30 Eylül 2009 Çarşamba

Muhabbete Gel!

Tribün Dergi'de alım-satım bölümünde, bişeyler satan bi arkadaşımız topic açmış. Elindekileri satamayınca hepsine bir sabit fiyat koymuş. Sonrasında ki diyalog şu.

satan-Forma,Lens,uA ve Marsiyla kalanlar. Alayını almak isteyen varsa;60 lira.
meraklımız-alayına satıldımı varsa bıde resım atsan
satan-yanlış anlamışın alayına diye bi ürün yok.

ne güldüm yav :D

29 Eylül 2009 Salı

Beko ve Spor

"Beko, bir dünya markası." diye girmişti hayatımıza yıllar önce. Arçelik'in Avrupa'Ya açılırken yaratığı mark Beko. Başarılı oldular mı, evet. Gayet başarılılar. Almanya, İngiltere gibi ülkelerin beyaz eşya sektörlerinde %10'un üzerinde pazar payı var Beko'nun.
Aslında bu başarıları spora katkıda bulunarak elde ettiklerini söyleyebiliriz. Beşiktaş'ın Beko'lu formalarını bilmeyen yoktur. Önünde ki Beko yazısıyla özdeşleşmişti Beşiktaş bi zamanlar. Şifo Mehmet'li kadrosuyla Beşiktaş'ı, "Beko futbol takımı hatta Bekospor" olarak bilen arkadaşlarım vardı çocukken.
Yıllar yılları kovalarken, Avrupa'da söz sahibi olmaya başladılar. Türkiye'de 10'a sattıkları ürünü yurtdışında 3'e 5'e satarak Avrupa'nın çin malı konumundalardı. Kalite olarak bilgim olmasada fiyat bakımından böyle. Sonra Millwall'da gördük Beko yazısını. Hayli ilginç gelirdi bana, yurtdışında bir takımda hatta İngiltere Futbol Ligleri'nde bir takımda Beko yazılı forma görmek. Bir de bu takım İngiltere'nin en piskopat taraftarına sahip takımı olunca daha da ilgimizi çekmişti.
Watford geldi ardından. Bir Premier Lig ekibinde Beko reklamı vardı. Stadta, formada vs. Maçları yayınlansın diye beklerdim ne yalan söyliim. Bir Türk markasının İngiltere'de ad sahibi olması güzel bişeydi ki bugün baktım İngiltere sitesine, birçok mağazada bulabiliyorsun Beko ürünlerini.
Beko Basketbol Ligi çıktı sonrada. 4 senelik bir anlaşmayla isim sahibi oldu ligin. İyide gelirler kazandırmıştır sanırım. Ligin kalitesinin yükseldiği ortada. Ve 2010'da Türkiye'de düzenlenecek Dünya Basketbol Şampiyonası'na da sponsor oldular. Bu şampiyona ardından daha fazla yayılacaklardır Dünya'da. Güzel düşünce.
Son olarak Almanya 1. Basketbol Ligi, Bundesliga'ya da sponsor olmuş Beko. Çok şaşırdım açıkçası. Helal olsun. Beko iyi işler çıkarıyor.

F1.09 // Yeni Takvim

F1'de 2010 takvimi açıklandı. Şükür ki Türkiye takvimde 1 sene daha yer alıyor. Sevindirici bir haber. Sezon uzun zaman sonra Avustralya'da başlamıyor artık, Bahreyn'de başlayacak. Nedenini bilmiyorum. Benim pek hoşlanmadığım konu ise çekik gözlü ülkelere çok kayıldı. Japonya, Çin, Malezya, Singapur'dan sonra Güney Kore'de takvime girmiş oldu. Aslında çekik gözlülerden ziyade Asya ülkelerinin ekonomilerine can verme derdine girdi sanki Formula 1. Tabi ki bunda o ülke insanlarının gösterdiği büyük ilgide çok önemli. Avrupa'da İtalya dışında ilgi çok azaldı. Sonuçta bu. 19 yarışın 7'si Asya'da. Bizimkiyle 8...

TARİH YER
14 Mart Bahreyn
28 Mart Avustralya
4 Nisan Malezya
18 Nisan Çin
9 Mayıs İspanya
23 Mayıs Monaco
30 Mayıs Türkiye
13 Haziran Kanada
27 Haziran Avrupa (Valencia)
11 Temmuz Büyük Britanya
25 Temmuz Almanya
1 Ağustos Macaristan
29 Ağustos Belçika
12 Eylül İtalya
26 Eylül Singapur
3 Ekim Japonya
17 Ekim Güney Kore
31 Ekim Abu Dabi
14 Kasım Brezilya

Sami Yen'de Polis... #2


Geçen sene Beşiktaş maçı, ve bayıldığım bir fotoğraf daha...

Andımız; UEFA!


Sturm Graz maçı öncesi bu aralar şu meşhur, siktiğimin kupasını getirin bize tezahüratına takmış bulunmaktayım. Başlıyorum evde söylemeye, dittiğimin kupasını getirin bize diye bitiriyorum sürekli:D Annesi var, babası var, komşusu var, şusu var. Kimse anlamıyor hani, dittiğimin kupasıymış. Ben işte, ehehe.
Dün sabah maça gitmeden önce nete girdiğimde bi yandan söylüyordum. Ekşide aradım, zoban yazmış bişeyler. Görünce koptum.
Bu arada başlık biraz ciddi olmuş yazıya göre :D

ugruna mucadele edilen lig kupasi hic bu kadar asagilanmamistir bir tezahuratla:
"haydi bastir cimbombomum koy bugun yine
sampiyonluk hasretimiz bitsin bu sene
siktigimin kupasini getirin bize
inletelim turkiye'yi 'cimbombom' diye"
(zoban, 14.09.2004 07:21)

28 Eylül 2009 Pazartesi

Her Tarafta Sen...

Abimizi en güzel şekilde andık diye düşünüyorum. 1 yıl geçmiş bile. Öbür tarafta büyük buluşmaya daha da yaklaşıyoruz Abi, bekle bizi...
Emeği geçen herkesin ellerine sağlık. Akdeniz Üniversitesi'nin emekleriyle hazırlanan fanzine'de mükemmeldi. Arkadaşların yazılarıyla duygulandık.
Senin yolundan emin adımlarla yürüyoruz, gözün arkada kalmasın Abi!
Bu sevda bitmez...

27 Eylül 2009 Pazar

Alpaslan Dikmen...


SEN cenneteki biz,biz tribündeki SEN...

1965-biz yaşadıkça!

uA Ninja Polar!


Uzun zamandır arıyorum ve bulamıyorum. Zamanında İstanbul dışında bulunduğumuz ve internetin revaçta olmamasından kaynaklı almadğımız bir ürün. Hastasıyım ama ya satmaya yanaşmıyorlar ya da beden uymuyor.
Geçenlerde buldum ancak lavuk kendini "akıllı zannedip" dolandırmaya kalktı sanırım bizi ama yemezler. 2-3 hafta oyaladı beni, parayı yatırsam gidecek. Neyse bunu anlatmak için yazmıyorum.

ultrAslan'ın yukarıdaki store ürünü polarını arıyorum.
L ya da XL
beden. Az kullanılmış veya temiz kullanılmış olsun mümkünse.

İletişim:
Profilimde ki mail adresim, yorumlar, Tribün dergiden özel mesaj.

EDİT : SONUNDA BULDUM VE YARIN ALIYORUM =)))

26 Eylül 2009 Cumartesi

Çotanaklar Şaşkın



her izlediğimde gülüyorum bu video'ya :D
Bir Karabükspor-Giresunspor maçı. Çotanaklar tam bağıracak, Mavi Ateş grubu başlıyor saymaya. Giresun tribününe kal geliyor. Adamların bakışlar müthiş, kollar havada fln kalıyo böyle :D klsjflskdjflsjfs

Sonunda!

Yahu ne çileler çektim şu bilgisayar yüzünden arkadaş. Nasıl birşeymiş bu, insan nefes alamıyor. İçtiğimiz su gibi bişey olmuş bu bilgisayar denen gavur icadı(!) Hayır, gece 4'ten aşağı yatmayan ben bile 12'de 1'de yatar olmuşum. Okul çilesi başladı, kolaylık oluyor da insan arıyor. Eve gelince çantayı, kitapları bi kenara atarken kasanın tuşuna bi parmak (ayak baş parmağı) dokundurmanın keyfini bu yalnız geçen dönemde anladım ben!

Beşiktaş, pana gibi güzel maçların öncesi sonrasını yazamadım, içimde kaldı yeminlen! Panatinaykos'a neler geçiriyordum içimden, belki de keşfedileceğim yazıları yazma fırsatımı aldın ulan hard-disk sorunsalı!
Sami Yen'e gelmiş 2 bin küsür(tam emin değilim, o maymun kafesi kaç kişilik) bjk'li -afedersiniz şeref yoksunu varlık) taraftarın, herşeyi geçtim, ölmüş bir insana küfür etmesi hakkında burda neler yazacaktım ben, neler geçti içimden... Blogger'ın 2.kez kapanmasına sebep olabilirdim. İçimde kalmasın, oraya gelmiş ve çarşı olarak adlandırılan bin-ikibin kişi hepinizi... Neyse...
Kasımpaşa maçında yediğim biber gazını, ona rağmen turnikelere bile dokunduğum ayrıntısını ama sonunda maça giremeden s.ke s.ke eve dönüşümü yazmayı isterdim burda. Ulan hard-disk! He bu arada ben yokken blogger'a giriş çıkışta sorun çıkarmışlar, şikayetleri değerlendircem.

Yarın ayın 27'si. 2008, kara eylül'ünün yıldönümü... 20bin küsür Alpaslan Abi olacağız stadta... Donatıcaz dört bir yanı bayraklarla, pankartlarla... Dualar okuyacağız Alpaslan Abimize... Adını andığımda bile tüylerim diken diken ama yazamıyorum. Konu ona gelince bitiyor söz dağarcığım, kuruyor ağzım dudaklarım... Ben seni sadece uzaktan tanıdım abi ama hep çok sevdim be... Rahmetli Optik Başkan'ın sözüyle bitireyim. Çok sevdik be Abi...

Yukarıdaki resimde günün gülümseten görüntüsü olsun:)

25 Eylül 2009 Cuma

Bütün Ömrünü Harcadı...

Alpaslan ölmedi, kalbimizde yaşıyor!!!

ultrAslan'ın kurucularından ve Genel Koordinatörü olan, çok değerli büyüğümüz, ağabeyimiz, Alpaslan DİKMEN in aramızdan ayrılışının yıldönümü münasebetiyle " 27 Eylül 2009 Pazar" günü, saat "14:00"da Hasdal Mezarlığı"ndaki kabri başında toplanılacak ve Hatim-i Şerif indirilecektir. İştirak etmek isteyenler için Ali Sami Yen Stadı Numaralı Tribün önünden saat 13.00'da otobüsler kalkacaktır.

18 Eylül 2009 Cuma

F1.09 / Briatore'nin Kirli Çamaşırları

Formula 1 Dünyası geçen hafta, Renault ile sözleşmesi feshedilen pilot Nelson Piquet Jr.'ın yaptığı açıklamalarla sarsıldı!

Geçtiğimiz yıl Singapur GP'de kaza geçiren Nelson Piquet, takım patronu ve mühendisleri tarafından kaza yapması konusunda uyarıldığını açıkladı. Alonso'ya avantaj sağlamak amacıyla Piquet'ye kaza yapması söylenmiş. Çekicilerin ulaşmasının en zor olduğu noktada, gaza gereğinden fazla yüklenip duvara çarpan Piquet bir sonraki sene takımda ki yerini garantilemek için bunu kabul ettiğini belirtti.
Bu kazanın ardından güvenlik aracı piste girdi. Bazı pilotların bunu fırsat bilip pit-stop yapmasıyla da ALonso liderliğe yükselmişti ve yarışı kazanmıştı. Ancak Alonso'nun bu gelişmelerle hiç ilgisinin olmadığı söyleniyor. Yaşanan bu kazanın sadece Patron Briatore, Baş Mühendis Pat Symonds ve Nelson Piquet 3'lüsü tarafından bilindiği söyleniyor.
Yarış sırasında 3'lü arasında geçen telsiz konuşmaları, Türkiyef1.com'dan:

Symonds: "Artık sana söyleyebilirim ki üç pit stop yapmıyoruz."
Symonds: "Yakıt konusunda endişelenme çünkü bundan daha önce Alonso'yu bu trafikten çıkararacağım."
Piquet: "Hangi turdayız, hangi turdayız?"
Renault mühendisi: "O soruyor: 'Hangi turdayız?'"
Symonds cevaplıyor: "Evet, ona sekiz turu tamamladığını söyle."
Symonds ekliyor: "Hayır, ona şunu söyle, o, tamamlıyor, sekiz turu tamamlıyor."
Symonds daha sonra söylüyor: "Tamam, yapayacağım... Onu izlemeden önce (Williams pilotu Kazuki Nakajima Alonso'nun önünde yeralıyor) pit stop yapacağız ve oradan çıkaracağız, yakıt pompası konusunda hala endişeliyiz. Yalnızca birkaç tur kısa olacak. Onu erkenden pite alacağız ve 40 tur gideceğiz."
Alonso'nun pitspot'unun ardından Symonds mühendise konuşuyor: " Tamam artık onu gerçekten çok zorlamalıyız. Eğer o (Piquet) Barrichello'yu geçemezse, hiçbir yere gidemez, bu turda Barrichello'yu geçme gerekiyor."
Briatore ekliyor: " Ona söyle, zorlasın."
Piquet'nin yarış mühendisi: " Nelson, artık bahane yok, Barrichello'yu geçmen gerekiyor. Düzlükte avantajlı olmalısın. Hadi, artık onu zorlamalısın, onu geçmek zorundasın."

Brezilyalı pilot birkaç dakika sonra 17. virajda aracını duvara vuruyor.

Birçok kişi konuşuyor: " Nelson yarışdışı. Lanet olsun. Nelson kaza yaptı. Kırmızı bayrağın çıkacağını söyleyebilirim. Çok büyük (bütün konuşmalar aynı anda oluyor)
Piquet: " Üzgünüm çocuklar. Biraz dışarı çıktım."
Mühendis: " O iyi mi, o iyi mi?"
Symonds: " Ona iyi olup olmadığını sorun."
Mühendis: " İyi misin? İyi misin?"
Mühendis: " Fernando şimdi geçti."
Mühendis: " Tamam, sarı bayrak."
Piquet: " Evet, başımı arkaya vurdum. Sanırım iyiyim."
Mühendis: " Tamam anlaşıldı."
Symonds: " Tamam (duyulamıyor), pit stop'a alın."
Mühendis: " Güvenlik aracı, güvenlik aracı, güvenlik aracı, güvenlik aracı. Fernando, güvenlik aracı, karışım üçü seç."
Symonds: " Ona dikkatli olmasını söyle, sanırım 17. viraj."
Mühendis: " Lanet olsun, ne büyük bir kazaydı."
Briatore: " Lanet olsun... rezalet, lanet, o pilot değil."
Symonds: " Fernando'nun pozisyonu ne?"
Mühendis: " Tamam, yirminci sıradaydık ve güvenlik aracını geçen ilk biz olduk."
Symons: " Evet, değiliz..."
Mühendis: " Kurtulup geçecek fakat beklemesi gerekmeyecek."
Briatore: " Bütün bunlardan sonra pozisyonumuz ne?"
Symonds yanıtlıyor: " Dürüst olmak gerekirse bilmiyorum Flavio. Fernando için iyi olması gerekiyor. Fakat nerede olduğumuzu gerçekten bilmiyorum."

Bu gelişmeler üzerine Pat Symonds ve Flavio Briatore görevlerinden istifa ettiler. FIA'nın gelecek hafta toplanarak konuyu masaya yatırması ve gereken cezaları vermesi bekleniyor. Bazı kaynaklara göre, bu 3'lünün motorsporlarından men edileceği söyleniyor. Bakalım zaman neler gösterecek.

Dönüş...


Bilgisayar'ın bozuk olması sebebiyle bjk maçından beri ne nete girebiliyordum, ne bloga bakabiliyordum. Okuyan az sayıda arkadaşımıza teşşekkür ediyorum. Zannedersem ben yokken, bir sorun olmuş blogger'a girişlerde felan. Normaldir. Arnawut'un yasını tutmuşlardır ama ben geldim yine :D :P
Herkese iyi günler:)

12 Eylül 2009 Cumartesi

Yağmur Yağar Islanırız Seninle!

Yemin ettiiik, bşktşı s.kmeyeeeeee!

Yavaştan hazırlanıp çıkıcaz yola. Sami Yen'de yağmur altında maç izlemek vardı ancak yönetimimiz ıslanmayalım diye üstümüzü kapattı. Sevinsem mi üzülsem mi bilemiğyorum.
Allah'ın izniyle kazanmak için gidiyoruz. Metin Oktayımıza hediye olsun inşallah. Yattığın yerde rahat ol Kral!

Hepiniz MEtin gibi oynayın,
Yenilmekten sakın korkmayın.
Ruhunuzu koyun bugün ortaya,
Aslan gibi çıkın sahaya..!

11 Eylül 2009 Cuma

Şimdi Ne Olacak?


Futbol Federasyonu, Ankaraspor ve Ankaragücü kulüplerine verdiği 3 günlük sürenin dolması üzerine beklenen kararını açıkladı. Federasyon, Ankaragücü'nü tedbirsiz, Ankaraspor'u ise tedbirli olarak Disiplin Kurulu'na sevk etti. Bu durumda Ankaraspor yarın oynaması gereken Kayserispor maçına çıkamayacak.

Çok karışık durumlar söz konusu. Acaba Melih Beyler bu olayı nasıl temizleyecekler..? Yarın ki derbiye konsantre durumda olduğumdan sadece şaşırmakla kalıp, hafifte gülüp geçiyorum...

10 Eylül 2009 Perşembe

Maç Çeviren Parçalı, Elano B.

Allak bullak bir 24 saat geçirdik ve sabahın 6.30unda hala kırpamadım gözümü. Uykularımı kaçırdı Türkiye, herşeyiyle. 8 askerimizi bitmek bilmeyen, lanet teröre kurban edip; üstüne onlarca insanımızı sulara teslim etti Türkiye. Akşamına Polonya'ya karşı içimizi serinletti 12 dev adam. saat 9 itibariyle acı çekmeye devam ettik, yok olan umutlarla döndük Bosna'dan. Ruh halimizin dibine tükürdü bu ülkenin durumu.

Uyuyamayınca da Elano'yu izleme umutlarıyla sahur sonrası tv karşısında aldım soluğu. Güney Amerika futbolu bizdekinden daha tempolu, uykum gelmedi hiç. Garantileyen Brezilya yedek ağırlıklı çıktı maça. Elano 11'de değil. İlk yarının sonuna 2-0 önde girdiler. Son dakikasında da Şili 2-1 yaptı, ülkem basınının bir türlü Galatasaray'a getiremediği Souza ile.

Şili'de Vidal, Alexis Sanchez, Souza ve sol kanattaki adını unuttuğum arkadaş baya iyidi. Fm efsanelerinden Miranda ve Tardelli'yi Brezilya kadrosunda görmek tekrar oynasam mı diye düşündürdü.

2. yarının başında Brezilya 10 kişi kaldı, Melo kızardı. Ardından Souza tekrar çıktı sahneye ve mermi gibi bir voleyle berabere getirdi durumu. 45-60 arası müthiş bir tempo vardı. 60-70 arası biraz sıkınca Elano'yu aldı oyuna Dunga.
O an itibariyle gözlerime kibrit çöpü yerleştirmiş gibi izledim. Normalden daha defansif oynadı, ataklara destek olmasına karşın göbeğin ilersine pek geçmedi. He geçti tabi, 2 golü hazırladı. İlkinde Maicon'a çok klas bir pas verdi, Maicon ortaladı Nilmar kafaladı ve gol geldi. 10 kişi Brezilya'yı 11ledi Blumer! 4.golde soldan mükemmel ortaladı, Maicon'un şutu kaleciden döndü yine Nilmar son kez dokundu.
Elano sabah sabah yüzümü güldürdü.
Parçalı ile nice maçlar çeviresin, Elano...!

9 Eylül 2009 Çarşamba

Uçan Kuşlar Martılar...!

GALATASARAY–BEŞİKTAŞ İNÖNÜ STADI / 1986

1986 yılı takım olarak çok güçlü olduğumuz bir yıldı , takımın başında Derwall vardı ve gerçekten şampiyonluğu hakediyorduk, rakibimiz Beşiktaş ise yine herzaman olduğu gibi Galatasaray şampiyon olmasında kim olursa olsun diyenlerin canı gönülden destekledikleri şampiyonluk adayıydı,
O sene yalnış hatırlamıyorsam derbileri üst üste oynuyorduk, İnönüde Fener ertesi hafta ise Beşiktaş maçları vardı, maçlar tabiki gündüzdü ve taraftar mutlaka sabahlardı.
Galatasaray taraftarının bence en zirvede olduğu yılda 1986 yılıdır, bu tabiki önceki yılların bir birikimi ve uzun yıllardır şampiyon olamamanın etkisiyle daha da güçlenmişti.
Fenerbahçe taraftarlarının Kalamış olaylarının rövanşında İnönüye öğlen 12.00’de geldikleride yine aynı yıldır, gerçi haklarını yememek lazım tüm gece defalarca saldırmışlar hepsindede kovalanmışlardır.
Beşiktaş maçları bizim taraftar tarafından sabahlama olaylarında çok rağbet görmezdi çünkü onlara karşı hep bir çekingenlik vardı, o yıl bile Fener maçına sabahlayan birçok arkadaş ile konuşurken belki gelmeyiz diyorlardı. Beşiktaş maçı o yılın şampiyonluk maçıydı ve çok önemliydi. Maç günü beni liseden Beşiktaşlı bir arkadaşım akşamüstü telefon ile aradı ve İnönü’nün çevresinin şimdiden Beşiktaşlılar tarafından kuşatıldığını söyledi bana hatta sakın gelmeyin buraya yaklaşamamazsınız dedi.
Ben gece 23.00 gibi mahallleden birkaç arkadaşımla Beyoğlu’na çıktığımda çok farklı bir manzara ile karşılaştım , tribünden tanıdığım herkes oradaydı hatta tanımadığım çok büyük bir kalabalıkda vardı. Ondan sonrası çok da uzun sürmedi zaten tahminen 500-600 kişilik bir grupla çok hızlı bir şekilde eski Spor Serginin üstünden İnönü stadına inişimizi hatırlıyorum, aklımda kalan önemli bir ayrıntıda herkesin elinde uzun sopaların olduğuydu..
Bizim yukarıdan koştuğumuzu gören Beşiktaşlılar soluğu Kabataş da Deniz kıyısında aldılar, biz öyle akmıştıkki oraya hiç bir karşı koyma bile hatırlamıyorum, sadece caddeye kadar koştuğumuzu hatırlıyorum. sonra konuştuğum Beşiktaşlı arkadaşım da bizi uzaktan gördüklerinde herkesin ellerindeki sopaları gördüklerini ve kaçtıklarını söyledi, deniz kıyısındada polis tarafından çembere alınıp beklediklerini, Evet çok kısa bir mücadeleden sonra Kapalıyı aldık o gece ve herhalde 1-2 saat içinde kapının önünde 2-3 bin kişi olduk, Beşiktaşlıların stada tekrar gelişlerini hatırlıyorum toplu halde Beşiktaş yönünden sabah 5’de geldiler, biz hazırlıklıydık yeni bir savaş için ama onlar sadece ıslık çalarak önümüzden geçtiler ve polisin onlara ayırdığı üst kapıya ( o yılları hatırlayanlar alt da olan 2 kapıdan bizim girmemizin ne anlama geldiğini anlayabilirler) Bir ayrıntı daha vereyim, ben o gün stada giremezsiniz diyen o Beşiktaşlı arkadaşımı yukarıdaki tek kapıdan giremeyeceği için bizim kapıdan maça soktum.

