siz kimsiniz de oyunculara bi hoca, bi öğretmen gibi tepki veriyorsunuz...

Biz, o takım uğruna; yağmur, çamur, mevzu, gaz, jop, uzak, yakın, salon, havuz, doğu, batı, zor, kolay demeden ve tek bir karşılık beklemeden kovalayanlarız... Cevap basitmiş değil mi? Tek beklentimiz başarı mı? Değil arkadaş!!! Biz iyi günde de varız, kötü günde de... Bizim beklentimiz mücadele... Bizim sahip olduğumuzun yüzlerce katına sahip futbolcu, bizim kadar inanmıyorsa benim verdiğim tepkiye kimse karşı çıkamaz, kimsenin hakkı yok...

Tribünde futbolcu ıslıklamaya son derece karşı biriyim, kendi futbolcuma da asla küfretmem ve etrafta edene tepkimi koyarım, arkadaşlarım bilir ancak bugün Jo'ya yapılan, sonrasında basından ve bi kısım taraftardan tepki gören ıslık olayında da tribünün hakkı olduğunu düşünüyorum. Islıklamadım, yuhalamadım, sustum dinledim ama bu haklı tepkiye, tepki gösterenleri de şaşkınlıkla izliyorum... Yahu adam Galatasaray oyuncusu gibi davranmıyor ki ıslıklanmasın... Galatasaray taraftarı, oyuncusunu ıslıklamaz... Evet! Oyuncu Galatasaraylılığa yakışır şekilde hareket etti mi..?

Bu konu aslında çok uzar. Verdiğimiz tepkiye, sırtını dönen ve takımıda peşinde sürükleyen Arda'yı savunan bir taraftar kitlesi oldukça, tartışma uzar gider... Çok sevdiğim Arda'ya ben o hareketi hiç yakıştıramadım. Neyse önemli olan Galatasaray menfaatleridir. Aşkımız renkleredir...

Şampiyonluk kimin umrunda...

11 Nisan 2010 Pazar

Beddua

Geçen hafta biyerlerde solunum cihazlarına muhtaç kalasın diye bi beddua görmüştüm. Bi bakıma tutmuş sanki...

10 Nisan 2010 Cumartesi

Biz Armanın Yanındayız, Siz Nerdesiniz?

Takımın durumu ortada. Bir yığın ruhsuz... Ancak hangi Galatasaray sevdalısı, evde kendi kendine tezahürat yapmaktan alabiliyor kendini? 1 haftadır, "şampiyonluk kimin umrunda" diye ağzıma dolanmış durumda. Tamam. Kabul ediyorum, Sivas maçından önce "sktiğimin kupasını getirin bize" diye diye bi hal olmuştum. Evet. Bunu da kabul ediyorum, şampiyonluktan yana umudum kalmadı. Her nekadar "Galatasarayın olduğu yerde umut hep vardır" tezini savunsamda... Ama şöyle bişey var ki içimdeki ARMA sevdası; sonsuz...

Şampiyonluk kimin umrunda,
Ne iki kupa, ne de Avrupa!
Hepsi gelip geçici heves,
Bizim aşkımız, Cimbomboma!!!

4 Nisan 2010 Pazar

Aslantepe Projesi ve Taraftar Sağlığı


Az önce facebookta rastladım fotoğrafa ve beğenip paylaşayım dedim. Gözüm alttaki yorumlara kaydı ve şok oldum görünce. İnternet denen lanet olayın; bu kadar cahil, bu kadar seviyesiz insan topluluğunu nasıl bir araya getirdiğini de birkez daha görmüş oldum. Biz bloggerları, bu durumun zıttı olduğumuzu düşünerek ayrı tutuyorum -tevazuya gerek duymayarak-.

Adam stad yazmasını bilmiyor, gelmiş orada laf yapıyor. Stad kelimesini stand olarak kullanan insan evladı, önce fbyi yenin sonra stand yaparsınız diyor. Birisi yerini beğenmemiş, stadın üstü açık olursa Olimpiyattan farkı kalmaz demiş. Bi başkası anlamsız bi şekilde "koppiiinnggg" yazmış. Bu kelime hakkında fikri olan beri gelsin. Bide eklenmeyi isteyen tipler var. "sn Admin bu stAdn Adı yine ALi sAmiyen mi oLcAk acAba..?" şeklinde bir soru sormuş başkası.

Çok merak ediyorum, bu insanlar gerçek mi? Şaka gibi geliyor bunları okuyunca. Ya da "ağlanacak halimize gülüyoruz" durumunun tam ortasındayım. Eğitimli, terbiyeli, Türkçe'ye olabildiğince sahip çıkan taraftar istiyorduk; ben onu da geçtim: Körelmeyelim yeterli...

3 Nisan 2010 Cumartesi

Icytower

Çocukluğumuzun vazgeçilmez oyunu. pcnet'in hediye cdsi ile başlayan birlikteliğimiz, yaşın ilerlemesiyle son bulmuştu ancak son günlerde sınavlarında olması sebebiyle, içinde bulunduğumuz çocuksu ruh onu geri kazanmama sebebiyet verdi. Oynayın, oynatın... yubbiduğğğ...