Geldik, kendimize anca geldik. Bir Ankara deplasmanının ardından, orucunda yan etkisiyle kendimize gelmemiz iftarı buldu. Yorulduk. Annenin nohutu, babanenin "38cm" salatalık turşusu aldı yorgunluğu. E tabi 06'dan 17'ye kadar süren uzun bir uykuda bizimkilere yardımcı oldu yorgunluk alma konusunda.
Bakırköy'e gittiğimde yaptığım ilk, "olum oruç tutuyo muyuz?" lan şeklinde ki soru cümlesini kurmak oldu. Niyet etmedim ki göte gelmeyelim, millet çatır çatır sigara içerken karşımda cebelleşmeyeyim diye. Tuttuk orucu, otobüste yerlerde uzana uzana gidince "tiki"de tutmuş olduk. G.tümüz tahta olana kadar yayıldık. Sırayla herkesin malını tahta ettik, deplAse otobüsünde. "ultrAslan Tahta" grubu olduk.
Yemekleri felan aldık, herşey hazır beklemeye koyulduk. Son 5 dakika da 20 kere saate baktık. (Bordo maçının ardından, kafam güzeleken dolmuş şoförü ile muhabbetim geldi aklıma=))) Sonra Uzakta ucu görünen cami minaresine takıldı gözümüz. Hoca okumadı birtürlü saydırdık, besteler söyledik kupkuru dillerle. Okudu sonunda yedik yemekleri.
Elimizde bilet yoktu. "Hurra" yönetmiyle girecektik stada. Girdikte. Kapıya yüklenip anında açtık. Sonrası daha zordu. Uzun bir duvarın üstünden, uzun parmaklıkları tırmanmak vardı sırada. Tırmandık. Bizim "bak işine" parmaklık diye kırık reklam tabelasının içindeki florasanı tutup patlatınca yarıldık bi yandan. Yara almadan kurtardı neyse ki.
İstanbul! İstanbul! nidalarıyla yerimizi aldık stadta. Franco'yu çağırırken, De Sanctis geldi aklımıza. Geçen sene, aynı yerde 10 kere felan çağırdığımız anlar geldi, hüzünlendik... Bundan bikaç dakika sonra bayrak tutarken bize hareket yapan Ankara'lı lavuklardan birine küfrederken bulduk kendimizi. Sonrası malüm, "gerizekaalı, gerizekaalı".
Maçtan çok bişey anlayamadım aslında. Elano'nun ne yaptığını çözemedim, aklımda kalan en önemli olay bu. Kanatlarda oynuyomuş hissi verdi bana ki çok çok etkisizdi, üzüldük. He birde ilk yarının sonlarında bastırdığımız sırada bir olay var ki anlatmadan geçemicem. Heycanlanıyoruz felan, gol geldi gelecek. Tezahürat söyleyemiyoruz "ah, uh" çekmekten. Bizim "bak işine" bana döndü ve "olm, beste atamıyorum ln" demez mi. O anda maçın ilk yarısı bizim için bitti. "Beste atamıyorum" ne demek olm ya :D
Neyse işte kazandık, herşey çok güzeldi. Dönüşte yine tahta olma durumları söz konusu oldu. Başlık ne alaka derseniz.
En önde oturunca radyo kumandasını da ben kaptım haliyle. Gece dönerken, bi kanalda bu türkü çalıyordu. Bi sigara daha yaktırdı bizim oraların şarkıları bana...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder