31 Mart 2009 Salı

Lincoln?

Eve geldiğim gibi Galatasaray resmi internet sitesine girdim, Lincoln ne yaptı geldi mi, açıklama var mı diye. Herhangi bir açıklama yok, demek ki gelmemiş. Dedim dur bu akşam ki idman raporuna bakayım. Lincoln'le ilgili hiçbir cümleyi geçtim kelime yok. Bu kadar mı sildiniz bu adamı? Dün Başkan açıklama yaptı, Lincoln'ü kazanacağız bilmem ne bilmem ne diye! Yedek kulübesinde gıcıklığına bekleterek mi kazancaksınız? Para cezasıyla mı kazanılıyor futbolcu adam? Ceza verilmesin demiyorum yanlış anlaşılmasın ama Lincoln diye bir futbolcun var senin, yokmuş gibi davranma. En azından taraftarına bilgi ver! Dandirik gundirik haber sitelerinden öğrenmeyelim neler olup bittiğini!

Galatasaray Profesyonel Futbol A Takımı, çalışmalarını Florya Metin Oktay Tesisleri’nde basın ve taraftara kapalı antrenmanlarla sürdürdü.

Teknik ekibimiz Bülent Korkmaz, Cevat Güler, Utku Yörükoğlu ve Nezih Ali Boloğlu yönetiminde, saat 18.00’den itibaren üst sahada yapılan ikinci antrenman ısınma çalışmalarıyla başladı.

Antrenmanın ana bölümünde gruplar halinde teknik çalışmalar yapıldı.

Antrenman soğuma çalışmalarıyla tamamlandı ve oyuncular merkez binaya geçtiler.

Murat Akça tedavisinin ardından takımla birlikte antrenmana katıldı.

Mehmet Topal, Serkan Çalık ve Servet Çetin tedavilerinin ardından sahada fizyoterapistler yönetiminde çalıştırıldılar.

Tedavisinin ardından Emre Güngör salon ve sahada fizyoterapistler yönetiminde çalıştırıldı.

Shabani Christophe Nonda'nın tedavisi sürüyor.

Galatasaray Profesyonel Futbol A Takımı, çalışmalarını 1 Nisan Çarşamba günü sabah saat 11.00 ve akşamüstü saat 18.00’de yapacağı basın ve taraftara kapalı antrenmanlarla sürdürecek.

Nerdeen Nereye...

1950


1955


1986

1993

2000


2009


30 Mart 2009 Pazartesi

Arthur Boruc'tan İkram Üstüne İkram

3-2 biten ve bol pozisyonlu bir karşılaşma seyretmiş izleyenler Belfast'ta. Kuzey İrlanda, Polonya'yı bu zorlu maçta mağlup etmeyi başarmış. Başarmış da nasıl başarmış?

Cevap aşağıda...

I'm a fox...

"Who can say no to United? Nobody could say 'no'."
(United'a kim hayır diyebilir? Kimse.)
Jose Mourinho
İnter Menajeri
ManU'dan teklif gelse ne yaparsın sorusuna cevabı.
Futbol dünyasında bu adamın üzerine tilki tanımıyorum...

Avustralya Usulü


29 Mart 2009 Pazar

F1.09 / Avustralya GP Finish


Çok güzel bir sezon bekliyor bizi, olağanüstü, çok farklı! Yerimde duramadım resmen. Her tur olağandışı bir olay, bir geçiş, bir temas. F1 yöneticileri 12'den vurdu bu sefer.

Kers sisteminin TV'den gösterilmesini bekledim durdum yarış boyunca. Sürücülerin Kers sistemini her kullanışında farkların nasıl kapandığı açık bir şekilde görüldü. Tabi Sadece 3-4 takımda bulunması da bu farkı ortaya koydu. Hamilton'ın önündeki Rosberg'e göre 2 katı hızlı bi şekilde hızlanması müthiş bir olaydı mesela.

Brawn GP, 1-2 gündür sinirlerimi bozuyordu. Nasıl oldu da F1'e böyle hızlı giriş yaparlar aklım almadı. Ancak bugün bir sempati uyandı yarış bitimiyle. F1'in rutin podyumunu, çizgisini değiştirmeyi başardılar ve umarım tüm sezon boyunca ortalığı karıştırmaya devam ederler.

"I'm an idiot, I'm sorry, so sorry" dedi Vettel. Ah Vettel, vah Vettel. Alacağımız 3'ün 5'in hesabını yaptın ama kendini de yaktın. Severim seni, gençlik ateşine veriyorum. Oysa ki Kubica ne de güzel atak yapmıştı, ne de güzel girmişti hava koridoruna (:P). Bir anlık hırslarına kurban gitti 2 pilot. Her ne kadar BMW sever olsamda hoş görüntülerdi o yüzden pek kızamıyorum.

Heidfeld için söylenecek bişey yok. Kubica v. Heidfeld farkı çok net ortaya çıktı. Üstelik Nick'in arabasında KERS yer alırken, Kubica'da kullanılamıyor. Neyse düzelir umarım...

TRT yayını hakkında bir iki kelam etmek gerekirse. Okay Karacan'ı stüdyoda görünce şaşırdım. Zor olsa gerek. Yani benim moralimi bozardı. TRT, bu 2 F1 insanı yarışları yerinden takip edicek dememiş miydi?
Serhan Acar her zaman ki gibi mükemmeldi. Reklam araları yoktu, çok güzeldi bu yüzden ama Serhan Acar'ın nefesi kesiliyordu arada bir. İmdadına araba üstü kameraları yetişti. Uydu'dan izleyemediğimiz için mi bilmiyorum görüntü kalitesinde bir düşüş var. CNNTürk'te daha kaliteliydi ya da bana öyle geliyo.

1.  Button        Brawn GP            
2. Barrichello Brawn GP
3. Trulli Toyota
4. Hamilton McLaren-Mercedes
5. Glock Toyota
6. Alonso Renault
7. Rosberg Williams-Toyota
8 Buemi Toro Rosso-Ferrari
9. Bourdais Toro Rosso-Ferrari
10. Sutil Force India-Ferrari
11. Heidfeld BMW Sauber
12. Fisichella Force India-Ferrari
13. Webber Red Bull-Renault
14. Vettel Red Bull-Renault
15. Kubica BMW Sauber
16. Raikkonen Ferrari

Edit: Trulli'ye 25 saniye cezası vermişler. 3.Hamilton oldu. Vay be!

A Football Manager Adventure

Öncelikle FM.09'un ne kadar berbat bir oyun olduğunu belirterek ve "forza FM.08" diyerekten kariyere girişi yapalım. Ne zamandır aklımda olan eFeM. sıfır sekiz kariyerini sonunda koymaya cüret etmiş bulunmaktayım.

Yılların eskitemediği Milli futbolcu Eros Lanberg'in futbolu bıraktığı günden itibaren, ne zaman menejerliğe soyunacağı merak konusuydu tabi ki. Çeşitli Antrenörlük kurslarını başarıyla tamamlayan ve A klasmanı antrenörlük belgesi alma başarısı gösteren adamımızın peşinde Avrupa'nın çeşitli takımları vardı. Bir süre Milli Takım'da Fatih Terim'in yardımcılığını yapan ve bu görevden ayrılıp uzun süre kafa dinleyen Eros Lanberg'in kararı merakla bekleniyordu. Bir Premier Lig sevdalısı olan Lanberg, Fulham'dan aldığı teklifi anında kabul ederek, "menejerlik serüveni"ne adım attı.

İlk olarak takımda ki oyunculara uygun antreman programı hazırlamak isteyen Lanberg, hazır Tug's antreman paketini görünce 2 gün fazla tatil yapıp öyle koyuldu işe.

Pek tabi takıma transfer gerekliydi. Bahis şirketlerinin sezon sonu 18. olabilir dediği Fulham'ı ligte tutmak tek amaçtı. Collins John ve dahası birkaç oyuncunun daha kiraya verildiğini öğrenen Lanberg, yönetime iyi bir kalay gönderdi ancak yapacak bişey yoktu, g.tünün üstünde oturmalıydı. Oturduda. Yannız bir sorun vardı, transfer bütçesi takıma gerekli takviyeler için yetersizdi ama önceki cümlesinde yönetime kalayı basan Lanberg'in 2.bir kalayı g.tü yemedi ve oturmaya devam etti.
Pek tabi sezonun sonu yaklaştıkça takımdan umut kesiliyordu. Uzun süre kafa dinlemenin cezasını çekiyordu Lanberg. Tekniği taktiği unutmuştu. GS'nin 2. Fatih Terim dönemi gibi, gazla çalışmaya uğraşıyordu ama oyuncular gavurdu, ruh ne arasındı. Tam takım düzeliyor, 17. takımla puan farkı 3'e düştü derken Çelski'den alınan 4-0'lık mağlubiyet kovulma sebebi oluyordu.

Sezonun bitmesine 2 hafta kala favori takımı olan Crystal Palace'tan teklif geliyor ve hemen atlıyordu Lanberg. Transfer bütçesi 0'dı ama herşeyi göze almıştı. Sıçtığı itibarını kendi elleriyle düzeltmek istiyordu.
Fulham'da bi güzel düşmüştü. Bir "oh olsun" + güzel bir kalay çekmişti, kendisini kovan Fulham yönetimine.
Tabi artık menejerliğe alışan Eros Lanberg, bomba gibi giriyordu transfer dönemine. Güzel transferler yapıyordu. Bedavaya kaliteli topçular bulup, takıma monte ediyordu. Castillo gibi bir topçuyu kapan Lanberg, aynı zamanda Kızılyıldız yönetimiyle "ahah salaklar" diye dalga içerikli mesajlar yolluyordu. Bu arada defansa transfer yapamayan Lanberg, saldım çayıra mevlam kayıra diye bir açıklama daha yapıyordu. Orası Allah'a kalmış diye de ekliyordu.
Güzel bir kadro kurduğunu düşünen tecrübesiz menejer, taktiğini de bütün basına göstermekten çekinmiyordu. Nasıl bir mantıksa, bizde anlayamadık, ehehe.
İyi takım kurdun, güzek top oynuyorsun ama sonuç gelmiyor. Futbolda olan şeyler bunlar tabi. Defansa transfer yapmadınız diye soran basın mensuplarını da dışarı attıran Lanberg, kendine de toz kondurtmuyordu. 800k'ya oyuncu satıyoruz, transfer bütçesi 0+ 95k oluyor ben ne yapayım diyerekten yönetime üstü kapalı mesajlar göndermeyi ihmal etmiyordu. Balansına sıçtığımın yönetimi.
Fulham'la oynadığı 2 maça büyük gazla çıksalar da 2 mağlubiyet alan Palace Ekibi, yönetim tarafından adam gibi oynayın uyarısı almıştır bilginize :D
Devamı gelecek...

28 Mart 2009 Cumartesi

İspanya - Türkiye / Çeptır Trii


Anket
İspanya 3
Berabere 4
Türkiye 15
Fark Yeriz 15

Sonuç, ya fark yeriz yada alırız! Haydi aslanlar!! Maç sonunda görüşmek üzere...

-----------------------------------------------

Takımda ki 8 kişi için maçı 2'ye ayırabiliriz. İlk yarım saat ve geri kalan kısım olarak. Çok güzel top çeviren bir Türkiye ve 3 pas üstüste yapamayan Türkiye izledik.
Emre Aşık, Gökhan Gönül ve Volkan'ı ayrı tutuyorum bu 11'de. 90 dakika boyunca mükemmel top oynadı 3 oyuncu.
Sergio Ramos'a ayrı bir parantez açmak lazım tabi. Ercan Taner'in dediği gibi kaç kez Ramos sağdan bindiriyor dedi bende sayamadım. Bence Dünya'nın en teknik bek oyuncusudur kendileri. Bu maçta bi kez daha hayran oldum.
Maç için fazla söylencek bişey yok. Geçmiş olsun...

Öyle İşte

#Sabaha karşı 4'te uyuyabildim. Saati de 8'e kurdum ki hiç beklemeden sıralama turlarını izleyebileyim. Kalktığımda saat 1 olmuştu. Yalnız şöyle bişey var, saatin alarmını bikaç kez ertelediğimi çok net hatırlıyorum ve sanırım geç kaldığımın da farkında olmamdan ötürü, acele ile kalkıp TV odasına koştum direk. TV'yi açmadan duvarda ki saat dikkatimi çekince sağlam bi kalay yedi benden. Acısını saatten çıkarttım :D

#Brawn GP neler yapmış öyle yahu. Difüzör zamazingosuyla ilgili bikaç birşey okudum da kalktığımda, tur başına 0,5'lik bir üstünlük sağlıyormuş. Red Bull ve Ferrari'den de itiraz sesleri yükselmiş. Bakalım yarın sabah neler gösterecek. Kubica ön sıralara girebilmeyi başarmış da Heidfeld'de yapabileceğinin en iyisini yapmış, hızlanmayan arabasıyla. Bariçello(!) kariyerinin Ferrari'den sonra en mutlu günlerini geçiredursun, Brawn GP'yi tebrik edelim. Boşa gitmedi paracıklar...

#Rüyamda Ralf Şumaaaher'le sohbet ediyodum ya. Ne alaka bilmiyorum ama nasılsın iyimisinden girip, adamın kariyerinden çıktık. .d

#Az önce Avrupa Şampiyonası'nda ki İsviçre-Türkiye maçını izledim LigTv'de. Yağmur hakikatten çok etkilemiş bizim takımı. Arda'ya karşı sevgi seli yaşandı evde. Fatih Terim ve babam arasında ki benzerliğe de tekrardan vurgu yaptık anneyle :D

#Yoğun ısrarlar sebebiyle(.p) maçı bu gece Taksim'de izleyip, arkadaşa geçicez. Erkenden gider maç saatine kadar bi iki bişey içer, ardından maçı izleriz. Sonra Mecidiyeköy'de ki köfteciye uğrar, eve kaçarız =) uA Üni Tayfası'ndan böyle sıkı arkadaşlıkların çıkması da mutlu ediyor beni.

#Arkadaşın evinde TV yok. Sabah F1 izleyecek bi yer bulmaları için söz aldım da yalan olacak biliyorum. Yarın birde seçim var. Oyumu İBB için Topbaş'a, Kartal için Altınok'a, Petrol-İş Mah. için Mehmet Çolak'a vericem sanırım. Biraz gördüklerimizden birazda gelecek fikirlerinden dolayı böyle bir 3lü çıkarttım kendime.

Birazcıkta geçen hafta yaşananlardan bahsedeyim
#Hamburg maçının olduğu gün, bayrak dağıtıyoruz Eski Açık'ta. Adamın birine bayrağı verdim arkamı dönüp gidicem, kolumdan tuttu: "kardeş sen bilirsin, Arda oynuyo mu?" diye sordu. "Nerden bileyim abi demek istedim" o yorgunlukla ama "Oynuyo abi, oynuyo" dedim. Ali Okancı sağolsun=)

#Hamburg maçından önce ki gün, kareografiyi hazırlamışız. Arkadaşla GSstore'a iş başvurusuna gitmeye karar verdik. 2 arkadaş daha bizimle geldi. Tam store un önüne geldik, eh tabi ki bi karaborsacı yaklaştı. Tam sorusunu soracak, elimle omzunu tuttum, "bilet lazım usta" dedim. Bizimkiler şok, adam şok. İçeri girince Store inledi tabi bizim kahkahalarla. Bu arada kahkaha kelimesi ne uyuz bi kelime ya, şimdi farkettim. Söylerken bişey yokta, yazması uyuzmuş.

#Uyuz olmak dedim de, otobüsler, trenlerde felan cep telefonlarıyla yüksek sesle görüşme yapanlara ne kadar kıl oluyorum bilemezsiniz. Geçen bitanesi vardı ki akıllara zarar. Herif bütün sülalesiyle görüştü. Yok artık diyeceksiniz ama enişte, amca, dayı, yengeyi ben saydım valla :D

#Daha çok anlatılcak varda aklıma gelenler bunlar. Artık bidahakine devam ederiz. Fırat'ın bu haftaki öyküsüyle başbaşa bırakıyorum sizleri. Bayıldım. Küçüklüğümün tüm yaşanmışlıkları bunlar. Bende bir Fırat'tım!

27 Mart 2009 Cuma

F1.09 / Avustralya GP

Saat farkından kaynaklanan, "gece kalkmak zorunda kalma durumu" ne kadar canımı sıksada, ne kadar zorlanıyor olsamda antreman turlarıyla açmış bulunduk sezonu.

İyi mi başladık, hayır! Hazırlanma süreci boyunca kendinden çok emin olan BMW Sauber ekibi, 2 gündür bir türlü hızlanamıyor. Canımı sıktı bu konu benim. Ayırca şu difüzer olayı sinirlerimi bozdu. Difüzer kullananan 3 takımın coşması üzerine(Williams, Brawn GP, Toyota), hakemlerinde onay vermesi ilginç oldu. Yarın sıralamalardan önce yapılacak antremanlarda Red Bull hariç tüm takımlarda değişiklik bekliyorum. Red Bull'dan neden beklemiyorum diye soruyorsanız, difüzere onay çıkarsa yarışı protestoya kadar gideriz diye açıklama yapmışlardı. Bakalım sabahın erken saatlerinde neler bekleyecek bizleri.

Ayrıca sıralama turları için sabırsızlanıyorum. Nedeni ise çok basit: Serhan Acar feat. Okay Karacan sunacak TRT'de. Bu işi TRT'nin almasında ki tek sevindirici olay da bu zaten. Gerisi tam bir muamma. Tabi şöyle güzel düşüncelere de dalmıyor değilim. Her 5 turda bir reklama gitmeyen, yarışın en zevkli olabilecek yerinde keyfini kaçıran bir yayın anlayışından da vazgeçebilirler belki. Süphaneke amin.

Cumartesi programı:
Son antrenmanlar 05:00
Sıralama turları 08:00
Sıralama turlarında ilk 3' e giren pilotlar ile basın toplantısı 10:30

Pazar
Pilotların toplu fotoğraf çekimi 06:45
Yarış 09:00
Yarışta ilk 3 ırayı alan pilotlar ile basın toplantısı

Kemal Sunal...

Bugün Tv'de Kemal Sunal filmi vardı, yemek sırasında zaplarken rastladım. Annem "uf değiştir" yapınca, kanalı değiştirip bi yandan "bidaha Kemal Sunal filmine uflarsan küllahları değişiriz" dedim. Bildiğin gider yaptım anneye. Çok seviyorum birçoğumuz gibi ve vazgeçemiyorum filmlerinden.
Evdekiler bırakmayınca, açtım youtube'tan bi ton vidyosunu seyrettim ve defalarca izleyip, defalarca güldüğüm sahnelere yine kıkır kıkır güldüm. Çok özledik be Şaban, çok özledik be Kapıcılar Kralı, çok özledik be Sakar Şakir,...

Ne kaş, göz yapıyosun olum. Görende Maamut Hoca arkanda sanır.
Aaa Mahmut Hoca.
:D

İspanya - Türkiye / Çeptır Tuu


Terim açıklamış:
Volkan, Gökhan Gönül, Emre Aşık, Hakan Balta, İbrahim Üzülmez, Tuncay, Aurelio, Emre Belözoğlu, Arda, Semih ve Nihat!
Bazı oyuncuların formlarını dikkate almazsak, çıkartılabilecek en iyi 11 diye düşünüyorum. Formlarını göze alırsak :D da çıkartılacak en iyi kadro aslında. FM'de mesela, oyuncunun formu düşükse ama takımda daha iyi profilli biri yoksa onu oynatırım ben =)) O misal :D

FM demişken. Çok ama çok yakında bir kariyer paylaşımı düşünüyorum, bilginize...

Blog Aranıyor

Bi blog arıyorum arkadaşlar,. Geçenlerde bigün okumuştum. Facebook'ta ki kaşar hatunlardan bahseden bir yazısına çok gülmüştüm :D 2 gecedir arıyorum arıyorum yok arkadaş, bulamıyorum. Bi yardımcı oluverin ya. Hadi be hacı be =))

26 Mart 2009 Perşembe

Unsorted Stadiums <3>



Amiens Sporting Club

Amiens SC 1901 yılında, futbol konusunda bölgenin hakimi olan Amiens Lisesi öğrencilerince kuruluyor ve kulüp çatısı altında da başarılara devam ediyorlar. Henri-Frederic Petit adında ki zamanın kulüp başkanının kurduğu futbol liginde uzun yıllar hakimiyetlerini sürdürüyorlar (12 yıl). Kulüp 1909 yılından itibaren, maçlarını 1000 kişi kapasiteli Henry Daussy Park adlı stadta oynamış. Amiens SC ilk kez 1933 yılında profesyonel lige yükselmiş. 1952'de tekrar amatöre düşmüş ve 1993 yılına kadar amatör liglerde mücadele etmiş. Takım şu sıralarda Fransa League 2'de mücadele ediyor ve 15.sırada bulunuyor. Bilindik orta sıra takımı halindeler...

Stade de LA LICORNE

Bugün ki stadımıza gelirsek:
Amiens SC'nin maçlarını oynadığı Stade de La Licorne'u tanıyacağız. La Licorne 24 Temmuz 1999 yılında Fransa Süper Kupası*nda, Nantes'ın Bordeaux'yu 1-0 yendiği maç ile açılmış.
Kapasitesi 12.097'dir. Stadın kapladığı alan 155bin küsür metrekaredir.
İlginç mimarisiyle dikkat çeken stadımızın çatısı komple camdan oluşmaktadır ve buda hoş bir görünüm sağlar. Aydınlatması da bulunan bu modern stadta gece maçları oynanabilmektedir.
Kendi fikirlerim: Stad çok hoşuma gitti. Türkiye'de neden böyle hoş mimarilerde stadlar yapılmaz anlamam. Mesela Çaykur Rize yeni bir stad yaptı. Kalas gibi. Düz Türk mantığıyla yapılmış bir stad oldu. Şöyle bişey yapsalar olmaz mı sanki?

Unsorted Stadiums <1>
Unsorted Stadiums <2>

*"France Champions Thropy" ne olaki :D

25 Mart 2009 Çarşamba

Akıllandık: Lincoln Kadro Dışı Kalmayacak

Dün gece ki yazımın ardından Galatasaray Yöneticisi Haldun Abi jet açıklama yapmış:
"Arnawut'un yazısına şunu söylemeliyim ki biz bi hata yaptık(ağzını yamultuyor) ancak hatanın neresinden dönersek kardır. Lincoln'e para cezası verilecek, notere zabıt tutturduk ama yazıyı okuyunca çok etkilendik ve kadro dışı bırakma cezası olayından vazgeçtik. Şimdi düşünüyorum da o ne öyle abi. Çocuk gibi. Say milyon yüroları, sonra oynatma. Vallaha büyük aptallık yaptık. Eğer bir yazı da Bülent Korkmaz'la ilgili yazarsa, hemen kovacaz söz veriyorum burdan."

Demiş Haldun Abi. Saygıyla eğildim. Aferim:P Bülent Abi'nin bi yamuğunu daha görürsem hemen patlatıyorum yazıyı :P :D

Hadi Basını Mutlu Edelim, Nasılsa Herşeyi Bok Ettik

Geldiğinden beridir yaşadığı sorunlarla, tepki topladı biçok taraftardan. Geçen sezon takımın başında Kalli vardı, Lincoln'ü sevmiyordu Alman. Kadro dışı bırakmalar, saçma sapan küslükler. Pek tabi azcık nazlı, birazcık duygusal olan adamımız oynamadı. Tek suçlu Kalli'ydi bize göre.
Bu sezon takımın başına, 5 yenilen Skibbe getirildi, çok severiz böyle şeyleri. Çok iyidir araları yumuşak huylu teknik direktörüyle. Azcık nazlı, birazcık duygusal adamımız coştu haliyle . Avrupa'nın en çok asist yapan oyuncusu oldu şu ana dek. Alex gibi verimli bir oyuncuyla mukayese edilir oldu. Alex'in de sıçtığı şu sezonda, kimine göre Alex'ten daha iyiydi Lincoln. Şampiyonluk garantiydi bu kadroyla, UEFA'yı alacaktık Kadıköy'de.
Ligin 2.yarısı müthiş bir düşüş gerçekleşti ligde. Sakatlıklar başrolü oynuyordu takımın kaderinde. Skibbe'nin yardımcıları teker teker gönderildi. Seni de kovucaz yakında haberleri yayıldı. Herşeye rağmen UEFA'yı alıyorduk Kadıköy'de...
Sakatlıklar arttıkça; puanlar gittikçe; şampiyonluk uzaklaştıkça; yönetim saçmalamaya başladı. Takımın yata yata oynadığı maçta Kocaeli'den alınan 5 gollü yenilginin faturası Skibbe'ye kesildi. UEFA yetmezdi, siktirsin gitsindi. Tek suçlu Skibbe'ydi bize göre.
Azcık nazlı, birazcık duygusal Lincoln'ümüzün kimsesi kalmamıştı,bi Meira vardı. Pek tabi yönetim boku temizleyeceği yerde iyice daldırdı elini içine. Büyük Kaptan geldi Skibbe'nin yerine. Skibbe kimdi, Büyük Kaptan futbolculuk tecrübesiyle, herşeyi halledecek hem Lig hem UEFA gelecekti. Hem önceden UEFA görmüş adamdı Kaptan Bülent, bilirdi nasıl alınacağını. Bizde böyle bu işler.
Meira'ya alıcı çıkıyor, 6-7 milyon Euro takımı kurtarır oluyordu bir anda. Cin fikirli yönetim, 6-7 milyonla yatırım yapıp; kazanılan parayla bütün borçları ödeyecek, Aslantepe'yi bitirecek, üstüne birde lokanta da güzel bi döner yiyecekti, belki de. Gitti Meira tabi. Dönerin kokusunu almıştı yönetim bi kere.
Bordo karşısında alınan mucizevi bir beraberlik ve herşeyin şen şakrak bi hale gelmesiyle devam etti geçen günler. Bizler de inanmaya başlıyorduk Büyük Kaptan'a. Harbiden kupa almış adam, biliyor bu ruhu diyorduk içimizden. Skibbe ruhsuz adamın tekiydi, ateşleyemiyordu takımı. Öyle nezaketle, iyi geçinmekle olmuyordu. Lincoln'ü kazanmakla olmuyordu bu işler.
Galatasaray ruhu geri geldi diye düşünüyorduk ama günün kurtulmasıyla bişeyin üstünde durmuyoduk. Galatasaray'ın 2000 ruhu gelirken değişikliğe uğruyordu. Mantık "golü at, üstüne yat" mantığıydı. Konya'da son dakikalarda ter döktüren, Sami Yen'de Bursa'ya karşı alınan ballı galibiyetler'in üstüne Hamburg deplasmanına bi ton sakatla çıkıyordu Galatasaray. Golü atıp üstüne 10 kişi kalıp ceza sahasına saklanan Galatasaray; şansın kaleye örümcek ağı örmesiyle, 1-1'i kurtarıyordu. Skora rağmen yanlış bişeyler vardı ortada. Lincoln oyundan alınırken, oynamak istemenin verdiği hırsla söyleniyordu Büyük Kaptan'a. Ne demekti Büyük Kaptan'a söylenmek! "Derhal takımdan kesile" hükmü verildi ve Trabzon deplasmanına "özellikle" götürülerek, skora rağmen oyuna Yaser sokuldu. Lincoln görsündü, bidahakine adam olsun, terbiyesini takınsındı. O kimdi lan, o kimdi!!
Abov önümüzde Hamburg maçı vardı içerde. E defans yoktu. Hadi bi önceki maç 20 dakka defansta duran Kewell çekilirdi oraya da Lincoln küstürülmüştü. Ne bok yiyilcekti. Ama Galatasaray'da işler böyle yürümüyordu. Ne hakla küsüyor, çıkıp Aslan gibi oynayacaktı. Takımın ihtiyacı vardı kendisine!
2-0 oldu maç, Lincoln bitaneydi o an. Sonra çöken defans hattı ve gelen 2 gol. Sami Yen suspus. Kaldı 15-20 dakka. Lincoln bi bok yapmıyo ki almak lazım oyundan. Yerine aylarca maç yapmamış, 10 kilo fazlası olan, bira göbekli Hasan'ı almak lazım. Ne de olsa 2000lerin ruhu var onda. Maçı çevirecek adam o. Yapacak Jardel'e yaptığı ortanın aynısını, olacak 3-2, gelecek UEFA Kadıköy'de. Bu arada Lincoln'ün direk soyunma odasına gittiğinide gözümüzden kaçırmamak lazım. Bu adam çok oldu artık değil mi?
Eski. maçında alalım kadroya da oynatmayıp ceza verelim, aklı başına gelsin. Bu yöntemi denemiş miydik daha önce? Denemiştik Bülent Bey evet...
Biz neyi anlayamadık biliyo musunuz? Lincoln'ü kazanmaktan bahsettim yukarıda. Ne kadar değerliymiş değil mi? Skibbe'yi saygıyla anıyorum*, Lincoln'ü de seviyorum...

Lincoln ülkesine gitmişti biliyosunuz. Yarın idmana çıkmazsa, gelmeyeceği gün başına 14 bin avro para cezası verilecekmiş. E tabi bu takımın değişilmez bir cezası var artık. Kadro dışı bırakılacak "bizim azcık nazlı birazcık duygusal"...

*bi spor gazetesinin başlığıydı, trende görmüştüm.

Charlotte Casiraghi


Saygı değer Monako Prensesi, OMG!!!

23 Mart 2009 Pazartesi

Es-Es Taraftarı

Her yönüyle Eskişehir'in ve taraftarının daha çok istediği bir maçtı. Tebrikler... LigTv bu kareografiyi göstermemiş bile. Bende görmeyenler görsün istedim. Helal olsun...
Edit: Ayrıca Basket maçlarında yanımızda olan ES-ES taraftarına da çok teşekkürler. Aramızda, 1astıkları pankartları kulüp yaptırmıştır" diye konuşurken konuşurken lafa atlayıp "kendimiz yaptık" diye bizi uyaran sevimli ES-Es taraftarı amcamıza da selam olsun.

22 Mart 2009 Pazar

Sarın Güneş Gibi Olsun!!!

Sarın güneş gibi olsun, kırmızın damarımda kan,
Sensiz geçmesin bu yaşam, senin için bütün kavgam...

Göztepe'nin bu marşını dinledim eve gelince... Bundan sonra her mağlubiyetten sonra dinleyeceğim marş olacaktır, bu marş... Her rezil mağlubiyetten sonra... Çünkü içimde ki isteğin tamamını aldı götürdü bu son 2 maç... Bülent Korkmaz futbolculuğuna diyeceğim bişey yok ama senden teknik direktör olmaz abim ya. Sakın beni yanlış anlamayın, amacım hakaret değil ancak olmaz olmaz olmaz...

21 Mart 2009 Cumartesi

İspanya - Türkiye / Çeptır Van

Türkiye
Kaleci:
Volkan Demirel (Fenerbahçe), Rüştü Reçber (Beşiktaş), Ufuk Ceylan (Manisaspor)
Defans: Gökhan Gönül (Fenerbahçe), Sabri Sarıoğlu, Emre Aşık, Hakan Kadir Balta (Galatasaray), Sedat Bayrak (Sivasspor), İbrahim Kaş (Getafe), Eren Güngör (Kayserispor), İbrahim Üzülmez (Beşiktaş)
Orta saha: Hamit Altıntop (Bayern Münih), Kazım Kazım, Emre Belözoğlu (Fenerbahçe), Ayhan Akman, Arda Turan (Galatasaray), Mehmet Aurelio (Real Betis), Nuri Şahin (Borussia Dortmund), Tuncay Şanlı (Middlesbrough)
Forvet: Nihat Kahveci (Villarreal), Batuhan Karadeniz (Eskişehirspor), Semih Şentürk, Mevlüt Erdinç (Sochaux), (Fenerbahçe), Gökhan Ünal (Trabzonspor), Sercan Yıldırım (Bursaspor)

İspanya
Kaleci: Iker Casillas, Pepe Reina, Diego Lopez
Defans: Arbeloa, Sergio Ramos, Raúl Albiol, Carlos Marchena, Juanito, Capdevila y Piqué
Orta Saha: Iniesta, Xavi, Busquets, Silva, Xabi Alonso, Riera, Senna , Cazorla
Forvet: Villa, Fernando Torres, Fernando Llorente , Dani Güiza

Oy oy oy diyorum.
Villa, Fernando Torres, Fernando Llorente , Dani Güiza'ya karşı Gökhan Gönül, Sabri Sarıoğlu, Emre Aşık, Hakan Balta, Sedat Bayrak, İbrahim Kaş, Eren Güngör, İbrahim Üzülmez defans hattı ile karşı koyacağız.Şu günlerde olabilecek en iyi kadro da bu bence. Fatih Terim'i kutluyorum.
Tabi şöyle bişey de var, defans forvetten başlar ama karşımızda İngiltere'yi eze eze yenen, Barça gibi insan üstü pas yapan bir İspanya bulunuyor. Sonumuz hayrola. Bu arada Del Boske'de Raul'ü kadroya almamış, gözümden kaçmadı Vicente! :)

Ayrıca bir anket başlatayım dedim. Amacım fark yeriz diye düşünenlerin çoğunlukta olup olmadığını öğrenmek. Bi tıklamaya bakar. Beni de üzmeyin kendinizi de, hadi bakim =)

48


Dalıyorum ara ara uzaklara... Elimde ki sigarayı bile farkedemiyorum. Sigaram kısalıyor, külleri yerlere düşmüyor bana eşlik ediyor. Belki de anlıyor yasta olduğumu, farkında herşeyin sanki.
Hayal gibi rüya gibi geliyor herşey. 48.dakikaya dönmek istiyor yürek umarsızca. Kapıyorum gözlerimi, açınca olacak hadi! Açıyorum olmuyor...
Dönemiyorum bir türlü gerçek hayata. İçim daralıyor, sevgiliden ayrılmışcasına... 3 ağlasam 1 gülüyorum, tezahüratta ki gibi. İçimden süzülüyor gözyaşlarım... Metin Oktay'ın sesini hissediyorum uzaklara daldığımda. Duymuyorum hissediyorum... Taçsız Kral ağlıyor sanki içten içe ama birden gülümsüyor bana. O an Arda'yı gözümün önüne getirdiğimi farkediyorum, benimde dudaklarım geriliyor arkaya doğru, gülümsüyorum... En kötü günde bile umut aşılayan Galatasaray sevgisine gülümsüyorum belki de Arda'nın...
Sonra duruyorum biraz. Aklıma geliyor dün gece, kabarıyor yüreğim, kalbim sıkışıyor. Daralıyorum. 48. dakikaya dönmek istiyor yürek umarsızca, ağlıyorum...

20 Mart 2009 Cuma

Başın Öne Eğilmesin...

Başın öne eğilmesin be Cimbomum, alnımızda yazmıyomuş demek ki be...
Aldırma Cimbom aldırma be hiç takma, biz hep seninleyiz. Söz sana be...
En büyük sen değil misin be Cimbomum he? Sen daha iyisini yapana kadar demedik mi he?
Aldırma Cimbom aldırma...

Sendeki bu büyük taraftar; seni öyle çok seviyo ki be Cimbomum, tarifsiz...
Üç gün ağlar birgün coşar be Cimbomum. Yenilsende yensende demedik mi be seni severken?
Seni bu sesler oyalar be Cimbomum, seni bu sesler oyalar...
Aldırma Cimbom aldırma...

19 Mart 2009 Perşembe

Savaşmayı Değil Ölmeyi Emreden Ata'nın Hatrına...


Az kaldı, heyecandan yerimde oturamıyorum. Saat 3 gibi evden çıkıcam ve Sami Yen'e doğru yol alacam. Alpaslan Dikmen'de UNI setindeyiz her zaman ki gibi... Yazacak hiçbişey gelmiyor aklıma. Rafa Benitez Liverpool'la sözleşme imzalamış 2014'e kadar onu da bilimum blog haber yapmış bile biz mışıl mışıl uyurken. Başka da bişey yok, çıkmıyor. Aklımda fikrimde 21.30'da Hamburg'a koyan Galatasaray var sadece. Aslanlarımızın çatır çatır top oynadığının hayali var gözümün önünde sürekli. Yazamıyorum bi türlü. Dün ki kuponum da Werder maçın ilk yarı 2, maç sonu 0 verdim tuttu ama Marsilya maçına 2 verdim, skoru 2-1'de tutamadılar!.. Daha da yazarsam saçmalıcam biliyorum. He dün evden okula diye çıktım, stada gittim. Uğraşırken kareografi olaylarıyla tutkallı kumaşa dizlerimi koymuşum:D dikkatsizlik. Şuan kareografinin üzerinde yapışığım, bööö hede hödö :D Neyse ben maça kadar daha da yazmiim... Hadi aslanlarım alın bu maçı, yaşatın 2.bir 2000 yılı, yaşatın 2. bir bordo maçı, sevindirin tüm ülkeyi!

18 Mart 2009 Çarşamba

hadi gülelim .p

Az önce arkadaşım attı. Süper bir bobi çalışması :D

Bu da geçen playstation oynadığımız cafenin tuvaletinde çektiğim fotoğraf. E bi mekana sadece pisuvar koyarsan olacağı bu :D :D

not:başlık hazırlamıştım ama bişiler oldu, unuttum :D böyle oldu artıkın .p

İlk Biz Bildik :)


Ali Okancı Abimiz müjdelemiş, "Arda Hamburg maçında oynayacak". Bordo maçından beri böyle sevinmemiştim. Ayrıca iyi bir yere vurgu yapmış kendileri, Galatasaray.org'ta sakat oyuncular kısmına da yazılmamış Ardamızın adı :) Heheyt be. Koçum! alacaz maçı sonsuz inanıyorum sana ve tüm takımıma!..

Dün Gece

Kardeşimiz Dudy sevgiliye yol vermiş, ağlamış sızlamış. Bi ton içip kafayı bulmuş. Odasına girmiş. Atkısını görünce, -kafada iyi tabi:)- bişiler karalamış. Bizi bizden aldı vala. Bestenin adı "dün gece". Perşembe maç sonrası aramızda söylüyoruz tabi... Kazanacağımızdan da eminiz her türlü =)

Melodi için tıklayın..

Dün gece sevgilimi gördüm ben,
Bir başkasının kollarında,
Kalbimden bir parça koptu sanki,
Hayata küstüm adeta..

Cimbomum geldi birden aklıma,
Dur dedim oğlum ağlama !!
SamiYen'de nolur koy şu Hamburg'a,
Son hediyemi sen ver aşkıma..

Sevgilim mutlu musun sen şimdi ?
Unuttun mu
geçen günleri ?
Dün gece bitirdin sen herşeyi,
Parçaladın attın kalbimi..

Cimbomum minnettarım ben sana,
Hediyemi verdin aşkıma,
Aglamak içmek yok bundan sonra,
Çünkü sen varsın hep yanımda..

edit: Bugün stad düzenlemesinin ardından, oturduk 1-2 küçük değişiklik yaptık bestede. Daha bi hoş oldu :)

17 Mart 2009 Salı

Meşale Sorgusalı(!)

Önce Galatasaray.org'un girişinde ki resme bakıyoruz.

Sonra düşünüyoruz... Stadta meşale yakınca polis kovalıyo, kaçacak yer arıyosun, ağzını yüzünü kapamak zorunda kalıyosun, sanki terör eylemi yapmışcasına hareketlere maruz kalıyorsun, kaldı ki(servet' special word) stada 2-3 meşale sokabilmek için atla karayı seçiyorsun, bi ton uyarı yapılıyor ama kulübün Sami Yen'e davet ederken meşale görüntülerini kullanıyor. Gelde şimdi sorgulama, bu ne demek diye. Meşale getirip yakalım mı yani? 1 yıl men cezası alınca, savunacak mısınız bizi? Bi fikri olan?

Bu arada hakemler açıklanmış. Portekizli 4 hakem yönetecek maçı. Pedro Proenca Oliveira Alves Garcia, Jose Tiago Garcias Bolinhas Trigo, Sergio Manuel Lacroix Pimenta,
Joao Carlos Santos Capela. Sami Yen'e yol olur bu isimlerle:)

Ayrıca kötü bi haber. Arda'nın durumu kritikmiş:( Ağrıları devam ediyormuş ve idmanlarda tek çalışıyormuş. Bana kalırsa, Arda kesinlikle oynamak isteyecektir ama tam performans verebilir mi orası bir bilinmez...

Futboldan Soğutanlar


West Ham 0 - 0 WBA
Az önce bitti. Ne yalan söyliim bende bittim.

Aslında millete FM oynucam deyip netten çıktım, (okuyan arkadaşlarım kusura bakmayın:P) sonra maçı görünce FM yalan oldu tabi. Başladım 25ten sonrasını izlemeye. İlk yarı biter, artık 2.yarı coşarlar. 60.dk geçer şimdi West Ham atacak bitane diye diye inatla sonunu getirdim maçın. West Ham'ın sol kanadında ki 2 zenci insanı deli ettiler beni, verem oldum. Futbol uğruna bişeyler yapsalar, azcık bişeyler... Hiç bu futbol fakiri insanı düşünmek yok tabi.

Vesselam, hayatım boyunca izlemiş olduğum en sıkıcı maçtı. 30bin küsür seyircinin çekirdek sesleri geliyordu Naptın(!) Park'tan. Futboldan soğuduk pederle. Şimdi bundan güzel de bi seri olur hani. Zevk yoksunu maçlar serisi (cin bakışlar)(ticaret ruhu:D) Ama 1 felan yazmıyorum, bende bir sorumsuz genç örneğiyim bu hayatta.

16 Mart 2009 Pazartesi

We've only got one player

Geçen gün Middlesbrough-Portsmouth maçını izliyoruz babamla ve Tuncay yine deli gibi hırslı bi şekilde top oynuyor. Portsmouth, Crouch'la golü buluyor ve 0-1 öne geçiyor deplasmanda. Tuncay aynen devam. Top kapıyor, şut çekiyor, vs. varıyla yoğuyla(nası bi benzetmeyse) oynuyor. Bi baktık taraftar bütün takımı ıslıklıyor, Tuncay topu aldığında ıslık duruyor. Farkedemediğim bişey vardı ki Boro taraftarı "we've only got one player" diye şarkı söylemiş. E tabi bütün takım ıslıklanınca, şarkı direk Tuncay'a demektir.

Babamla aramızda gayet normal şeklinde bir muhabbet geçiyor ve ben Tuncay'ı öven konuşmalar yapıyorum, sevdiğimi felan söylüyorum. Babam şaşırıyor, "tribünde oğlan oğlan diye bağırıyodunuz ama" diyor. Hemen savunmaya geçiyorum. Tuncay'ı her zaman severdim ve bütün kapalı ana avrat düz giderken, oğlan diye bağırırken atkımı burnuma kadar çekip susardım. fbyi ne kadar sevmiyorsam, Tuncay'ı o kadar seviyorum ve gurur duyuyorum.

Bunları niye anlattım. Az önce NTV'de haberi geçildi de hemen " aha ben izledim lan, farkettim" moduna girdim de biraz =)

Bülent, korkmaz?

Büyük Kaptan, stoperde Kewell ve Semih arasında kalmış. Şaşırttı beni bu haber. Bülent Korkmaz gibi bir adamın, Kewell gibi bir hücum gücünden yararlanmama ihtimalini düşünmek dahi istemiyorum. Hele ki Büyük Kaptan'ın Semih'i oynatmaktan korkmasına hiç mi hiç inanamadım.

