26 Şubat 2010 Cuma

Angels' Dad


Şimdi bi maruzatım var. Ben bi diziyi izliyorum başından beri. Sevgilimde izliyor ve dizi hakkında konuşuruz sürekli:D Dizinin adı başlıktan da belli aslında anca bilmeyenlerde vardır. Aslında dizi, herkesin izleyip ardından "pff o ne abi, bayık bişey", "mal mısın olum hatun dizisi o" şeklinde tepkiler vereceği türden. O yüzden bende her yerde belli etmiyorum ama konusu açıldı mı "amk esinde çok güzel kız hee" demeden geçemiyorum mesela:D
Evet dizi Melekler Korusun! Az önce Salih Baba'yı göz göre göre öldürdü senaristler! Sıçayım böyle işin içine. Moralmen çöktüm 2 dakkada!

Gerçi öldü mü ondan da emin değilim. Adamın yüzünü örtmediler sedyedeyken ancak görevlilerde de hiç telaş yoktu. Hümeyra'nın performansı her zaman ki gibi muhteşemdi. Özgür kızda çok iyidi sahnede ama o senaristlerin ben ta... :/

Galatasaray'ı Haketmek...

Bi takımda nedir ana unsurlar? Dikkat edin futbol takımı demiyorum sadece, takım diyorum. Evet, nedir? Sporcu, yönetim, taraftar... Bu 3'üdür, bir takımın ana unsurları. Peki kim hakediyor şu Galatasaray'ı, Galatasaraylılığı... Bize verseler kalp krizleri geçirtecek paralar kazanan futbolcular mı? Kulübü prestij, reklam,.. amaçlı kullanan yönetimler mi? Karşılıksız seven taraftar mı?
Sizce kim..?

23 Şubat 2010 Salı

Son Sigaramsın!?!?

Okuldan çıkan üniversite talebesi Ali Rıza Bey, oturmak için 2 metrobüsün yol almasını beklemişti. Günün yorgunluğunu kahvede oynanan 3 parti ihale ve azcıda yenen ciğerle atmaya çalışmış Ali Rıza Bey, metrobüse bindiğinde Galatasaray mecmuasının Ocak sayısında ki Rijkaard röportajını okumaya koyuldu. Yediği yemeğin etkisiyle bastıran uykusuna engel olamayan Ali Rıza, kafasını cama yaslamak suretiyle uykuya daldı. Edirnekapı'da aktarma yapmayı planlamıştı ancak girdiği derin uykunun etkisiyle, gözlerini açtığında Mecidiyeköy, Meşale sokak civarlarında olduğunu farketti. Bir anda Perşembe günü oranın nasıl cehennem görüntüsü alacağını düşünse de yanındaki yaşlı amcanın horlamasıyla hayali silindi gitti gözünün önünden. Neyse ki Zincirlikuyu'dan saat 4'ten sonra boş otobüsler kalkmaktaydı. Aktarma yapmak için indiğinde açılan uykusu, kıvrak hareketlerle boş otobüste oturacak yer bulmasına yardımcı oldu.

Söğütlüçeşme'ye kadar olan yolculuğu; hemen solunda ayakta yolculuk eden ve konuşma şekilleri embesili andıran çiftin birbirlerine yaptıkları kurlar sebebiyle ızdırap içinde geçti. Okuduğu kitaba konsantre olamayışı sebebiyle çileden çıktı ve kitabı çantasına geri koydu.. Yanında ki çiftin yan gözle süzen Ali Rıza Bey, "lan ne malsınız" diye geçirmeden edemedi. O sırada mp3'ünü akşamdan şarj etmeyişinin pişmanlığıyla, "lan ne malsın" diye verdi veriştirdi kendisine.

Söğütlüçeşme'ye varan metrobüsten can havliyle ve mükemmel ayak hareketleriyle inerek; yaptığı driplingle çıkışa doğru seri ve bir o kadar ağır adımlarla ilerledi. Karşısına çıkan uyuşuk insanları sağlı sollu geçtikten sonra, inanılmaz bir bel hareketiyle turnikeyi ekarte etti. Cafe Scarlet manzarası eşliğinde yürürken, Amerikan isimlerinin Türkçeye vurduğu darbeden yakındı.

Tren istasyonuna dönen alt geçite gelmişti...

Alt geçite yaptığı müthiş manevranın ardından karşısına çıkan bir delikanlıya çarpmaktan; yaşlı bacaklarına rağmen harika bir hareketle kurtuldu. Tehlikenin geçmesiyle birlikte, altgeçitte kestane satan düzgün görünümlü, aile babası kıvamlı beyfendiyle gözgöze geldi. "Ne güzel kokutmuşunm namussuz" diye iç geçiren Ali Rıza Bey, cebinde kestane alacak parasının olmadığını hatırladı ve adımlarını hızlandırarak olay mahalinden koşar adımlarla uzaklaştı. Tren garına girişin yapıldığı kapıya geldiğinde, yukardan bir tren sesi duydu ve koşar adımlarını, koşan adımlara çevirerek turnikeleri geçti. Hızlı ve teknik yapısı sayesinde uzun boyunun herhangi bir dezavantaj yaratmadığını farketti o anda.

Ancak tren kaçıyordu...

