31 Ağustos 2010 Salı

Misimoviç Geldi, Sırada ki?

Camino a Istanbul, en busca de continuidad, espero que salga todo bien!***


yazmış Emiliano Insua, twitter hesabına... Eğer hesap gerçekten onun ise ve İstanbul'dan kastı Galatasaray ise, arka sol lastiğimizi sağlama almış bulunmaktayız:)

***"istanbul yolundayim devamlilik adina. umarmi hersey yolunda gider"

28 Ağustos 2010 Cumartesi

Depar -at- Lig Tv


Sinan Engin, Altan Tanrıkulu ve Bülent Korkmaz yorumculuk yapıyor. Melih Şendil'de program sunucusu olmasına rağmen, konuk gibi davranıyor her zaman ki samimiyetiyle. Birsu Eren hanımefendi de biblo olarak programa katılmış durumda.


Sinan Engin ve Altan Tanrıkulu... Çok farklı futbol anlayışları ve kişilikleri olduğuna inandığım spor adamı. Sinan Bey'in karşısına Bülent Korkmaz'ı da koyabiliriz.

Çok ilginç bir eşleştirme olmuş program adına.

Sinan Engin'i şuanki Telegol gibi programlardan izlemeye alışık olan bir milletiz. Kavga, gürültü, herkesin aynı anda konuştuğu, kimsenin birbirini dinlemediği programlar var ya hani. Ahmet Çakarlr, Ermanlar, Gökmenler, Ziyalar... Böyle programların adamıydı Sinan Engin.

Dün Depar adlı programa bi 5-10 dakika bakmak istedim. Olmamış... Sadece bunu söyleyebilirim olmamış. Altan Tanrıkulu gibi bir adamla Sinan Engin'i yanyana oturtup program olmaz. Garibim Altan, her cümlesi yarıda kalıyor. 2 kelime söylüyor Sinan Bey atlıyor. Lig Tv'ye selam olsun, belki görürler ve bir özeleştiri yaparlar. Kim bilir...

Misimoviç Galatasaray'da..!

not: kaynak, sağlam:):) uykusu kaçanlar, öpüyorum sizi:)


2 Gün önce bu saatlerde verdiğimiz haber, muhtemelen bugün açıklanıyor. Hayırlı olsun...

27 Ağustos 2010 Cuma

Fark Var...

M.T. abimiz sever böyle başlıklar atmayı aslında:) Güldüğüme bakmayın, şu fotoğraf, Ayhan'ın seyirci geldimi deyip gülüşü falan beni fena halde yaraladı...

Hayatımı Çalıyorlar Anne...

Rijkaard geldi, adam açıkça söyledi. Ben 4-3-3 oynatırım, ona göre transfer yapın sizi göklere çıkartayım. Bunu bu adam en başından beri defalarca söyledi, her türlü konuşmasında benim sistemim bu, değiştirmeyeceğim dedi. O zaman kimsenin sesi çıkmıyordu.

Şimdi takım elendi, ne oldu?

Rijkaard neden bu sistemde ısrar ediyor oldu.

E ulan yönetim bu kadar açıkça belirtilen sisteme göre neden transfer yapmadı?? Kimin suçlu olduğu konusunu açmanın anlamı yok çünkü herşey açıkça ortada.

Rijkaard'a kızıyoruz ortada hala, Ayhan, barış, Sarp 3lüsünden Xavi, İniesta, ... yaratmaya çalışıyor diye. E ulan adamla inatlaşmanın anlamı ne? Sen milyon eurolara transfer yapabiliyordun bu sezona kadar, şimdi ne oldu da yapamadın? Hala mı anlamıyorsun teknik direktörünün dedğini? Hayır tabiki, başka nasıl istifa ettireceksin sen bu adamı... Ama aslanlar gibi çıktı, görevimin başındayım dedi. Helal olsun.

Gidecek birileri varsa yönetimdir. Meira'yı, Nonda'yı sezon ortasında satıp, takımı dımdızlak ortada bırakan yönetimdir gitmesi gereken... Keita'yı satıp yerine SErdar Özkanlar getiren; yıllardır kanayan yaramız olan sağ beke bir türlü transfer yapmayı beceremeyen ve bizi Ali Turanlara mecbur eden yönetimdir tek suçlu...

