UEFA etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
UEFA etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Ağustos 2010 Cuma

Hayatımı Çalıyorlar Anne...

Rijkaard geldi, adam açıkça söyledi. Ben 4-3-3 oynatırım, ona göre transfer yapın sizi göklere çıkartayım. Bunu bu adam en başından beri defalarca söyledi, her türlü konuşmasında benim sistemim bu, değiştirmeyeceğim dedi. O zaman kimsenin sesi çıkmıyordu.

Şimdi takım elendi, ne oldu?

Rijkaard neden bu sistemde ısrar ediyor oldu.

E ulan yönetim bu kadar açıkça belirtilen sisteme göre neden transfer yapmadı?? Kimin suçlu olduğu konusunu açmanın anlamı yok çünkü herşey açıkça ortada.

Rijkaard'a kızıyoruz ortada hala, Ayhan, barış, Sarp 3lüsünden Xavi, İniesta, ... yaratmaya çalışıyor diye. E ulan adamla inatlaşmanın anlamı ne? Sen milyon eurolara transfer yapabiliyordun bu sezona kadar, şimdi ne oldu da yapamadın? Hala mı anlamıyorsun teknik direktörünün dedğini? Hayır tabiki, başka nasıl istifa ettireceksin sen bu adamı... Ama aslanlar gibi çıktı, görevimin başındayım dedi. Helal olsun.

Gidecek birileri varsa yönetimdir. Meira'yı, Nonda'yı sezon ortasında satıp, takımı dımdızlak ortada bırakan yönetimdir gitmesi gereken... Keita'yı satıp yerine SErdar Özkanlar getiren; yıllardır kanayan yaramız olan sağ beke bir türlü transfer yapmayı beceremeyen ve bizi Ali Turanlara mecbur eden yönetimdir tek suçlu...

Defolsunlar gitsinler.

Biz hep armanın peşinde olacağız bundan kimsenin şüphesi olmasın ama böyle insanlar takımı yönetiyorken içimdeki şevkin çoğunu alıp götürüyorlar... Yazıklar olsun...

20 Ağustos 2010 Cuma

Bu Taraftar...

... maçta çevirir!

4 resmi maç, amatör bir takıma alınan galibiyet, 2beraberlik ve bir mağlubiyet... Durum hiç açıcı değil hatta rezillikten başka bişey değil..! Çok zor günlerin bizleri beklediğine mi işaret yoksa geçen senenin tersine sonradan açılan bir Galatasaray'a mı? Hiç bilemiyorum, herhangi bir tez yürütemiyorum içinde bulunulan durum hakkında.

Bu yüzden tribünlerden bahsetmek isterim. 2-0'dan sonra doğal olarak düşen tempo ve ilk yarının sonlanmasıyla geçen bir 45 dakika vardı. Su içinde kalan bizlerin ortak kanısı sahadaki topçuların, bizim kadar terlemediğiydi... Takım sahadan çıkarken, giderimizi de yapmış; 2.yarı neler olabilirin derdine düşmüştük.
Devrenin bitmesi ve Cimbomun sahaya çıkmasıyla, müthiş bir desteğin başladığını(verdiğimizi) gördük. Takımında hareketli bir oyun sergilemesi, yerden top çevirerek rakibin üzerine gitmesiyle destek arttı. Gelen ilk golün ardından, artık çığrından çıkmış bir tribün vardı. Kimse kendinde değildi ve maçın dönmesi için uğraş veriyorduk. Gol geldiğinde ise ağlayan arkadaşlarımı gördüm. Bu kadar basit (olması gereken bu) bir maçta bile ağlayan taraftar varsa o takımın ne durumlara düştüğünü açıkça görebiliriz.

Neyse diyeceğim şu ki kimse taraftardan bahsetmemiş... Takım geçen senelerde kötü giderken tüm suç taraftarın arabesk(!) bestelerine atılıyordu. Herşeyin suçlusu takımı ateşlemeyen taraftardı...

17 Mayıs 2010 Pazartesi

17 Mayıs...

"Kazanacaksınız! Kazanmak için uğraşacaksınız ama netice ne olursa olsun siz bizim gönlümüzde hep kazandınız, hep şampiyonsunuz! ve öyle kalacaksınız!!"

21 Ocak 2010 Perşembe

Uefa'da Gün Değişikliği ve Bilet Tanıtımı

Sabah okumuştum haberi aslında ama şimdi yazmak, bi köşeye not etmek gerektiğini düşündüm. Görmeyenler, bilmeyenler vardır.

Herkesin de bildiği gibi Beşiktaş maçının 2 gün ardından A.Madrid'le Sami Yen'de rövanş maçına çıkacaktık. Deplasman tarihlerini aklıma yerleştirmek için sık sık fikstürü kontrol ederim. Bunu yaparkende, 2 günlük farka gözüm takılıyordu her seferinde. Kulüpten federasyona bir talepte bulunulmasını beklerken, bu haberin gelmesi iyi oldu. Artık federasyonun umarsızlığından mı, yoksa muhattap olarak UEFA'nın alınmasından dolayı mı UEFA'ya başvuruldu bilemem ama maçın 2 gün ertelenmesi sevindirici. Maç günü ve saati; 23 Şubat Salı saat 19.00'dan, 25 Şubat Perşembe saat 20.00'ye alınmıştır bilginize...

Diğer konu hakkında pek bişey söylemek istemiyorum, zira daha çok erken. Final biletlerinin tasarımı basına tanıtılmış. Tasarımı kim yaptı acaba; Sarı-Kırmızı olmuş. Almanya'nın renkleri açısından da olabilir fakat ben öyle yormak istemedim. Bi bildikleri vardır belki:):)

3 Ocak 2010 Pazar

Madrid'e Gitmek İçin Yardımlara Açığım

18 Şubat'ta Madrid deplasmanımız var. Atletiko Madrid'le Visente Kalderon'da oynuyoruz. Önümüzde neredeyse 1.5 ay kadar bi süre var. Yönetim transfer için uğraşıyor. Taraftar da boş durmuyor. Finale giden yolda çok önemli bir rakiple oynayacağız ve takımın yanında olmak çok önemli bir mesele. ultrAslan'da bunu düşünmüş ve 18 Şubat'taki maç için bir şirketle anlaşarak, 1 gece 2 günlük bir tur düzenliyorlar. Bilgiler aşağıda ancak biz maddi durumların yetersizliği dolayısıyla yine tv karşısına hapsolma durumunda kalıyoruz. Giden gidiyor... Ben en ucuz odada kalmaya razıyım, 2 kişilik odada daha kalabalık bi şekilde de kalabilir ya da geceyi dışarda da geçirebilirim! E siz blogger ahalisine de yardım etmek düşer tabi. Bu güzel kardeşinizin Madrid'e deplase olabilmesi için pamuk eller cebe :))))

ATLETICO MADRID - GALATASARAY
Freebird havayolları ile
17 Şubat 2010 Gidiş 19 Şubat 2010 Dönüş
1 Gece 2 Gün
17 Şubat 2010 İSTANBUL – MADRID
Atatürk Havalimanı Dış Hatlar gidiş terminalinde siz değerli konuklarımızla 07.00’da buluşma. Bagaj, bilet ve pasaport işlemlerinin ardından FREEBIRD Havayollarının 905 sefer sayılı uçuşu ile 09.30 da Madrid e hareket. Yerel saat ile 12.30 da Madrid Barajas Havalimanı’na varış. Pasaport işlemlerinden sonra özel otobüsümüzle şehir turumuz, tarihi bu şehirde görülecek yerler arasında Puerto del Sol, Plaza Mayor, Paseyo de la Castellana, Boğa güreşi Arenası, Gran Via, Plaza de Espagna, Kraliyet sarayı, Puerto de Alcana bulunmaktadır. Otelimize hareket giriş işlemlerinden sonra serbest zaman Geceleme otelimizde.
18 Şubat 2010 MADRID
Sabah kahvaltı sonrası rehberlerimizin düzenlemiş olduğu tarihi Toledo turuna katılabilirsiniz. Ogleden sonra çıkış işlemleri sonrası otelimizden ayrılıyoruz. Galatasaray i desteklemek üzere maçın oynanacağı Vincente Calderon stadyumuna gidiyoruz.
*************** GALATASARAYIMIZA BASARILAR DILERIZ. ***********************
Maçtan sonra otobüsümüz ile Madrid havalimanına transfer Pasaport ve gümrük işlemlerinden sonra
19 Şubat 2010 MADRID-ISTANBUL
Freebird havayolları ile saat 00.30 da İstanbul a hareket 906 sefer sayılı uçuş .Geceleme uçakta sabah saat 06.30 İstanbul a varis

HOTEL EL COLOSO ***
IKI KISILIK ODADA KISI BASI: 399 Euro.-
TEK KISILIK ODA : 450 Euro.-
BARCELO TORRE ARIAS ****
IKI KISILIK ODADA KISI BASI: 425 Euro.-
TEK KISILIK ODA : 475 Euro.-

EUROSTARS MADRID TOWER *****
IKI KISILIK ODADA KISI BASI: 475 Euro.-
TEK KISILIK ODA : 525 Euro.-

FİYATLARIMIZA DAHİL OLAN SERVİSLERİMİZ:
Freebird Havayolları ile İstanbul / Madrid / İstanbul uçak bileti
Alan/Stadyum/ ve stadyum /Alan transferleri
Profesyonel Türkçe rehberlik hizmetleri
Programda belirtilen otelde oda kahvaltı konaklama
Madrid ½ gün şehir turu
Havalimanı vergileri ve hizmetleri bedeli
Mac bileti (Galatasaray taraftarına ayrılan bolümden )

FİYATLARIMIZA DAHİL OLMAYAN SERVİSLERİMİZ:
Yurt dışı çıkış harcı bedeli
Her türlü ekstraları ve kişisel harcamalar
Programda belirtilmeyen tüm gezi ve turlar
Müze ve ören yerleri girişleri
Özel seyahat sağlık sigortası (25 EURO)
İspanya ya ya a giriş için schengen vizesi gerekmektedir.
Shengen vizesi (115 Euro)

ISPANYA VIZESI ICIN ISTENILEN BELGELER
+ Esnaf, Serbest Meslek ve Benzeri
1. Antetli kağıda dilekçe
2. imza sirküleri
3. İlgili meslek derneğine kayıt belgesi
4. Vergi Levhası
5. Resmi Kuruluş Gazetesi
6. Bilânço
7. Banka Cüzdanı, tapu ve benzeri geçim durumunu gösteren ek belgeler

+ Memurlar ve bir iş yerinde çalışanlar
1. Vergi levhası
2. İlgili meslek derneğine kayıt belgesi veya faaliyet belgesi
3. Sigorta (SSK) giriş bildirgesi (Bir yılı doldurmayanların eski işe giriş bildirgesi)
4. Son maaş bordrosu
5. Dört (4) aylık sigorta prim bordrosu
6. Banka Cüzdanı, tapu ve benzeri geçim durumunu gösteren ek belgeler

+ Tüccar ve Sanayici
1. Antetli kâğıda dilekçe
2. İmza sirküleri
3. Vergi levhası
4. İlgili meslek derneğine kayıt belgesi
5. Resmi Kuruluş Gazetesi
6. Bilânço
7. Banka Cüzdanı

+ Öğrenci
1. Okul Kaydı
2. Ebeveynlerin iş statüsünü belirten belge
3. Maddi gelir kaynağı gösteren belge (Banka cüzdanı, tapu, vb …)

+ Emekli
1. Emekli Karnesi
2. Banka cüzdanı
3. Tapu ve benzeri geçim durumunu gösterir ek belgeler

Pasaport süresinin Temmuz 2010 olması gerekmektedir.

29 Aralık 2009 Salı

Kewell'ın Golü ve Meşale


Bugün feysbukta karşılaştım bu videoyla. Geçen seneki fantastik Bordeaux maçı ve Kewell'ın golü.

Geçen sene kombinem olmadığı için tüm maçlara polisle girip, 6-7 saat içerde bekliyordum. O maç günüde soğuk havaya rağmen deplasman tribününde görevli polis abilerimle stada girip, kapıların açılmasına kadar onlarla beklemiştim. Geçen seneki fb derbisine nazaran daha güzel bir gündü, nedeni ise yaklaşık 4 saat tuvalette beklememiş olmamdı.
Hmm bide şey var o günle ilgili. Polislerle birlikte girdiğimden aranmak gibi bir derdim yoktu haliyle ve kapşonlumun ön cebine 4 tane meşale koymuştum...

Maçın başlaması ve 3'lünün gazını almışken bir anda bir uğuldama sesiyle başımızdan kaynar suların dökülmesi bir oluyor. Isıtmayan, yakmayan bir kaynar su, aksine donduruyor içimizi. İyice kenetleniyoruz tribünde, giriyoruz kolkola yırtıyoruz boğazlarımızı. İlk yarının bitimine doğru Arda 1-1 yapıyor.

Ardından o muhteşem gol...
Yağmur ve soğuk hava insanın iliklerine kadar işliyor. Top dönüp dolaşıp Kewell'a geliyor. Pası veren Arda. Orda Kewell yerine başka bi topçu olsa muhtemelen sol tarafa açacak oyunu ya da Arda'ya tek top yapacak ama "O" vuruyor! Top bizim tarafa doğru süzüle süzüle geliyor. Bütün stad yıkılıyoruz! Deliriyoruz, Allahım ne güzel! Böyle bir geri gönüşü tekrar yaşayamayız diye haykırıyoruz, maçın sonunda sevinçten ağlayacağımızı bilmeden.
D-Zmart kamerası golden sonra bizim tribüne zoomluyor, baya da bir gösteriyor. Bir meşale yanıyor, sonrasında 3 tane daha yanacak olan bir meşale. Ben yakıyorum meşaleyi. "Saklan saklan, kaç kaç" ikilemelerini kulağım duymaz durumda...

Bu senede aynı şeyleri sonuna dek yaşamayı diliyorum herşeyden fazla...

18 Aralık 2009 Cuma

Atletico Madrid - Galatasaray!

Kolay Olmayacak!!! A.Madrid, CL'de ve La Liga'da her ne kadar sıçmış batırmış olsa da sahip olduğu forvet hattıyla bizi çok zorlayacaktır. Aslına bakılırsa 2 takımında defans hattı kötüyken,, forvet hattı tam tersine çok güçlü. Umarım yönetim işin ciddiyetine vararak, Baros'un yanına ve defansa iyi takviyeler yapar.
Tur geçtiğimiz takdirde Everton-Sporting Lizbon galibi ile oynayacağız. Everton'ın turu geçeceğiniz düşünürsek, kupa yolunda zorlu engellerimiz var ama sonuna kadar inancımızı koruyoruz..! Hayırlısı olsun!
Biz kurayı çektikten sonra "Hadi lan Liverpool, fbyi çek" yazmıştım facebook'ta! Bu kadar mı içi temiz olur bir insanın! Bu turda olmasa da bir üst turda "eğer fb olurda geçerse turu", Liverpool'la eşleşiyor!
Tribünden uAdpu'lu bi kardeşimin Liverpool yorumu;
"İstanbul'a Liverpool gelsinde, deplasman yapalım!":)

En Heyecanlı Kura Olacak...

Bu sene UEFA gereğinden zor olcak. Gruptan 1.çıkmakla hiç bişey olmuyormuş bunu anladık. Kafamız rahat oluyor diyenlere rakiplere bakmalarınım söylemek istiyorum. NTVspor'dan baktım da muhtemel rakipler arasında 1'i Liverpool olmak üzere 3 İngiliz takımı, 3 İspanyol, 2 Alman takımı var. Saymadığım takımlardan 1'i Ajax, diğeri de Rubin Kazan hani ve diğerleri de ülkelerinin iyi takımları.
Şu kuradan bize Twente çıksa en rahat geçeceğimiz tur olur bana göre. Liglerinde fırtınalar estiriyorlar, kalkhedon'da fbyi yendiler tamam ama Twente gelebilecek en kolay ekip. Kopenhag hakkında bilgim olmadığı için bişey söylemek konusunda kararsızım ama çıksa eleriz sanırım. Standard'ı da Sami Yen'de eze eze kazanacağımızdan eleriz rahatlıkla diye düşünüyorum. Çekebileceğimiz en zor takımı konuşmaya gerek bile yok sanırım.
Gelelim fazlasıyla istediğim rakibe; Bilbao..!

17 Aralık 2009 Perşembe

Koreo Bizim İşimiz!

Dün gece maç hakkında bişey konuşmadık, söylemedik. Gerek var mıydı? Hayır. Hazırlık maçından farklı bişey değildi bizim için. Ülke puanı açısından bir önemi vardı ama hocamızın gençleri görmesi açısından önemi daha büyüktü. İyide oldu. Aydın'ın hiçbiskim olamayacağını gördük en azından! Gecenin en önemli olayı deplasman tribününde ki taraftarımızdı. ultrAslan Avusturya iyi çıkarmış, helal olsun.
Galatasaray nerede olursa olsun farketmiyor bizim için. Armanın ulaştığı her yerde, ultrAslan göreve hazır!

6 Aralık 2009 Pazar

UEFA Team of the Year

Ee bütün bloglarda var bi kadro, bende yapayım dedim. UEFA yılın takımı oylamasına katılmak için buradan buyrun.

4 Aralık 2009 Cuma

Adımlar Tekrar Sağlamlaşıyor! 1-0

Pana teknik direktörü ten Cate maçı özetlemiş aslında, "Arda'yı durduramadık!" Arda'yı durdurmak çok önemli bir rakip için. Bazı takımlar bunu aşmayı beceriyor. Arda'nın başına 3 adam dikiyorlar ve faullerle sindiriyorlar.

Ancak dün gece Ardamız canımız durdurlamazdı. Çalımlarının çok fazla ve gereksiz olduğuna inananlar varolsa da ben ne zaman nerede gerekiyorsa orda çalım attığına inanıyorum. 3 kişi bastırdığında ve pas verme olanağı olmadığında bu kadar rahat adam geçen biri daha zor bulunur. Çalım yapan insan yorulur. Arda dün yorulmadıda. Koştukça koştu. Son zamanlarda Galatasaray takımında bu kadar pres yapılmadı. Arda bi maçta hepsinin toplamını çıkardı.

Tabi Mustafa Sarp ve sonradan giren Barış Özbek'in de isteklerini gözardı etmemek gerekli. Mustafa dün gecenin başından itibaren maça etki edeceğini belli etti aslında. Mücadelesi, hırsıyla, çalışkanlığıyla ve top ayağına geldiğinde ellerini iki yana açma"ma"sıyla beni çok sevindirdi. Tek pasları iyi becerdi, çok akıllı paslar verdi. Barış ise girdiği andan itibaren bir oraya bir buraya koştu durdu. Top nerede Barış orada. Bir ara rakip savunmaya kadar pres yaptı ya orda bütün tribün coştuk, "gayrete bak ulan" diye!

Franco çok aptal ama çok iyidir dün gece. Maçın 2.yarısında yaptığı 2-3 mükemmel kurtarış ve 2 gerzek hata bu yorumu ona bahşetmeme neden oldu. Hele ki son dakikalarda korner bayrağına yakın biyerde topu rakip oyuncunun sırtına çarptırması ve topun boş kalenin önüne gelmesi. Servet uyanmasa şuan manşetlerde Franco'nun gidişini okuyorduk belkide. Mübalağda sınır yok tabi.

Elano ilk yarı beni delirtti diyemeceğim çünkü yoktu sahada. Artık maç öncesi kadrolar anonsu yapılırken kimse Elano diye bağırmıyor. Elanon'un kadroda olduğunu duyunca başını elleri arasna alan çok insan gözlemledim tribünde. Mükemmel bir oyuncu, kariyeri de o şekilde ancak olmuyor arkadaş. Tek başına bi halta yaramıyor. Ya Baros'un dönmesini bekleyeceğiz biran önce ya da ara transferde Nonda'nın yerine hızlı, kurnaz, yıpratıcı bi forvet alınacak.

Takım en azından Bursa maçına göre çok daha sağlam oynadı. Halen çok eksiklerimiz var. Oturmayan bir düzenle örneklere başlayabiliriz mesela. 3'lü ofansif orta saha kurgusuna geçiş yaptık tekrar ve gördük ki bu sistem daha iyi. İBB maçında bakalım neler olacak...

29 Eylül 2009 Salı

Andımız; UEFA!


Sturm Graz maçı öncesi bu aralar şu meşhur, siktiğimin kupasını getirin bize tezahüratına takmış bulunmaktayım. Başlıyorum evde söylemeye, dittiğimin kupasını getirin bize diye bitiriyorum sürekli:D Annesi var, babası var, komşusu var, şusu var. Kimse anlamıyor hani, dittiğimin kupasıymış. Ben işte, ehehe.
Dün sabah maça gitmeden önce nete girdiğimde bi yandan söylüyordum. Ekşide aradım, zoban yazmış bişeyler. Görünce koptum.
Bu arada başlık biraz ciddi olmuş yazıya göre :D

ugruna mucadele edilen lig kupasi hic bu kadar asagilanmamistir bir tezahuratla:
"haydi bastir cimbombomum koy bugun yine
sampiyonluk hasretimiz bitsin bu sene
siktigimin kupasini getirin bize
inletelim turkiye'yi 'cimbombom' diye"
(zoban, 14.09.2004 07:21)

26 Eylül 2009 Cumartesi

Sonunda!

Yahu ne çileler çektim şu bilgisayar yüzünden arkadaş. Nasıl birşeymiş bu, insan nefes alamıyor. İçtiğimiz su gibi bişey olmuş bu bilgisayar denen gavur icadı(!) Hayır, gece 4'ten aşağı yatmayan ben bile 12'de 1'de yatar olmuşum. Okul çilesi başladı, kolaylık oluyor da insan arıyor. Eve gelince çantayı, kitapları bi kenara atarken kasanın tuşuna bi parmak (ayak baş parmağı) dokundurmanın keyfini bu yalnız geçen dönemde anladım ben!

Beşiktaş, pana gibi güzel maçların öncesi sonrasını yazamadım, içimde kaldı yeminlen! Panatinaykos'a neler geçiriyordum içimden, belki de keşfedileceğim yazıları yazma fırsatımı aldın ulan hard-disk sorunsalı!
Sami Yen'e gelmiş 2 bin küsür(tam emin değilim, o maymun kafesi kaç kişilik) bjk'li -afedersiniz şeref yoksunu varlık) taraftarın, herşeyi geçtim, ölmüş bir insana küfür etmesi hakkında burda neler yazacaktım ben, neler geçti içimden... Blogger'ın 2.kez kapanmasına sebep olabilirdim. İçimde kalmasın, oraya gelmiş ve çarşı olarak adlandırılan bin-ikibin kişi hepinizi... Neyse...
Kasımpaşa maçında yediğim biber gazını, ona rağmen turnikelere bile dokunduğum ayrıntısını ama sonunda maça giremeden s.ke s.ke eve dönüşümü yazmayı isterdim burda. Ulan hard-disk! He bu arada ben yokken blogger'a giriş çıkışta sorun çıkarmışlar, şikayetleri değerlendircem.

Yarın ayın 27'si. 2008, kara eylül'ünün yıldönümü... 20bin küsür Alpaslan Abi olacağız stadta... Donatıcaz dört bir yanı bayraklarla, pankartlarla... Dualar okuyacağız Alpaslan Abimize... Adını andığımda bile tüylerim diken diken ama yazamıyorum. Konu ona gelince bitiyor söz dağarcığım, kuruyor ağzım dudaklarım... Ben seni sadece uzaktan tanıdım abi ama hep çok sevdim be... Rahmetli Optik Başkan'ın sözüyle bitireyim. Çok sevdik be Abi...

Yukarıdaki resimde günün gülümseten görüntüsü olsun:)

30 Temmuz 2009 Perşembe

İşte Benim Cimbomum!

Öncelikle Dezımart denen yayın kuruluşuna sövmek istiyorum. Reha Muhtar gibi ağzıma geleni söyledikten sonra özür dilemiş gibi olmayayım ama afedersiniz bunlar tam anlamıyla sahtekar! Bizi mahrum bıraktılar deplasman maçlarından! Nakit sıkıntısından dolayı dışarı çıkmayıda istemediğimden, nette izlemek istedim ama "Teleon zamanlarında nasıl maç saati gelince bir anda yayında sorunlar başlardı" aynen öyle oldu ve internet bağlantım gidip gidip geldi. Bende Dezımart'a gidip gidip gelecem bigün =) Hayır bunlar kendi müşterilerine de saygısızlık ediyorlar arkadaş. Neyse bu konu uzarsa benim de dilim uzayacak!

Özeti izlediğim ve radyodan dinlediğim kadarıyla birkaç pozisyon dışında pek pozisyon vermediğimiz, atak oynadığımız güzel bir maç olmuş. Yan toplarda tüm Türk takımlarının aşamadığı sorunumuz halen devam etmekte. Hücum yaparken ise yan toplar konusunda çok tehlikeli bir takım haline geldik. Kalecimiz Franco'nun golü yedikten sonra ki yıkılışı beni bi hayli etkiledi. Ya ulan ilk maçta yapılırmı bu üzülüşüydü, ya da harbiden Galatasaray ruhu çabuk girmiş Leo'nun içine.

Arda "yorumsuz" bir oyuncu olma yolunda uygun adım ilerliyor. Hakediyor herşeyi. Sabri'ye attırdığı gol var kiii... Arkasında ki arkadaşına bırakmış olsa niye öyle hızlı bıraksın diye düşünüyorum. Sabri'yi görmeden nasıl verdi o pası ben hayretler içine düştüm görünce. Hocanın oyunu ezberletmesinin verdiği bir olay mıdır nedir? Yinede ben Arda'nın mükemmele yaklaştığının işareti olarak algılamak istiyorum. Baros'ta süper devam ediyor. Kafası süper ötesiydi.
Maçtan sonra bizim Santiago bana bi adres gönderdi. Çok güldüm. Elano'nun gelişiyle ilgili. Transferin öncesi ve sonrasında fb taraftar sitesinde yapılan yorumlar. "Arda'yı bırakın Haldun Üstünel'i alalım" yorumu beni benden aldı. Resimde yapılan yorum ise manyak:D

16 Temmuz 2009 Perşembe

Fifa 98: Tobol Update

Tamam çok iyi oynadığımız söylenemez ki çok eksik çıktığımız bir maç olabilir. Sezon yeni başlamış, hazır olmayan bir Galatasaray. Karşısında diri bir takım olacağı belli olan bir Galatasaray. Bin kilometre yol gidip maça çıkmış bir Galatasaray izledik bugün. Zaten evde izlemek zorunda kalmışım. Böyle sıkıcı maçlar evde seyredilmiyor arkadaş...
Ama;
Öyle bir rakip vardı ki karşımızda, Fifa 98'le büyümüş bir takım izlenimi verdi bana. Her idman sonrası Fifa 98 turnuvası yapmış bir takım sanki. Bu kadar direk ayağa dalan hiçbir takım görmedim ben. İdmanlarda şişme adamlara kayma çalışması falanda yapıyodur bunlar. Annemin bile "adamı biçti" dediği bir maç olduysa artık başka bişey diyemiyorum. İstanbul'da rahat bir şekilde kazanmak dileğiyle artık...

23 Haziran 2009 Salı

Tobol

Güne Galatasaray TV'de yeni sezonun ilk antremanını izleyerek başladık. Güzel bir atmosfer vardı Florya'da. Sınavlardan dolayı gidemedik ilk idmana ama izlemek nasip oldu, uzun zaman sonra erken kalkınca. Ahmet Çakır'ın yorumlarını dinledik idman boyunca. Konudan konuya atladı, bilgilendirdi baya. Baydı sonra. Linderoth aşığı spor yazarımız.

Kahvaltının ardından kura çekimine geçtik. Osman Şenher vardı bu sefer ekranda. GSTV'nin tek sunucusu, spikeriyle birlikte :) Dünya'nın en iyi kadrosu yaptı kadromuzu. Evet güçlü bir kadromuz var ancak bu kadar abartan kimseleri görmemiştim. Osman Abi çok heyecanlı yeni sezon adına... Ancak Skibbe'nin hakkını yeyip durdu. Skibbe varken şampiyon olma şansımız çok yüksekti ve UEFA'ya bana göre emin adımlarla yürüyorduk ama Kaptan Bülent ve Skibbe takımı kullanamadı dedi, üzüldüm.

Kura çekimine geç girince GSTv, bizde internetten takip ettik. Onlarda internetten takip ettiler gerçi:) Kazak, Arnavut, İzlanda, Norveç gibi ülke takımları çıkmasın istiyordum aslında. Yine istemediğim çktı. Keşke bir İskoç takımıyla eşleşebilsek dedim durdum. Ayrıca her yeni takım çekildiğinde ahanda Galatasaray çıkacak diyen sevgilimle iddalaştık durduk. En son biz çıkarız hep olduğu gibi diye söyledim ve oldu da. Vinners meç x olayını anlatana kadar da canım çıktı :P Geçen sene averajla şampiyonluğu kaçırmışlar. Fizik olarak güçlüdürler tahminimce ama zorlanmayabiliriz. İlk maçın deplasmanda olması çok kötü oldu. 7 gün fazla bekleyeceğiz takımı görmek için...
Milliyet'ten aldığım inceleme:

Galatasaray'ın UEFA Avrupa Ligi 2. ön eleme turundaki rakibi Tobol geçtiğimiz sezon şampiyonluğu averajla kaçırarak ligi ikinci sırada bitirdi. Özellikle sahasında oynadığı maçlarda etkili bir performans sergiliyor. Tobol'un en önemli silahı Türkmenistan Milli Takımı'nda da forma giyen Vladimir Bayramov.

Geçtiğimiz sezon 14 takımlı Kazakistan liginde oynadığı 30 maçta 20 galibiyet, 7 beraberlik ve 3 yenilgi alan Tobol, 67 puanla ligi ikinci sırada bitirdi. Aktobe'nin takipçisi olan Tobol averajla şampiyonluğu kaybetti. Bu sezona da kötü bşalayan Tobol, ligde 12 maçta 5 galibiyet, 5 beraberlik ve 2 yenilgi aldı. Galatasaray'ın rakibi özellikle de kendi sahasında oynadığı maçlarda etkili bir performans sergiliyor.

Kazakistan temsilcisi Tobol'un Avrupa macerası da pek parlak değil. Sadece 2007 yılında UEFA İntertoto Kupası'na katılan Tobol'un Kazakistan Ligi'nde 2003, 2005, 2007 ve 2008 yıllarında ikincilik başarısı bulunuyor. Kazakistan Kupası'nı bir kez müzesine götüren Tobol'un, Kazakistan Ligi'nde şampiyonluğu bulunmuyor.

Kazakistan'ın kuzeyinde yer alan 224 bin nüfuslu Kostanay şehrinin takımı olan Tobol'un en büyük başarısı 2007'de yaşadıkları Kazakistan Kupası şampiyonluğu.

Maçlarını 8 bin kişilik Kostanay Stadı'nda oynayan ve sahasında oldukça başarılı bir performans gösteren Tobol, geçtiğimiz sezon UEFA Kupası birinci ön eleme turunda, Avusturya Wien takımını 1-0 yenmesine rağmen deplasmanda aldığı 2-0'lık mağlubiyetle kupadan elenmişti.

Avrupa'da sürpriz sonuçlar

Galatasaray'ın Avrupa Ligi'ndeki rakibi FC Tobol, Kazakistan Süper Ligi'nde hiç şampiyonluk yaşamamasına rağmen, Avrupa kupalarında aldığı sürpriz sonuçlarla dikkat çekiyor.

2003 yılında İnter Toto kupası finalinde Tolunay Kafkas'ın da forma giydiği Pasching takımına elenen Tobol, 2007'de İnter Toto'dan UEFA Kupası'na gitmeye hak kazanmıştı.

KADRODA 6 YABANCI
Tobol'un teknik direktörlüğünü Dmitriy Ogai yapıyor. Kadrosunda önemli bir oyuncusu bulunmayan Tobol'un 6 yabancı futbolcusu var.

İŞTE TOBOL'UN KADROSU:

1 GK Yaroslav Baginski
35 GK Aleksandr Petukhov
2 DF Artem Chelyadinsky
3 DF Stanimir Dimitrov
4 DF Aleksandr Shkot
5 DF Kairat Nurdauletov
14 DF Farkhadbek Irismetov
15 DF Oleg Lotov
18 DF Daniyar Mukanov
7 MF Azat Nurgaliev
8 MF Evgeni Romanov
9 MF Nurbol Zhumaskaliyev (KAPTAN)
10 MF Sergei Skorykh
13 MF Andrei Kharabara
17 MF Vladimir Yakovlev
22 MF Sabyrkhan Ibraev
25 MF Ruslan Baltiev
6 FW Vyachelslav Serdyukov
11 FW Azamat Aubakirov
19 FW Georgi Chilikov
23 FW Alexandru Golban
32 FW Wladimir Bayramow


29 Mayıs 2009 Cuma

3'te 3

Hazırlık maçı tadında geçen Şampiyonlar Ligi Finali hakkında birşeyler karalamak gelmedi içimden. Ancak bu fotoğrafı görünce aklıma ister istemez 1999-2000 sezonunu getirdi. UEFA'da, Ligde ve Türkiye Kupası'nda başarıya ulaştığımız tek sene. 3 kulvarda gelen şampiyonluklar.
Aradan geçen 9 sene. Biz şimdi Henry'nin 3 işaretini izlerken, hafta sonu UEFA'ya kalabilir miyiz sorularıyla meşgul ediyoruz zihnimizi...

21 Mayıs 2009 Perşembe

İspanya, Ukrayna Dayanışması!


Bu sene hakemler büyük maçlara damga vurmaya yemin etmişler. Topluca bi ayin düzenleyip, bişeylere el sürmüş bunlar diye şüphelenmiyo değilim. Chelsea-Barcelona maçı hakemi Ovrebo'dan sonra bu gece Cantelejo'da Werder'İn hakkını yedi zannımca! Hayır Türk insanı duygusaldır, kaybedenin yanında olur. Ben ki Shaktar'ı destekliyordum ve daha iyi oynadıklarının da farkındayım ama hakkettiklerini söyleyemiyorum böyle bir hakem yüzünden. Uzatmaların 20.dakikasında verilmeyen buz gibi bir penaltı var mesela. Son dakikada atılan gole Bülent Bey çok iyi tespit felan desede bana göre gayet goldü.

Diego'nun olmaması Werder'i çok etkiledi açıkçası. Mesut Özil çok etkisiz kaldı bu gece. İyi bir hareket yapıp gol pası verdi ama onda da ofsaytta olduğundan gol geçersiz sayıldı. Werder Bremen'de tek bir iyi oyuncu vardı. Tİm Wiese! 2.goldeki büyük hatasını görmezden gelirsek onu söyleyebiliriz. Eğer o golü yemese penaltılarda çok güveniyordum kendisine...

Maçın 90dakikasına dakikası dakikasına baktık bi alttaki postta. Uzatma dakikaları normal sürenin aksine biraz daha tempolu başladı. Shaktar yine iyi derken Srna sağdan gönderdi ceza yayının üzerine, Jadson vurdu ve gol! Tim Wiese ellerinin arasından kaçırdı ve Almanları yıktı. Dakikalar 96'yı gösteriyordu.

Golün ardından Lucescu'nun öğreticiliği, bişeyleri aşılama başarısı girdi devreye. Takımına skor üstünlüğünden sonra oyunu soğutmayı çok iyi aşılamıştı. Öyle dan dun oynayarak, yatıp 5 dakika kalkmayarak değil. Ayağa paslarla rakibi oynatarak, rahat olmayı deneyerek... Bremenli oyuncular uzatmaların sonuna kadar bön bön izledi rakibi.

Bülent Tulun'un maçı izlemediğini düşünüyorum. Ara ara bakarak yorum yaptı bence. Oyuna henüz girmemiş oyuncudan "az önce oyunca giren" şeklinde bahseden bir yorumcu. Melih Gümüşbıçak uyarınca "haa, girmedi mi daha ya?" diyen biri. Fenaa!

Sonuç olarak; iyi oynayan ve kazanan taraf Lucescu'lu Shaktar Donetsk oldu. Ancak Shaktar'ın kazanmasında hakemin etkisi büyük oldu. Werder Bremenli topçular açık açık ezildi. Acaba bu kupa, Euro 2012'yi almış Ukrayna futbolunun gelişmesi için bir hediye niteliği mi taşıyordu demeden edemedim...

20 Mayıs 2009 Çarşamba

Shaktar Bremen! UEFA Kadıköy!


1. Yarı
UEFA Finali'ni Yaprak dökümü ile dönüşümlü olarak izlemek nedir bilir misiniz? Kendi şehrinizde oynanan bir UEFA Finali'ni 90 dakika canlı izleyemeyecek olmak, Tv'den bile olsa!.. Maç saatini heycanla bekleyip, evdeki Yaprak Dökümü çılgınlığını unutmak. Neyse...

Dağ başını duman almış, gümüş dere durmaz akar... E tabi, Galatasaray finale kalamayınca birçok taraftarın elinde patladı biletler. Sonucu anlamak basit. Alman ve Ukrayna takımlarının final maçında Türkiye, Türkiye! seslerini duymak gayet normal.

Şu finalleri ya da böylesine önemli maçları ShowTv, Kanal D, Atv gibi kanallara bırakan Ntv'ye çok kızıyorum. Futbolseverin dilinden en çok anlayan kanalın, paraya kıyamayıp ihaleleri alamaması üzücü. Tabi işin aslı hakkında pek bilgimiz yok, onu bilenlerin açıklaması daha doğru olur.

Ferhunde'nin Şevket'le ilişkisi... Pardon, akıl mı kaldı!..
Werder Bremen, Shaktar'ın ilk golüne kadar top oynamadı denebilir. Luiz Adriano adlı 22'lik forveti tutamadılar bi türlü. %100'lük 2 pozisyon gördüm izleyebildiğim dakikalarda. Biri gol zaten, geliyorum diyen bir gol... Sol kanadı da çok kötü başladı Werder'in.

Unutmadan... ShowTv'nin yorumcu seçimide çok çok kötü. Kombinasyona, kombinezon diyen eski bir Galatasaray yöneticisi. Bu takımın neden bir türlü adam olamadığının göstergesidir bu. Kimlerin yönetici olduğunun felan, neyse konu bu değil.

Bu Ilsinho fena topçu değil. Tarzını Hagi'ye benzettim ben. Kalitesini kıyaslamam da aklıma Hagi'yi getirdi. Biraz Alex, biraz Lincoln. Lincoln gibi salına salına koşuyor ama işini iyi yaptı. 45 dakikanın izleyebildiğim 25 dakikasında gördüğüm kadarıyla!! 2. golü göremedim malesef ancak 1-1'den sonra izlediğim anlarda Werder Bremen iyiydi. Ayağa oynamaya başladılar ve rakibe basmak gelmişti akıllarına. Bakalım 2. yarıda neler olacak. Maç sonrası yazısıyla buralarda olurum yine...

2.Yarı
Öncelikle bir yanlışlığı düzelterek başlamak istiyorum ki bu marşları söyleyenlerin Fb'li olduğunu öğrendim. Bizim finale kalma ihtimalimiz öyle g.t korkusuna boğmuşki bunları baya bi bilet almışlar. Tabi bizimde elimizde patlayan biletler olmuştur illa ki ama bunlar komikler ya. Ayrıca ekşiden okuduğum kadarıyla ilk yarının biyerinde Bülent ve Melih ikilisinden çakmak ve iç geçirme sesleri duyulmuş. Maçın sıkıntısı basmış, bi sigara yakmışlar.

2.yarının 25.dakikası geldiğinde, maçın ilk yarısını kaçırdığıma sevindim. Öyle bir oyun vardı ki ızdırap. Bizim Süper Lig'e yükselme maçları tadında. YOk yok bizimkiler daha yenilebilir aman izlenebilir. Kaçan 1 pozisyon, maksimum 2 ve Levandovski'nin 3-5 güzel pası. Srna'nın verdiği mücadele de cabası...

70'ten sonrası iyi olur demeyi beklerken, maç iyicene cehennem ateşi tadını almaya başladı. Bizim peder uyumaya başlarken, beni uyanık tutan tekrar "En büyük fb" diye bağırmaya başlayan mal arkadaşlarımızdı, eheheh. Komikler. Ekşi'den bahsetmişken, 90 dakikayı şöyle bitirelim;
"bagirmayan taraftar siktirsin gitsin" seklinde tezahurat yapilmasindan korktugum mac. akilli olun olm! misafir onlar...
(ne nicki be, 20.05.2009 22:11 ~ 22:20)

Maç bitiminde görüşmek üzere...

18 Mayıs 2009 Pazartesi