31 Ağustos 2009 Pazartesi

Naptın Bolm!

Ya şimdi bu sağ tarafta izleyici olayları vs varya hani. Hiç takmıyodum. Millet yapmış bende yapayım dedim. Koydum. Gün geçti bu 48'e ulaştı. Vay en azından takipçimiz var 3-5 sağolsunlar diye içimden geçiriyorum ara sıra. Güzel hoş tabi de ben fazla takmıyorum. Eyvallah deyip geçiyorum, sizler ekledikçe. ama bugün bişey oldu. 48'den 47'ye düştü. Ben bi kötü oldum galiba. Karnım da aç. Deplasmana gidiyoruz, oruç tutsam mı tutmasam mı kafam karman çorman. Yapılır mı bu be!!

30 Ağustos 2009 Pazar

F1.09 / Belçika GP / Absürt Bir Hafta Sonu...

Çok garip bir hafta sonu aldı. Force India'nın pol pozisyonunu kapması ve büyüklerin arkadalarda kalmasının ardından, olağanüstü olaylar bugün de devam etti. Ferrari uzun bi aradan sonra 1.lik aldı vs vs.

Ferrari, Raikkonen ile sezonun ilk yarış galibiyetini alırken, Fisichella yarışı 2. bitirerek, takımının F1 tarihinde ki ilk puanlarını ve kürsüye çıkma şerefini söktü aldı. 3.lüğü, Vettel ile bu sezon kürsüye çıkmaya alışan Red Bull takımı kazandı.

Yarışın en heyecan dolu kısmı start anı ve ondan sonraki 1 dakikalık süreydi. En iyi startı Raikkonen yaptı, Fisichella'da startta geçilmeyerek tecrübesini konuşturdu. Barichello aracıyla yine sorun yaşadı ve geç kalkış yaptığı için çok gerilere düştü. İlk virajdan sonra ki tırmanma kısmının sonunda; Grosjean'ın çarpması sonucu Button, Alguersuari'nin çarpmasıyla da Hamilton ilk turda ve aynı virajda yarış dışı kaldılar. Böylelikle ilk turdan Güvenlik Aracı'nı pistte görmüş olduk. Ayrıca Dünya Şampiyonu Alonso'da lastik sorunu yüzünden yarışı bırakmak zorun kaldı.

Fisichella iyi kalkış yaptı ve 1.liğini korudu ancak Güvenlik Aracı'nın pisti terketmesiyle birlikte Raikkonen atak yaparak 1. sıraya yerleşti. Bugün gördük ki KERS sistemi Ferrari'ye yaradı.
BMW de 4 ve 5. sıraları alarak sevindirdi bizi. Yarışta ki diğer puanları ise Kovalainen, Barichello ve Rosberg kazandı.

Büyük başarısından dolayı, posta Fisichella fotoğrafı koyarak kapatalım hafta sonunu...
Not düşmeyi unutmuşum. Yarıştan sonra NTVSpor'a bakayım dedim, kaçırdığım bişey varsa diye. NTVspor'u sürekli takip eden biri olarak söylemek isterim; bu kadar yazım yanlışı ve anlatım bozukluğunu bir arada görmemiştim. Elbette olur, bizde yapıyoruz ama onlar büyük bir kurum. Olmamalı bence...

Gökçekler Bastı!

Ankaragücü'nün yeni başkanı Ahmet Gökçek olmuş! Ankaragücü taraftarı ne tepki verecek çok merak ediyorum. Ankara'Ya gidecez yarın, Gökçek görmek istemiyoruuuuummm!!!

Rooney's Heading Sliding Tackle!!!

Dün akşam iftardan önceki kısmını kaçırdığım ManU-Arsenal maçının son dakikalarında Rooney'nin azmiyle karşı karşıya kaldık. Bu çirkef insan evladının ceza alanında kendini yere atmasını anlayabildik ki çok yapar böyle şeyleri. Bir 3 puan uğruna çirkinleşmeyi iyi becerir, çirkin insan!
Free Image Hosting at www.ImageShack.us

Ancak dün öyle bişey yaptı ki abi gözlerime inanamadım. Yerden giden topa yetişebilmek için herif kafasıyla uçtu. Ayağa kaymak terimini, kafayla gerçekleştiren ilk insan olma ünvanını elde etti sanırım. Tam o pozisyona ait bir video bulamadım ama aradım bi GİFmi CİFmi ne öyle bişey buldum. Üzerine tıklayın gif'i izleyin.
Ben bile o kadar şaşırdım ki Wenger'e hak vermemek elde değil...

30 Ağustos!


Zafer Bayramı Kutlu olsun. Bu vatanı bize emanet eden Ata'mızın ve atalarımızın ruhları şad olsun...