Defolsunlar gitsinler.

Biz hep armanın peşinde olacağız bundan kimsenin şüphesi olmasın ama böyle insanlar takımı yönetiyorken içimdeki şevkin çoğunu alıp götürüyorlar... Yazıklar olsun...

26 Ağustos 2010 Perşembe

İstanbul - eses: 330 Km.


Real Madrid maçını hatırlar burdakiler. Hani ilk yarısı 2-0 biten maç. Hemde Sami Yende."ama zaten favori Madrid'ti arkadaş. "Buraya kadarmış" demişti çoğu kişi. .
Uefa sürecini bilir misiniz? Tabi ki bilirsiniz. Hani kupa öncesi birçok otorite 1'e bilmem kaç veriyordu Cimboma..
Cimbom 14 sene şampiyon olamamıştı ligde ve ona inananların sayısı düşüyordu belki de..

vb.

Bu üstte saydığım şeyler, yürekten inanmayanların düşüncesiydi. Ama unutmamalıyız ki bizler zor günlerin adamı ve Cimbom da zor günlerin takımıdır.

Sonuç: Cimbom 2. yarıda kendine gelir ve yenilmez armada Madridi 3-2 yener (bir gol de geçersiz sayılır). UEFA kupasını namağlup şekilde alır ve finalde de Arsenal gibi Dünya devini yenerek. Ve 0 14 senenin sonunda "Cimbomu sevmeyenler ölürler"

İmkansızı başaran hep biz olmuşuzdur. Umudu kesmeden, armanın peşinden gitmeye devam edicez.

İstanbul-es es :330 km

Saygılar

by dmrzn

21 Ağustos 2010 Cumartesi

Uyku Mahmuru

Saat 18.36'ydı kalktığımda. Kendime gelmeye çalışırken telefona uzandım, saate baktım. Bir anda gözlerim çakmak çakmak olmuştu, hissettim. Telaşlandım, kalktım banyoya koştum. Yüzüme su serptikten sonra, evin telefonunu aramaya koyuldum. Zira kontürüm yok. Hemen Çetin'i aradım.
-Kanka napıyosun?
-İyi kardeşim, sen?
-İyidir kanka. Maça geliyor musun?
-Tabi kanka ya bişey mi oldu?
-Kanka benim kombineyi alsana, uyuyakalmışım, geç kaldım ya.
-Tamam da kanka, maç yarın değil miydi ya? (O da şaşırıyor bu durum karşısında karıştırıyor)
-Hay mnskim ya ben ne yaptım!! La uyku sersemi maçı bugün sandım, iyi terliklerle çıkmadım evden, ahah!!!

Şeklinde bi konuşma geçti aramızda. Evet, maç gününü karıştırmıştım. Ne kötü bir durum. Kombinem arkadaşta değilde cebimde olsaydı, heralde Sami Yen'in önüne gelince anlardım neyin ne olduğunu, o telaşla.

Garip bir gündü. 27 saat uykusuzluğun verdiği aklın baştan gitmesi ve göz kapaklarının açılamaması durumunu halen yaşamaktayım. Aslında iyi de oldu bu. Evde oturup, LigTv, Trt3, Digi arasında gittim geldim iftar sonrası. Evet hakikaten iyi oldu, bazılarının halen yere göğe sığdıramadığı büyük(!) bjk taraftarının Nihat'ı ve takımı ıslıklamadığını görmüş oldum. Güzel bi akşamdı...

20 Ağustos 2010 Cuma

Bu Taraftar...

... maçta çevirir!

4 resmi maç, amatör bir takıma alınan galibiyet, 2beraberlik ve bir mağlubiyet... Durum hiç açıcı değil hatta rezillikten başka bişey değil..! Çok zor günlerin bizleri beklediğine mi işaret yoksa geçen senenin tersine sonradan açılan bir Galatasaray'a mı? Hiç bilemiyorum, herhangi bir tez yürütemiyorum içinde bulunulan durum hakkında.