Yürüyen merdivenleri koşarak, hatta hoplaya zıplaya aşan Ali Rıza Bey, adeta bir kanguru-tazı karışımını andırıyordu. Merdivenleri çıktığında, gelen şimendiferin bir banliyö olmadığını farketti. Rahatlamıştı...

Tren saatine baktığında içinde bulunduğu rahatlık, yerini merak ve strese gark etti. Saat 48 geçmekte, ancak trenin 46 geçe gelmesi gerekiyordu. Buna rağmen onlarca insan vardı durakta. Canı sigara çekmişti. Yakmasa mıydı bitane? Biraz beklemeyi tercih etti.

2 dakika geçmişti...

Hala tren gelmemiş, gelecekmiş gibi de görünmüyordu. en sonunda o zor kararı verdi. Yakacaktı bi sigara... Cebinden paketini çıkardı ve çakmağı ateşledi. Sigara yanmış, ilk duman ciğerlere yol almıştı bile... O anda gördükleri karşısında şoka girmişti...

O da neydi..?

Karşıda kahrolası bir banliyö durağa doğru yanaşıyordu... Hemde bomboş... Olan sigaraya olmuştu...
_______________________________________________

İçimde kalan İnönü deplasmanı yazısı ve birçok şeyi, saçmalayarak attığım için herkesten özür diliyorum. Hikayeyi yazarken, Peyami Safa ve Cingöz Recai serisinden etkilendim belirtmek isterim, asaushdıaushd.

20 Şubat 2010 Cumartesi

Caner Krizi, Ekonomik Krizi Yener(!)

Atletico'ya karşı süper bir skorla döndük İstanbul'a. Vicente Calderon'dan, Frente Atletico'nun sahnesinden avantajı kaptı-kaçtı yaptık. İşimiz bunla da bitmiyor. Sırada bjk maçı var, morallerin yüksek olması gerekli. Takımın yorgun olacağı kesin. Moralleri yüksek tutarak; kısacası "gazla", bjk deplasmanınıda geçeceğimize inanıyorum.

Ancak Galatasaray düşmanı medya boş durmamakta ısrarlı. Yıllardır aynı performansı hiç bozmayan basın, tekrar takımı içten çökertmenin peşinde.

Neymiş: "Caner Krizi"ymiş. Ulen ne çabuk krize çeviriyorsunuz her olayı arkadaş. Adam kötü performans sergiliyordu, Rijkaard'da 36'da çıkardı. Maçın o stresiyle gayet normal şekilde sinirlendi Caner. Yani tv'den öyle bişey göremedik ancak "öyleymiş"... Yok yöneticiler bu hareketlere tepki göstermiş, yok Rijkaard'dan rapor istenmiş, yok cezaymış cartmış curtmuş! Zamanında Canaydın'ın tepkisini koyamamasıyla ayyuka çıkan basın zırvaları, iyi giden Galatasaray'ı karıştırmak amaçlı yine amacında ilerliyor...

Basın yalan yazıyor, şampiyon olmayınca...

19 Şubat 2010 Cuma

3-5 Bin İbne Var...

Sen kongrelere gidip oyunu satarsın,
Böyle taraftarsın!
Stadda yeter başkan deyip sandığa gidince,
Götünü yalarsın!!

Karşıda kapalı tribünde, 3-5 bin ibne var,
Beyazlar içinde!
Beşiktaş sana yemin olsun sikeceğiz seni,
Biz dolmabahçede!!



not: kesinlikle tüm bjk camiasını hedef almadım koyarken tezahüratı.

16 Şubat 2010 Salı

ultrAslan İstanbul UNI

İstabul Üniversitesi'nin çeşitli bölümlerinde okuyan, Galatasaray'a gönül vemiş, ultrAs Mentalitesi ile kendini birer ultrAslan olarak gören değerli İstanbul Üniversiteli Aslanlar,

Geçtiğimiz Çarşamba günü Galatasarayımızın Antalyaspor ile oynadığı Türkiye Kupası maçı öncesinde yine toplandık. Başkanımız Sezer Erden'in son sınıfta bulunması ve iş hayatının zorluklarıyla yüzleşmesi sebebi ile başkanlığı bırakma ihtiyacının doğmasından dolayı yeni bir başkan belirlememiz gerekiyordu.
Arkadaşlarımızla yaptığımız fikir alış-verişleri sonucunda, İstanbul Üniversiteli Aslanlar başkanlığına gelmiş bulunmaktayım.

Bende hepimizin olduğu gibi doğuştan bir Galatasaraylı, damarlarında sarı-kırmızının dolaştığı, bu sevda uğruna herşeyi göze almış bir insan evladıyım. Çocukluğumda babamın da sayesinde bir tribün aşığı oldum çıktım. Ailemin işi sebebiyle yıllarca saha kenarından takip ettiğim parçalıyı, Tv'den seyretmek ızdırabını yaşadım uzun yıllar. Yaklaşık 8 sene sonra tekrar döndüğümüz İstanbul'da, lise hayatım yıllarında, elimden geldiğince tribünde destek vermeye gayret ettim. Yeri geldi cebimde ki son parayı yola vererek, aç susuz kaldım SamiYen Tribünlerinde. Her nekadar bahsetmek adaba uygun olmasa da yeri geldi tuvaletlerde bekledim, yeri geldi buz gibi soğukta SamiYen büfelerine sığındım...