CENK YERLİKAYA

geçmişi, yaşamadan özlüyoruz...

Golün Adııı!..


Az önce facebook'ta rastladım ve paylaşmadan edemedim.
Polonya 2. Ligi'nde Pruszkow - Kluczbork takımları arasında oynanan maçta ilginç bir olay yaşanmış.
Norbert Jedrzejczyk adlı futbolcu 70 küsür metreden topa asılılyor. Topu uzaklaştırmak için vuruyor oyuncumuz ama rakip takım kalecisi ceza sahası dışında yakalanınca bu vuruşa, top üstünden sekerek ağlara gitti.
Stadta olupta dakikalarca dalga geçilesi bir olay!

Dünya Kupası Spormax'te(!)

Spormax'in sloganı. Geçen gün Ermenilerin Bosna'ya kaybettiği maçı yayınlayıp, Brezilya-Şili karşılaşmasnı yayınlayacak olmakla, Dünya Kupası Spormax'te demek ne kadar doğru anlamış değilim. Bu gece Hırvatlar, İngiliz deplasmanına çıkıyor ve Türkiye'den açık ya da şifreli hiçbir kanal bu intikam niteliğinde ki maçı yayınlamıyor. Portekiz grubun kader maçlarından birinde Macaristan'la karşılaşıyor ama yayın yok bizde. Sırbistan-Fransa maçından da haberdar değil bizim basınımız.
Şöyle bir düşünce var sanırım.
"Maçtan önce stad önüne canlı bağlanırız, millet maçı izlerken gözleri başka bişey görmez zaten. Ardından da dayarız spor yazarlarını, eleştirmenleri gece 1-2'yi buluruz bi şekilde!"
Fotoğrafta ki renklilik Türk basınında yok malesef...

edit: Ntvspor İngiltere-Hırvatistan maçını veriyor. Sese gel...

8 Eylül 2009 Salı

Hadi Hidayet Kardeşim!


Kazandık. İlk maçı aldık, Litvanya karşısında. Maçtan aklımda kalana en hoş olay yorumcunun başlıkta ki cümlesiydi. "Hadi Hidayet kardeşim!"

"-vicius"ları geçtik, sıra "-ov"larda!!!

Türkiye-Bulgaristan Salı \\ 22.15 NTV

3 Eylül 2009 Perşembe

FIFA Coştu!

Geçenlerde Eduardo'ya verilen bir ceza var bildiğiniz üzere. 2 Şampiyonlar Ligi maçına çıkamayacak. Cezanın sebebi ise kendini yere atmak. Bence futbolda olması gereken hareketlerden biridir kendini yere atmak. Hakem yakalarsa sarıyı veriyor zaten, kasetten izleyip oyuncuya ceza kesmek nedendir anlamış değilim. Futbolu biraz rahat bıraksınlar da amatör ruhu kaybetmeyelim. Ulan ben bile 14-16 seviyesinde oynarken atardım kendimi be. Bu kadar saçma cezalarla futbolu sevenleri futboldan uzaklaştırıyorlar.

Gelelim FIFA'nın haklı olarak verdiği ve bu postu yazmamda etkili olan asıl cezaya. Chelsea 2 sene önce yaptığı bir transfer sebebiyle afedersiniz g.te geldi. Lens'ten yasa dışı yollarla transfer ettikleri Kakuta adında ki topçudan dolayı şimdi 2 sene transfer yapamayacaklar. Biraz ağır ama Chelsea'nin buna ihtiyacı vardı. Abromovich'in biraz durulmasını sağlar bu olay. Belki de cezanın verilmesini kendi halletti, kim bilir :p

1 Eylül 2009 Salı

Esme Bre Deli Rüzigar!