Bu yüzden tribünlerden bahsetmek isterim. 2-0'dan sonra doğal olarak düşen tempo ve ilk yarının sonlanmasıyla geçen bir 45 dakika vardı. Su içinde kalan bizlerin ortak kanısı sahadaki topçuların, bizim kadar terlemediğiydi... Takım sahadan çıkarken, giderimizi de yapmış; 2.yarı neler olabilirin derdine düşmüştük.
Devrenin bitmesi ve Cimbomun sahaya çıkmasıyla, müthiş bir desteğin başladığını(verdiğimizi) gördük. Takımında hareketli bir oyun sergilemesi, yerden top çevirerek rakibin üzerine gitmesiyle destek arttı. Gelen ilk golün ardından, artık çığrından çıkmış bir tribün vardı. Kimse kendinde değildi ve maçın dönmesi için uğraş veriyorduk. Gol geldiğinde ise ağlayan arkadaşlarımı gördüm. Bu kadar basit (olması gereken bu) bir maçta bile ağlayan taraftar varsa o takımın ne durumlara düştüğünü açıkça görebiliriz.

Neyse diyeceğim şu ki kimse taraftardan bahsetmemiş... Takım geçen senelerde kötü giderken tüm suç taraftarın arabesk(!) bestelerine atılıyordu. Herşeyin suçlusu takımı ateşlemeyen taraftardı...

18 Ağustos 2010 Çarşamba

İftar İlk Hangi Şehirde Açılıyor?

Az önce izledim. Gülmekten yerlere düşülesi bir video. Aslında ağlancak hale gülme vakası da diyebiliriz...

17 Ağustos 2010 Salı

Reklamsızlar Ligi

Bu hafta futbol taraftarları açısından iyi bir lig oldu, tabi bu açıdan bakılırsa. Gol sıkıntısının üstü düzeyde yaşandığı Süper Lig'in, pardon Spor Toto Süper Lig'in ilk haftasında; 4 büyük takım, Eskişehir(ETİ), Karabük (kardemir), Manisa (Vestel), Konyaspor (Torku), Belediye (Medical Park) haricinde formasında reklam bulunan takım yoktu. Sanırım Geçen sene Turkcell'le anlaşması bulunan takımlar, ligin isminin değişmesi üzerine Spor Toto ile yeni bir anlaşma yapacaklar ve ilk haftayı boş geçmişler.

Olayın garip tarafı ise geçen yılın şampiyonu Bursa'nın da reklamsız kalması. Gerçi reklamı olmayan bir turuncu Bursa forması çok hoş olmuş ancak işin ekonomik yönünden bakarsak ilginç bir durum. Bu Bursa'nın CL'den gelen paralar sayesinde, "bizim gözümüz tok, daha çok para verin reklam alalım" imajı verdiğini de gösteriyor olabilirken; ülkemizde 4 büyüklere para akıtan şirketlerin, Bursa'dan yeterli verim alamayacağını da düşündürebilir. Ancak ben böylesine büyük bir futbol kulübüne reklam verebilcek kapasitede bir şirket sahibi olsam, Şampiyonlar Ligi'nde de oynayacak Bursa'ya reklam verirdim. Mesela Beko, Bursaspor'a reklam verse hoş olmaz mı?:p

Bu arada eğerki bu reklamsız takımlardan birinin taraftarı olsaydım, formalara reklam bastırılmadan koşa koşa alırdım. Son olarak Bursa'nın aşağıdaki formasını, yakın zamanda almayı düşünmüyor değilim aslında=)

16 Ağustos 2010 Pazartesi

Milliyet'ten Bir Haber


14 Yaşındaki kızı ağabeyinin sevgilisi batağa sürükledi

Zonguldak'ın ÇAycuma ilçesinde sevgilisinin 14 yaşındaki kız kardeşini fuhuşa zorladığı iddia edilen genç kız ve üniversiteli ev arkadaşı ile cinsel istismarda bulunduğu iddia edilen 2 sanığın yargılanmasına başlandı. Hazırlanan iddianağmeye göre M.N.G, ağabeyinin kız arkadaşı Seda S ile tanıştı. M.N.G, kısa süre sonra Seda S.'nin üniversitesi öğrencisi Büşra D. ile oturduğu evine gitti.