Liseden sonra girdiğim İstanbul Üniversitesi Lojistik bölümünde tanıştığım Sezer kardeşim sayesinde Alpaslan Dikmen tribünü ve İstanbul Üniversiteli Aslanlar ile tanıştım.

Bundan yaklaşık 2.5 sene evvel katıldığım İstanbul Üniversiteli Aslanlarla birlikte, çok güzel günler geçirdik. Birçok kardeşim oldu bu grup sayesinde. Bu arkadaşlıklar İstanbul Üniversitesiyle de sınırlı kalmıyor elbette. ultrAslan UNI üyesi arma sevdalısı kardeşlerimizde oldu ve olacaktır. Yeri geldi hep beraber sevindik, yeri geldi sevincimizden ağladık, yeri geldi her beraber üzüldük. Deplasmanlarda bir şişe suyu paylaştık, son dal sigaramızı döndük, bir simidi lokma lokma ayırdık, kötü günlerimizde birbirimize destek olduk, dertlerimizi paylaştık. Anlayacağınız dostluğun en güzel örneklerine sahip, güzel bir oluşumun içerisindeyiz. Bunun değeri iyi bilinmeli.

Bu oluşumu bugünlere getiren eski başkanımız Hasan Kaya ve Sezer Erden başkanımıza teşekkürlerimi sunarım. Ayrıca son Beyazıt sorumlusu Serhat Korkut'a da teşekkürler.

Girmiş bulunduğumuz bu süreç içerisinde almış bulunduğum başkanlık görevini, Beyazıt sorumlumuz Emre Arıtoprak ve siz değerli tüm kardeşlerimizin yardımları ile layıkıyla yerine getireceğimize inanıyorum.

Rahmetli Alpaslan Abimizin, çok önem verdiği ve son yıllarda büyük bir ivme kazanarak başarılı işler yapan ultrAslan UNI'nin içerisinde bulunan en büyük okula sahibiz. Sahip olduğumuz bu müthiş potansiyeli en iyi şekilde kullanarak, adımızı Galatasaray tribünlerinde çok önemli bir yere yazdıracağımızı düşünüyorum. Bu konuda hepimizin çok büyük gayret göstereceğinden en ufak bir şüphem yok.

Bu görevi bana layık gören arkadaşlarıma tekrar teşekkür ederek, en kısa süre içerisinde herkesin birbiriyle tanışması ve kaynaşması amacıyla bir toplantı düzenleyeceğimizi belirtmek isterim.

Saygılarımla

Erdinç CEYLAN (arnawut)
İstanbul Üniversiteli Aslanlar Başkanı

Bir tüp 50 lira, bir bilet 75 lira!!!


fuck biletix, fuck demirören! Yeteeeer!

Zafer Kalaycıoğlu FCN Blog'un Konuğu!

Herkese iyi günler. FCN Blog yaptığı süper işlere bir yenisini daha ekliyor. Transfer haberlerinde bizleri günler öncesinden haberdar eden ve bugüne kadar çok önemli röportajlara imza atan FCN ekibi bugün Bayan Basketbol Takımı Antrenörümüz Zafer Kalaycıoğlu ile süper bir röportaj gerçekleştirecek.

Sorulmayanlar sorulacak, konuşulmayanlar konuşulacak. Sezon başından beri bugüne kadar sorulması beklenen bütün sorular bugün FCN Blog'un eş zamanlı canlı yayınında sorulacak.

Hocamıza canlı yayında sormak istediklerinizi fcnblog@yahoo.com.tr adresine mail atarak veya bu başlık altından yorum kısmına yazarak sorabilirsiniz. Bahsi geçen konu için tıklayınız...

15 Şubat 2010 Pazartesi

Baros' Açık Mektup

Sevgili Baros,

Türksel Süper son gün zamanlarda ilginç bir hal almaya başladı. Bizim takım oynamadan liderlik koltuğuna oturdu. Fenerli taraftar kafayı yemek üzere. Takımlarının her hafta sonu hayal kırıklığı yaratmasından bıkmaya başlamışlar ki çareyi Galatasaray bloglarında cirit atarak bulmaya çalışıyorlar. Sabahın 10:00'unda 3 tane küfürlü yorum sildim, ne güzel. Gördükçe üzülmüyorum gerçi, aksine pek bi mutlu oldum Baroşcuum. Adamlar kuduruyor işte. Nasıl bir psikoloji içindeler anlamak mümkün değil.

İspanya'da Barcelona, bizim rakip A.Madrid'e yendildi be Baros. Sen sakat sakat Barca maçlarına gidiyodun ordan biliyorum Barcalı olduğunu. Üzülme sakın, varsın Barca yenilsin. İntikamını biz alırız Madrid'den Baroşcuğum. Tabi sen olsaydın da kafamız rahat olsaydı ne kadar güzel olurdu. Aldığımız Jo zaten oynayamayacaktı, şimdi sakat yatıyo. Gio henüz bebe, beklemekten başka çaremiz yok. Kewell kankanın da düzelmesine daha var. Ne pok yiyez hiç bilmiyorum. Aceto Agüyero, Simayonun kanadına giriyor demiş gözüm korktu. Sende iyileşeydin de Keita'nın kanada girmesende olurdu len Baroş...

Çek Cumhuriyetine Sevgiler Saygılar. Yenge hanıma selamlar. Öpüldün.

14 Şubat 2010 Pazar

Yaratıcı Basın(!)

Son zamanlarda blog için yeterli vakit ayıramadığımı belirterek yazıya geçmek istiyorum.

En üstteki fotoğrafla ilgili değil yazacaklarım ancak samimi bir manşet örneği verecek olursak yukardaki çok mantıklı. "Naber Aslanım, nasıl gidiyo?" tarzı bişey olmuş.
Neyse... Çokta önemli bişeyler yazmayacağım aslında. Türk spor basını hakkındaki düşüncelerimiz genel olarak aynı. O yüzden bu sert bir eleştiri değil. Hatta komik birkaç kelam edeceğim.

Geçen Çarşamba akşamı Antalyaspor'u 3-2 yenmemize rağmen elendik. Necati'nin attığı 2 gol kupayı alamama konusunda fbye bir adım daha yaklaşmamıza sebebiyet verdi.

Necatinin soyadı Ateş. 2 gol atmış ve rakibi elemiş bir Necati Ateş var ortada. Ertesi gün gazeteler manşette Necati'ye yer verecek malümünüz. Burada yazıya bir ara verip, başka bişeyden bahsetmek isterim.
--Bir geyik vardır. Geçen yazıda ki gibi örnek vereceğim. Aslında insanlar bunu daha çok içten yaparlar: Hani bir arkadaşınız bişey söyler, misal "dağdan indim şehire". Bi mallık gelir sana içinden kelimelerin yerlerini değiştirip durursun. İndim dağdan şehire, şehire dağdan indim... diye uzar gider. Saçmalarda saçmalarsın.--

Neyse Necati'nin golleri ve maçın ertesi günü gazetelere düşecek manşetlere gelelim. İlk akla gelecek başlıklar "ateş bacayı sardı", "ateş düştüğü yeri yakar!" Öyle değil mi? Basında da farklı bişeyler görmek mümkün değil tabi. Aşağıdaki gazetelerin manşetlerini sırayla okuyun. Sonda manşet yukarda verdiğim geyik örneği gibi olmamış mı siz karar verin...






neyse maç başladı ben kaçar.

13 Şubat 2010 Cumartesi

Tellerin İki Tarafı...


Fotoğraf Uruguay'dan. Copa Libertadores'te Nacional, Ekvadorlu Deportivo Cuenca'yı konuk ediyor. Maçıda 3-2 kazanıyorlar. Fotoğrafta tellere asılmış olarak görülen topçu Regueiro. Attığı golün ardından taraftarına koşmuş, sarı kart görmek pahasına. Ancak tellerin yüksekliği Avrupa'nın birçok stadının standartlarının x4-5 katı durumunda. İngiltere'de sarmaş dolaş olan futbolcu-taraftar görüntülerinin çok uzağında bir kare ama aynı sıcaklıkta olduğu kesin...

hakan sivriselivi değilmiş

X işaretli kişi Hakan Sivriservi. Futbol hakemliğini bıraktığını açıklamış. Çok şaşırdım. Şaşırmamın sebebi hakemliği bırakması değil, soyadının sivriselvi değilde sivriservi olması. Yıllardır yanlış biliyomuşum adamın soyadını, ehuhue

Jizz in ma pants



hahahahaha

12 Şubat 2010 Cuma

The Unicorns


http://www.youtube.com/watch?v=rrie4px3zXg&feature=related
Bu grubu dinleyin, bu grup iyidir. Unicorns, Kanadalı bir İndie Rock grubu. Harbiden güzel ve neşeli şarkıları var. En güzellerinden biride yukarıdaki videoda. Bikaç şarkıda aşağıdaki linklerde.
Sea Ghost
Ghost Mountain
I was born

11 Şubat 2010 Perşembe

Şu Takım Premier Lig'de Olsa!

Hani böyle geyikler vardır ya Mesela atıyorum ben "deltaspor" diye bir takımın taraftarıyım ve bizimkiler son günlerde süper performans sergiliyor. Çatır çatır geçiyoruz rakipleri.

Yine bir maç öncesi arkadaşlarınla sohbet ediyorsun, tribüne çıkmadan önce. Biri ordan çıkıyor: "Ah şu takım Premier Lig'de olcak varya! İlk 4'e oynarız şerefsizim!!" atar lafı ortaya. Sonra aynı fikirde olmayanlar bile "tabi lan, Totenam'dan neyimiz eksik" falan der hani. Biraz daha mantıklı olanlar; "aynı idmanları bizimkiler yapsın, bizimkilerde oynar o kadar olm!" der.

Bu olay aslında sınıfta, iş yerinde şarkı mırıldanan arkadaşa söylenen "sen buralarda eziliyosun" geyiğine de benziyor. "Sen Holivud'ta olsan oskar alırsın, o kadar iyisin" falan. Hepsinin mantığı aynı.

Bizim Kader Keita için geçenlerde biri EPL'ye geçiş için geldi gibi bişey söylemişti bi platformda. Şimdi kimdi unuttum kusura bakmasın. Hak vermiştim bende. Onaylamıştım kafamla "haklısın valla" demiştim içimden(ağır abi mod). Bugün de bi açıklama gelmiş Keita'dan. Teklif gelirse düşünürüm demiş. Hedeflerinde EPL varmış. Normaldir ama biz geçip gidecek adamları pek sevmeyiz be Keita. Gel at kafandan EPL'yi falan...

Küs Hakem

Bazı hakemler vardır, çok iyi niyetlidirler. Sahadaki topçuya karşı çok samimidir. Futbolcudaki gerginliği çeker alır kimseler farketmeden. Genelde böyle hakemlerden dolayı sahadaki futbolcuda oyununa bakar sadece. Rakibini yerden kaldırır, sakinleştirir... Hakeme hiç zorluk çıkarmazlar.

Bazı hakemler vardır; hem agresif olur, hem kötü yönetim sergiler. Pasiftir. Hem sahada olan topçunun, hem tribünde takımını destekleyen taraftarın sinirlerini altüst eder. Hiç pas vermez etrafındakilere.

Bazıları vardır, çok serttir. Hiçbir yanlışa tahammül etmez. Sahanın her noktasına otoritesini yayar. Futbolcu hakemden korkar. Korkar çünkü ona inanır. Hakemin objektif olduğunun farkındadır.

Yukarıda da Michael Kempter'in fotoğrafı var. Almanya'nın Fırat Aydınus'u diyorum ona ben. Onu hangi kategoriye soktuğumun cevabı ise: Küs Hakem.

Cuellar

Dün Manchester United'tan 2 puanı alan arkadaş Carlos Cuellar ve James Bond filmlerinden çelik halatı dişleriyle koparan Jaws! Süper benzerlik!

8 Şubat 2010 Pazartesi

Lay Lay Lom Galiba, Sana Göre Sevmeler

... geyiğiyle başladı deplasman yolculuğu. Uni ve Hell aynı otobüste, yer yer boşluklarla ama Galatasaray sevdasıyla dopdolu koyulduk Kayseri yollarına. Tribün hikayeleri ile başladık muhabbete. Motor sesinden duyamaz olduk birbirimizi, yükselttik ses tonumuzu. Alkolün etkisiyle bastıran uykular ve bir çiş molası. Ardından arka 4lüye yerleşme durumu. Motorun sesini kulaklıktaki müzikle bastırma çabası, kapıdan gürül gürül gelen soğuğu kendi çabalarımızla engelleme girişimleriyle girilen uyku dalgası...

Uyandığımızda Kırıkkale gişeleri. Yol kenarında ki tabelada görülen -9 derece sıcaklık ve tabelayı görmek için 1950(!) model otobüsümüzün camlarından kazıdığımız buz parçaları... "hay amk ne soğuk var, bi sigara yakayım bari" diye içilen sigalar ve ardından kamyoncularla birlikte içilen sıcacık bir kase çorba. Reisin çorbacıyla yaptığı pazarlıkla yüzümüzün gülümsemesi.
-2 liraya bırak işte tanesini.
-abi 2.5 olsun.
-bizi buçuklarla uğraştırma, bırak 2ye
-abi vallahi olmaz.
-iyi 2.5 olsun, 8 lira yapmadıkça hep buradayız.
-tamam abi 2 liraya veriyorum çorbayı, tamam.

Yola çıkmadan önce kaybettiğim 15 lira sebebiyle cebimde 5 lira kalmış, sevgilim sabahın köründe bankaya para yatırıyor. Kırşehir'de beklerken, 3 saat burdayız haberi geliyor. Bir şekilde Kayseri'ye gitmenin yolları aranıyor ama çare bulamıyorum. Saat 5'te stadın çevresinde oluyor ama bir bankamatik yok. Simite vuruyoruz kendimizi. Zira kimsede para yok, ya da millet tassarrufa giriyor. Simitler mantı gibi geliyor mideye. Simitçi hayatının simitini satıyor, 5 dakikada.

Stada giriyoruz sonunda. Parayı falan unutuyorum, simit yetti. Kayseri stadının Ufoları yüzümüze vuruyor sıcağını. Ayaklar pert yalnız. Ordan biri "Amk yerden ısıtmalı yapaydınız bari!" Evet haklı arkadaş, eheheh. Stad güzel, kutu gibi. Spor salonu hissi veriyor insana. Üst katlar, alt katlara göre daha dik olduğundan mıdır nedir, üstlerden önündeki kaleyi göremiyorsun. Olsun amaç destek.
Amaç destek ancak, biraz sesimi yükselteyim başım çatlayacak gibi oluyor. İlk 10 dakikadan sonra dayanamıyorum. Biraz oturup başımı ovuşturuyorum. Normale dönüyor gibi. %100 performansa ulaşamasakta, destek vermeye devam ediyoruz. Ulen sinüzit!

Yerinde izlediğim maçlardan sonra hele birde kötüysek futbol hakkında yazmak istemiyorum. İçimden gelmiyor, zira! Keita ve Arda'nın çabalarını görmek yetti. Uğur'un maç boyu yaptığı orta şut karışımları delirtti. Zeminden, zeminden... Franco'nun gelen geri pasa, önündeki rakibe rağmen plase vurması güldürdü. Neill'in maç sonu gelip taraftarı alkışlaması ise maçın olayıydı. "EPL görmüş olgun topçu" şekli... Alın size yeni bir sıfat tamlaması, heheh.

Dönüşün ilk 1 saati maç sohbetleriyle geçti. E tabi büyük bir geyiğimizde vardı. Başkanın tezahüratları gülmekten kırdı geçti. Neyse:) Kırşehir'de yenilen yemek ve deliksiz bir uyku. Dönüş yolunun en akılda kalanı ise, arkadan gelen bir ses:
-Kaptan! Gaza basma!

5 Şubat 2010 Cuma

Deplasmana Gittim Gelicem

Başlık çok manidar oldu:))) Pazara kadar yokum, hoşçakalın:) blogu öksüz bırakmayın, girin arada kolaçan edin. Hatta bişeyler karalayın; şifrem 89734959242jsaod :P:D:D:D byby anacım

sen bize uzak biz sana yakın... gittiğin heryerde, ultrAslan peşinde!!!

Özledik be! Doyamadık ki!


Nedense aklıma geldi akşam akşam sınava çalışırken! Hagi, Hagi, Hagi, Hagi deyişi geldi Ercan Taner'in, muhteşem frikiklerinden sonra. Prekaziler, Rotariular, Smoviçler de gördü bu gözler ama çocuktuk o zamanlar. Biz 10la büyüdük, delikanlı olduk. 30'unda gelirken biçokları tarafından eleştirilmişti ama benim gözümde herzaman dünyanın gelmiş geçmiş en iyi futbolcusu oldu. Ne Maradonası var benim için ne Pelesi. Gheorghe Hagi!
Hagi şu yazıyı yazarken aklıma geldi de Sabri Hagi'den bahsetmiş ya hani. Onun gibi birini gördü bu tribünler diye bilinçaltıma yerleşmiş sanırım. Belki de bu yüzdendir Hagi'yi yad edişim. Hep haketmiyor mu sanki hatırlanmayı.
Bu postu aylar önce atmıştım aslında. Tarihini değiştirip koyuyorum tekrar. Bişey değişmedi. Milyon dolarlık adamlar gelse, dünya starları Galatasaraylı olsa da Hagi'nin yeri bambaşka... Mutlu yıllar Giga.........

Sevgililer Günü İçin Tercih, Markafoni

Bayanlar baylar, hazır sevgililer günüde yaklaşıyorken ve hepimiz "hediye almaya karşıyım" deyipte alacağımızdan dolayı; bari uygun fiyatlara güzel şeyler alalım diyorum:) Bu yüzden markafoni gayet güzel bir seçenek gibi. %50 ila %70 arasında değişen indirimlere, (tecrübeme dayanarak söylüyorum) üst düzey güvenlik, rahatlık ve mükemmel kargo kalitesine rağmen markafoni'ye üye değilseniz mail adresinizi yandaki yorum kısmına bırakın. Herkese iyi günler...

Embrace Life Reklam Filmi!



Çok etkileyici...

4 Şubat 2010 Perşembe

3D Gelcek, Futbolcuyla Kucaklaşcaz!

Fotoğraf dün akşamki Leeds-Tottenham maçından. Leedsli oyuncu Becchio golünü attıktan sonra kameraya koşuyor. Böyle görüntülere alışkınız tabi, normaldir. Türkiye'de Ümit Karan çok yapardı bunu, kameraya imza atmalar falan. Günümüzde 3D teknolojisi büyük hızla ilerliyor ve yayılmaya başlıyor. Heryerde futbolun 3D ile yayınlanmaya başlanması ile ilgili yazılar görebiliriz. En son Arsenal-Chelsea maçıyla heyecan doruklara tırmandı. 3D'de futbolcular evin halısında kayacak, orta açtıkları zaman kafaya çıkmak isteyeceksin gibi heyecanlandırıcı söylentileri duyuyoruz.
Fotoğrafla 3D'nin ne alakası var diyeceksiniz. Sadede geleyim bende o zaman. Hani bu kameraya gidip sevinme olayı varya, 3D olan bir maçta futbolcu kameraya koşunca nasıl hissedeceğiz çok merak ediyorum. Futbolcuya sarılmayı isteyecek taraftarlar olacak mıdır acaba? "aha bana koşuyo" diyip televizyasına koşan ve televizyasını kıran izleyici görebilecek miyiz? Çok heyecanlıyım!

Defoe - Bentley AŞ.

Hep böyle fanatikvari, gıcıkmı gıcık bir başlık atmak istemiştim. "Defoe ve Bentley" Turizm Seyahat Limited Anonim Şirketi. Ne anlama geliyor bu? Defoe ve Bentley, Leeds maçını tek başlarına aldılar. Birileri maçı kurtadı mı (çıın, ışık yanar) "şirket gibi adamlar heee". Yendik MiLan gibi bişey aslında bu ama daha vasıfsızı.

Neyse düne gelecek olursak. Hakikaten Defoe müthiş yükselişte. Her geçen maç daha da iyi oynuyor. Dün gece hat-trick yaparak taraftarını çılgına çevirdi ve bizi gole doyurdu. David Bentley'den bahsetmeden geçemeyeceğim. Ben bu elemanı Blackburn'de adının yanlış yazılması olayı ile tanımıştım. İzlemiş olsam bile ilk o gün dikkatimi çekmişti. Dün gece sağ kanatta sildi süpürdü Leeds savunmasını. Sergio Ramos'un bizim Millileri yeyip bitirmişti ya hani aynen öyle.
Bayılıyorum İngiltere'de alt ligten takımların, büyük ekipleri konuk ettiği maçları izlemeyi. Taraftar da topçularda daha bi şevkle mücadele ediyor sonuçta. 34 bin küsür seyretti maçı ve taraftarın performansı etkileyiciydi. Her ne kadar sevmesem de Leedslileri, İngiltere'de Kop Tribününden sonra en iyi performanslardan biridir sanırım dün geceki. Bu arada Maç 1-0 ve 2-1 olduğu anlarda çok zevkliydi. Leeds 3. golü yemeden önce zaten artık iyice oyundan düşmüştü ve son dakikalarda amaçsızca ileri çıkarak 3.gole davetiye çıkardılar.

3 Şubat 2010 Çarşamba

Yapma Musti!

Antep maçında birinin "Haydi Musti" diye bağırmasını maçın en güzel hareketi olarak yorumlamıştım hani. Ve geçenlerde Dos Santos transferini yazarken, Mustafa ve Memo yetecektir demiştim. Bu akşam Antalya karşısında alınan mağlubiyetten sonra ve Mustafa Sarp, nam-ı değer Musti'nin oynadığı oyun yüzümü öne düşürdü. İçimden (hatta dışımdan) bi "hoppalaaa!!!" çektim bu oyun karşısında. Takım ve maç hakkında 2 şey var söyleyebileceğim;
1- "Necati ne çaktı be!"
2- "Yapma Musti!"

Bu arada Allen Road'da Leeds-Tottenham'la oynuyor şu sıralar. Müthiş mücadele. İlk yarı 1-1...

"Gelen Gideni Aratır" Derler... Derler ama...

Türk futbolunun ve Türk insanının en büyük sorunlarından biri hemen sıkılmak, hemen vazgeçmek ve hemen yermektir heralde. Daha iyilerini istemekte haklıdır insanoğlu ama olanla yetinmesini bilmezsen daha iyisine hiçbirzaman kavuşamazsın... Hep üzülürsün ve hep pişman olursun. Kader yüzüne gülene kadar da ağlanır durursun.

Aslında konunun başı "taaa" Mondragon'un gönderilmesine kadar dayanıyor. Galatasaray'a gelmiş ve geçen süreçte hakikatli bir Galatasaraylı olan yegane isimlerden biridir "Ferit Ali". Ne kadar sevmiştik oysa, ne kadar sevdirmişti kendini. Giderken yaptığı basın toplantısında hem kendi ağlamış, hemde bizleri ağlatmıştı. O bizim Mondimizdi. Açıkça belirteyim; hernekadar Taffarel'den iyi olmasa da daha çok sevmiştim Mondi'yi...

Yerlilerle devam kararı alındı. Ama unutuldu ki biz Türküz. Adamın canını boğazından getiririz. Eleştiririz, küçümseriz, belden aşağıya vururuz. Tabi fbli medyanın etkisinde kalan Galatasaraylıların etkisi de çok büyüktür bunda. Delinin biri taşı atar kuyuya, çıkar çıkarabilirsen. Sokak "jargonuyla", yazık ederiz adama.

Sevilla'dan kaleci getiririz. İtalya milli takımında Buffon'un yedeğidir o kaleci. Sevilla'da Palop gibi penaltı canavarı bir kalecinin yedeği olmaktan da kurtulamaz ama ona güvenilmiştir oralarda. Aldığımız gibi başlarız, bu adam hep 2.plandaydı büyük hata yaptık. Elimizde satın alma opsiyonu olmasına rağmen göndeririz. Aile babası suratlı bu sevimsiz herif(!), ne de cana yakın gelmiştir bize oysa ki.
Ankara deplasmanında, maç öncesi ısınma hareketleri sırasında belki 15 defa tribüne çağırmışızdır ve hepsinde de tribüne gelip oley çektirmiştir bu sevimsiz İtalyan. Rakip oyuncuya el ense çekecek kadar samimidir. Ne de olsa İtalyan, Türke benzer değil mi? Ama bizim kanımızda, değer bilmemek gibi muhteşem(!) bir özellik var...

(foto Romanista'dan)

En son UEFA Şampiyonluğunu kazandığımız sene Mallorca'nın kalesini korurken bizden akıl almaz goller yiyen Leo Franco'yu getiririz. Evet. yıllarca Atl. Madrid kalesini korumuş, La Liga'nın kalbur üstü oyuncularından Franco'yu getirirken aklımıza gelen ve dilimizden dökülen sıfat budur bizim. Kova Franco! fb takımı İspanya'nın kalbur üstü oyuncularından birine milyonları sayarken, biz Franco'yu bedavaya Sarı-Kırmızı renklere bağlamışız. Neymiş Leo, çok hatalıymış, neymiş Leo gitsin Genç Aykut artık yedek kalmasınmış. Bağlamasına bağlamışız ama Türküz biz...

2 Şubat 2010 Salı

Celtic Fans

Robbie Keane Celtic'te. Taraftar coşkuyla karşılıyor İrlandalıyı ama fotoğraf 80lerden kalma. Tabi yersen... Efsane...

Canaydın ve Demirören Karşılaştırma Meselesi

... karşılaştırmasını yapan arkadaşlara sesleniyorum. Yalnızca Galatasaraylılaradır lafım, hiçbir bjkli alınmasın gücenmesin lütfen. Zaten sadece Galatasaraylı arkadaşlarım ve bloggerlardan gördüm böyle bir karşılaştırmayı.