Zor günlerde bu takımı ayakta tutmuş, ağabeylik yapma zorunluluğu olmadığı halde takımın yükünü omuzlarına almış, sakat sakat en oynanmayacak durumlarda bile oynamış bir adam, gencecik yaşta bu takımda oynamaya başlamış ve uzun yıllar formasını terleterek Büyük Kaptan ünvanını almış bir hocanın Semih'i oynatmaktan korkması beni üzdü.

Semih'in ne kadar yetenekli, ne kadar iyi bir defans oyuncusu olduğu hakkında bir fikrim yok. FM'de iyi bir profili vardı geçen zamanlarda. Tek bilgim bundan ve haberlerden okuduğumuzla kısıtlı tabi. Ancak içimize işleyen bir Galatasaray Ruhu var! Buralara kadar inançla, azimle gelmedik mi Ey Kaptan! Oynat Semih'i gönül rahatlığıyla, Allah yardım edecektir...

61. Dakika Coşkusu

Maç hakkında yazacak bişey bulamadım. Aslında içim sıkıldı, az önce bi blogda gördüğüm Lincoln'ün oynatılmamasıyla ilgili gayet doğru bir yazıya. Şimdi yazasım gelmiyor valla. Ancak kimsenin değinmediği bir olaya değinmeden geçemeyeceğim :D :P
61.dakika olayı varya bu lazların, deli oluyorum abi görünce :D Adamlar bütün maç oturup sonra garip garip coşmaya başlıyor ya :D töbe töbe sinirlerim bozuldu valla...
Neyse; Trabzon'a gelemedik, Sami Yen'de görüşürüz Galatasarayım Perşembe gecesi...

13 Mart 2009 Cuma

Sami Yen'e Geleceksin!




Jerome bOateng!!!

Cimbombomum Hamburg'a da Kooy!.. <2>

Koşalım Zaferlere, Bu Büyük Taraftarla!


Bu ruhla oynarsak daha çok rakip üzeriz çoook!.. Kewell aslansın, tam bir Anzaksın olum! 35 dakika stoper niyetine oynamak, bir sol kanat oyuncusu için, kelimeler kifayetsiz kalıp duruyor.

İlk yarı defanssız ama müthiş bir Galatasaray vardı sahada. Takım öyle bir konsantre olmuş ki müthiş bir oyun vardı sahada. Bahsettiğim müthiş oyun sadece defans adına müthişti tabi, hücum yapacak durumda değildik. Kontra ataklarla etkili olmaya çalıştık ve başardıkta... Ayhan ayağının burnuyla köşeye çaktığında tuvalet sırasındaydım. Tuvalette coşmak neymiş bunuda anlamış bulunduk :)

İlk yarı bitişinde rakip TD'nin soyunma odasına gidişinden korktum. Ne hırs var adamda dedirtti, içeri girerken ki ifadesiyle.

2.yarı Hamburg çok hırslıydı hakikatten. Golde Sabri'nin halinden hissetmiştik ne olacağını. Öylesine sallamıştı ayağını sanki. Sonra da hatalar ve gol. İlginç olanı da Bordo'yu 4-3 yendiğimiz maçta yediğimiz 3.golde ki gibi, sürekli topa ayağımızı uzatamadığımız ve birbirimize çarptıp durduğumuz pozisyonlar verdik. Allah'tan şans bizden yanaydı. Çizgide Mehmet Güven'in kafası+direğe çarpıp açılan top, açıklıyor bunu...

Son olarak; Emre'nin kırmızısının kırmızı olmadığını düşündüğüm gibi, Ümit'in pozisyonunda da penaltı yoktu bana göre...

Neyse ki Ali Sami Yen'de bize attılar pası. Hani Hamburg takımı stadın yanına mezarlık yaptırmışta, isteyen oraya gömülüyomuş öldükten sonra. Şimdi öldürdük Cehennemde ağırlayacağız...

11 Mart 2009 Çarşamba

Ohannesburger


Liverpool 4 - 0 Real Madrid
Bayern 7 - 1 Sporting
PAO 1 - 2 Villareal
Juventus 2 -2 Chelsea

Dün gece maç olduğunu unutmuşum tamamen. Oturdum film izledim. Sonra net koptu, bende yattım direk. Az önce gördüm ve şaşkına döndüm. Ne maçlar olmuş abi böyle. Pool, Madrid'i; Bayern'de Sporting'i fena yemiş içerde. Bayern ayıp etmiş ama... Köy takımı Villa yine yukarılara oynuyo, Ev de 1-1 kal, rakip umutlansın; sonra git deplasmanda 2-1 çak. Ayıptır günahtır. Juve çok kasmış tutu geçmek için ama Drogba son sözü söylemiş. İsterdim Juventus'un turu geçmesini ama işte paranın gözü kör olsun...

10 Mart 2009 Salı

58 Kilo Yaşanır mı Be!


Dün Alpaslan Dikmen'e biletimizi aldık sevindik, bugün Meira gitti üzüldük. Şimdi de bir haberle şok oldum. Heidfeld 60 kilonun altına düşmüş :D
Bu sene uygulancak KERS denen sistem de piltoların kiloları da önem kazanmıştı, yani öyleymiş. Zaten 60 kilo olan adamı rejime sokup 58'e düşürmüşler. Ulan ne biçim hayat be. Deli gibi para kazan ve istediğini yiyeme :D Şöyle yarıştan sonra adana, şalgam, çiğköfte felan yemeden hayat geçmez Nick!

8 Mart 2009 Pazar

Cimbombomum Hamburg'a da Kooy!!

Yönetimimizin uyguladığı mükemmel(!) stratejiyle, 19 Mart'ta ki maçın biletini yarın alıyoruz. Bana göre böyle bir bilet satış stratejisinin temelin, yönetimin içindeki korku yatıyor. Almanya'da hoş bir skor alamazsak bilet satamayız olarak düşünüyorlar ama biz o kadar güveniyoruz ki takıma, 60 kaadı esirgemiyoruz bu zorluk içinde bile. Bilet fiyatlarına olan tepkimden hiç bahsetmiyeceğim. Başlasam bitiremem. Neyse...
Tek isteğim; karaborsacı adi şerefsizlere en azından bir bilet aldırmamak.

Tayfayı bu gece toplayıp pusuya yatacağız. Cevahir'deyiz. Bu arada herkesin Kandili Mübarek olsun. İyi günler...