"Eğlenmeye Gideceğiz" dedi

Seda S., "Eğlenmeye gideceğiz" diyerek M.N.G. ve evde bulunan arkadaşı A.K.'yi de yanına alarak erkek arkadaşı S.G.'nin evine gitti. M.N.G, Seda S'nin yönlendirmesiyle A.K. ile birlikte oldu. Sabah Seda S, "Bu olanları başkasına söyleme" diyerek M.N.G'ye 100 lira verdi. SBS'ye giren M.N.G.'nin eve dönmemesi üzerine ailesi polise gitti. Seda S. de M.N.G.'yi karakola gönderdi. M.N.G., Seda S. tarafından fuhuş yapmaya zorlandığını söyledi. M.N.G., sınavdan sonra Seda S.'nin evine gittiğini, burada B.B. ile ilişkiye girdiğini, Seda S.'nin kendisine 20 lira verdiğini ileri sürdü.

Üşenmeyip; hiç birşeyi, noktasına vigülüne kadar, değiştirmeden yazdım buraya. Böyle haber anlatımı mı var arkadaş. İlk okuyuşta bu ne lan deyip tekrar okuyanları görelim:D

12 Ağustos 2010 Perşembe

Bi Augustine Vardı

Geçen LigTv'de Hey Gidi Günler adlı programı izliyorum. Bilmeyenler için şöyle anlatayım: Aslında tam olarak program denemez, Haber öncesi, canlı yayın öncesi açıkta kalan vakitleri doldurmak için yayına koyuyorlar aslında ama bence LigTv'nin son zamanlarda yaptığı en güzel uygulamalardan biri. Eski Maçları gösteriyorlar ardarda. Zevk alıyorum programdan. Mesela Yozgatspor'dan fark yemiştik zamanında, maçın sonlarında gol atan Hasan Yozgat taraftarına nasıl küfür ediyor. Nasıl gülerdik eski muhabbetlerde o anı hatırladıkça. Neyse.

Ankaragücü'nün Ersun Yanallı dönemlerine denk geldim geçende. Antalya'ya 8 atıyorlar, 4 büyükleri zorluyorlar. İyi bi teknik adam olabileceğini o zamandan gösteriyor Yanal. Neyse takımın forvetinde 2 siyahi eleman dikkat çekiyor. Tetteh ile Augustine. Tetteh'ten emin değilim ama Etiyopyalı tipi vardı adamda izlediğim kadarıyla.

Augustine gelecek olursak. Trabzondayken tanımıştım bu adamı. Aklımda Türkiye Liglerinin en kazma topçusu olarak kalmış bu arkadaşımız. Oysaki Ankaragücü'nde gol krallığına koşan bir elemanmış kendileri. 4 büyükleri bi hayli zorlayan Gücü'nde, gol yükünü çekiyormuş Tetteh'le birlikte.

Son olarak tekrar ediyorum, diğer arkadaşın Tetteh olup olmadığından emin değilim şuan için ama X,Y,Z gibi düşünün. İsim olsun diye de sallamış olabilirim ehuhe.

Yine Yeniden..!

Tekrardan ekranlara döndük. Artık bilgisayarlarınızın ekranlarından Arnawut Blogu takibe devam edebilirsiniz anacım.
Evet ekran deyince, TV sandınız değil mi? hehe Ntvspor'un taraftar programına çoluk çocuk, teyze amca bile çıktı biz çıkamadık. Alakasız ama aklıma geldi şimdi.

Bloguma hasret kaldım yaklaşık 1 aydır. Tatili biraz uzun ettim sanırım. Bende sıkıldım ne diim. Tatil tatil nereye kadar arkadaş.

Tribüne hasret kaldım, tribün insanlarına. Çok özledim Sami Yen'de, deplasmanda üzülmeyi sevinmeyi, deplasman otobüsünde uyuklamayı, bağırmayı, sigara içmeyi. Otobüste içilen sigara özlenir mi ulan diyenler çıkabilir. Özleniyor evet diyorum ve uzatmıyorum, anlayan anlar:)

Haydi rastgele...