Özhan Canaydın gibi saygıdeğer ve takımı için varını yoğunu feda etmiş bir adama zamanında da çok yanlışlar yapılmıştı, şimdi de çok yanlış yorumlar yapılmakta. Tamam Canaydın döneminde çok kötü dönemler geçirdik ama kendisini Yıldırım Demirören denen şahısla karşılaştıran arkadaşlardan dolayı çok üzülüyorum. Yaptığı yanlışların farkındayım, sergilediği pısırık görüntünün, taraftara ters düşen hareketlerinin, yanlış seçimlerinin ve gereksiz fair-play huyunun. Herşeye rağmen Canaydın gibi Galatasaray sevdalısının, Demirören'le karşılaştırılmasını çok yanlış buluyorum. Özellikle Galatasaray'ı çok borca sokmasından yakınılıyor Canaydın'ın ancak hernekadar başkan olsa da kararları tek başına alamıyor bu adam. Muhalefet yüzünden birçok isteğini gerçekleştiremediğini düşünüyorum.
Kısacası, ne olur şu YD ile Özhan Canaydın'ı karşılaştırmayı bırakın...

Ankaragücü Sen Ne Yaptın!!

Robert Vittek Ankaragücü'nde!!! Bu transferler sezon başında yapılmış olsa, şuan ilk 5'telerdi diyebilirim rahatlıkla. Roger Lemerre faktörüde en büyük etkendir sanırım bu transferlerde. Robert Vittek'i Nürnberg'te tanıdık Bundesliga'da oynarken. FM'de de sürekli aldığım bir topçuydu, orta sınıf EPL takımlarına. 2 sezondur fb'nin rakibi Lille'de oynuyordu. Hayırlı olsun, sezon sonuna kadar Ankara'da...

Tottenham H. - Leeds U.


"Düşmanımın düşmanı, dostumdur!" özlü sözüne binaen, Tottenham diyorum... Çarşamba akşamı, NTVspor'dan naklen yayınlanacak maçın saati 21.45. Önemi olmasada ilk maçın skoru 2-2.

1 Şubat 2010 Pazartesi

Lan Oğlum Lan!

ehuheuhe baktıkça gülüyorum.
Fotoğraf Valencia-Sevilla maçından. Sevillalı Negredo, frikik için topun başına geçtiğinde barajı Albelda, Zigic ve Saltor üçlüsü kuruyor. Negredo şutu çekiyor ve foto muhabirin deklanşöre bastığı anda suratlar görüntüdeki şekli alıyor. Artık top baraja çarptı mı çarpmadı mı bilemiyorum ama ortaya süper bir kare çıktığı kesin. "ananı lan ggeliyo olm, hasss....."

Dünden Bugüne Yıldızlar Galerisi


Ntvspor.net'ten inanılmaz güzel bir galeri. Spor hayatlarında efsaneleşmiş isimlerin gençlik dönemlerine ve şimdiki hallerine yer verilmiş bu galeri de müthiş fotoğraflar yer alıyor. NBA yıldızlarının ağırlıkta olduğu bu albümde; eşofmanını beyaz çorabının içine sokmuş Magic Johnson'dan, basketçi Obama'ya kadar çok güzel resimler var. Benim en komik bulduğum foto ise Şakiloniyıl'a ait. Zamanında çıta gibi bir delikanlıymış, sevimli dev(!). Buradan buyrun...

Renault R30 / Krizin Son Darbesi

Bu sene destekleyeceğim takımı seçmeye çalışırken, 2 takım arasında kaldığımı belirtmiştim. Bir takımı desteklerken -Heidfeld'in olmadığı yerde- bikaç kriter var; pilotlar, takımın hedefleri ve arabanın şekli şemali.

Renault bugüne kadar hep beğendiğim araçlar çıkarmıştı. Ancak Alonso gibi bir pilotla yarışarak fazlasıyla antipatiye sahipti. Bu sene Kubica'yla anlaştılar ve F2'den tanıdığımız Vitaly Petrov'u da 2.pilot olarak almışlar. Kalitesini isptalamış Kubica ve klasik spor değimi, "başarıya aç" Petrov ile amacının takımlar şampiyonasında iyi yerler olduğunu belli etmişti. Herşey araçlarını görene kadar güzeldi. Geçtiğimiz gün 2010 aracının lansmanını yapmış Fransız ekip. Görünce şoke oldum. Bu kadar ezik bir Renault aracı olamazdı heralde. 10 yıl geriye gitmişler bildiğin. Krizden dolayı olsa gerek aracın üzerinde reklamda yok doğru dürüst. Sarısı sarı değil, üstüne siyahı fazlasıyla kullanarak batırmışlar iyice. F1'in İstanbulspor'u halini almışlar. Şuanki tasarımla Superleague Formula'da yarışmaları kendileri için daha hayırlı olacaktır kanısındayım(!)

Galatasaray Dergisi Yeni Sayısı

Derginin bu ayki sayısı efsane bir kapak resmine ve sloganına sahip! Bayıldım! Aslında +1 transfer ile kare ası yapılabilirdi ancak o da güzel. Gio, Lucas ve Jo. 3 yeni transfer yanyana, 2 si kiralık ve gitmeleri muhtemel. O yüzden bile kaçırmamalı :P Premier Galatasaray!