Geldik, kendimize anca geldik. Bir Ankara deplasmanının ardından, orucunda yan etkisiyle kendimize gelmemiz iftarı buldu. Yorulduk. Annenin nohutu, babanenin "38cm" salatalık turşusu aldı yorgunluğu. E tabi 06'dan 17'ye kadar süren uzun bir uykuda bizimkilere yardımcı oldu yorgunluk alma konusunda.

Bakırköy'e gittiğimde yaptığım ilk, "olum oruç tutuyo muyuz?" lan şeklinde ki soru cümlesini kurmak oldu. Niyet etmedim ki göte gelmeyelim, millet çatır çatır sigara içerken karşımda cebelleşmeyeyim diye. Tuttuk orucu, otobüste yerlerde uzana uzana gidince "tiki"de tutmuş olduk. G.tümüz tahta olana kadar yayıldık. Sırayla herkesin malını tahta ettik, deplAse otobüsünde. "ultrAslan Tahta" grubu olduk.

Yemekleri felan aldık, herşey hazır beklemeye koyulduk. Son 5 dakika da 20 kere saate baktık. (Bordo maçının ardından, kafam güzeleken dolmuş şoförü ile muhabbetim geldi aklıma=))) Sonra Uzakta ucu görünen cami minaresine takıldı gözümüz. Hoca okumadı birtürlü saydırdık, besteler söyledik kupkuru dillerle. Okudu sonunda yedik yemekleri.
Elimizde bilet yoktu. "Hurra" yönetmiyle girecektik stada. Girdikte. Kapıya yüklenip anında açtık. Sonrası daha zordu. Uzun bir duvarın üstünden, uzun parmaklıkları tırmanmak vardı sırada. Tırmandık. Bizim "bak işine" parmaklık diye kırık reklam tabelasının içindeki florasanı tutup patlatınca yarıldık bi yandan. Yara almadan kurtardı neyse ki.

İstanbul! İstanbul! nidalarıyla yerimizi aldık stadta. Franco'yu çağırırken, De Sanctis geldi aklımıza. Geçen sene, aynı yerde 10 kere felan çağırdığımız anlar geldi, hüzünlendik... Bundan bikaç dakika sonra bayrak tutarken bize hareket yapan Ankara'lı lavuklardan birine küfrederken bulduk kendimizi. Sonrası malüm, "gerizekaalı, gerizekaalı".
Maçtan çok bişey anlayamadım aslında. Elano'nun ne yaptığını çözemedim, aklımda kalan en önemli olay bu. Kanatlarda oynuyomuş hissi verdi bana ki çok çok etkisizdi, üzüldük. He birde ilk yarının sonlarında bastırdığımız sırada bir olay var ki anlatmadan geçemicem. Heycanlanıyoruz felan, gol geldi gelecek. Tezahürat söyleyemiyoruz "ah, uh" çekmekten. Bizim "bak işine" bana döndü ve "olm, beste atamıyorum ln" demez mi. O anda maçın ilk yarısı bizim için bitti. "Beste atamıyorum" ne demek olm ya :D

Neyse işte kazandık, herşey çok güzeldi. Dönüşte yine tahta olma durumları söz konusu oldu. Başlık ne alaka derseniz.
En önde oturunca radyo kumandasını da ben kaptım haliyle. Gece dönerken, bi kanalda bu türkü çalıyordu. Bi sigara daha yaktırdı bizim oraların şarkıları bana...

Azar Karadaş Kasımpaşa'da!


Yılların Azar Karadas'ı yada Azar Karataş'ı sonunda Türkiye'ye transfer oldu. Football Manager'da yıllarca peşinden koşardık. Türk babaya sahip olduğu için, yabancı statüsünde sayılmadığı için büyük nimetti. Gerçeği hiç yansıtmayan yüksek profiliyle, FM'de favorilerden oldu yıllarca. Herzaman tipini merak ettiğim ama bakmadığım biriydi Azar. Bugün nasip oldu, pek bişey kaybetmemişim. Kasımpaşa'ya hayırlı olsun.