F1.09 / Belçika GP / Tersine Formula!


1.Fisichella
2.Trulli
3.Heidfeld
4.Barrichello
5.Kubica
6.Raikonen
7.Glock
8.Vettel
9.Webber
10.Rosberg
11.Sutil
12.Hamilton
13.Alonso
14.Button
15.Kovalainen
16.Buemi
17.Alguersuari
18.Nakajima
19.Grosjean
20.Badoer

Bu nasıl iştir ben anlamadım. Brawn'ın muhteşem düşüşü ve McLaren'in aynı şekilde muhteşem dönüşü.
Derken Belçika'da herşeyin altüst oluşu. Fisichella'dan süpriz(x38924) bir pol pozisyonu! BMW'den sürpriz bir 2.çizgi! Akıl erdiremedim. Yazacak bişey bulamıyorum! En iyiler sonda, en iyiler başta! Bildiğin "Tersine Dünya!"

27 Ağustos 2009 Perşembe

Tuncay Stoke City'de!!!

"Middlesbrough manager Gareth Southgate has confirmed that Stoke City are in talks to sign Robert Huth and Tuncay for a combined fee of around £11m"
Diyor haberde. Southgate sonunda izin vermiş Tuncay'a ancak Stoke City'e gitmesini hiç beklemiyordum. Gerçi Fb gibi Avrupa'da 2-3 maçla göz önünde olacağı bir ekipten sonra her maçta yazılıp çizildiği bir ligde oynamak gibi bir şansa sahip. Yolu açık olsun.

Kilolu Futbol Efsaneleri #1

Yeni bir seri başlatıyorum şuan itibariyle. Orucun da vermiş olduğu etkiyle kilo muhabbetlerine girmiş bulunmaktayım. Bu başlık altında kilosuna rağmen futbol efsanesi olmuş, aldığı kilolar futbol hayatının devam etmesine engel olamamış topçuları tanıyacağız. Kısaca ve argoca götüne, göbeğine hakim olamayan topçuları yazmak istedim arkadaş. Sizlerinde yardımlarını beklerim mail adresime.

İlk konuğumuz neredeyse Londra'nın bütün düşman ekiplerinde oynamış, "Razor"(ustura tahminimce) lakaplı Neil Ruddock! Millwall, Crystale Palace, Tottenham, West Ham United gibi birbirleriyle ilişkileri iyi olmayan 4 Londra ekibinde yer almış. Ruddock, bu ekiplerin yanı sıra Liverpool gibi üst düzey bir takımda da kendine yer bulmuş ve yaklaşık 5 sene Anfield Road'un çimlerine ayak basmış.
68 doğumlu olan Ruddock 17 yıllık futbol hayatında sadece 1 kez İngiltere A milli takımının formasını giymiştir. Kiloları ve sertliği yüzünden pek çok kişi tarafından sevilmemiştir. Ayrıca "Razor" tüm futbol yaşamını İngiltere'de geçirmiştir. Kariyerinin sonunu Swindon Town'da menejer/futbolcu olarak geçirmiştir.
Ruddock, Eric Cantona ve Patrick Viera ile saha dışında yaşadığı kilo tartışmalar ile gündeme gelmiştir. Viera Arsenal'de oynarken West Ham deplasmanında, Ruddock'un yüzüne tükürdüğü için 9 maç ceza almış zamanında.

Seyrantepe'ye Çözüm // TOKİ

Her ne kadar Ali Sami Yen gibi bir mabedi, Orjin gibi bir geleneği bırakmayı zerre kadar istemesem de Galatasaray Kulübü için ve Türk futbolu için bir çözümsüzlük haline gelen Aslantepe Projesi; ihaleye katılan şirketlerin yeterli tekliflerde bulunamaması üzerine TOKİ tarafından yapılmaya karar verilmiştir. Stadın 1 yıl içinde çatısıyla beraber biteceğini belirtmiş TOKİ yetkilileri. Hayırlısı olsun diyelim. Haydi şimdi Seyrantepe yolcusu kalmasın...

26 Ağustos 2009 Çarşamba

Polise İnat Tezahürat!

Ne yalan söyliim dün gece ki olayların çoğu benim hoşuma giden şeyler. Tabi ki emanet bulundurmak, adam bıçaklamak, kesmek biçmek kimsenin hoşuna gitmez ancak taraftarlığın ruhunun altında yatanın kavga olduğunu düşünürüm. Maçlardan önce ve sonra mevzu yaşamadıkça zamanla monoton hale gelebiliyor ki ülkemizde statlarda herşey yasak olduğundan sadece dışarda keyif alabiliyorsun. Neyse dün gece, en fazla hoşuma giden fotoğrafı kaydetmiştim. Yorumsuz yayınlayacaktım ama dayanamadım.
Bordo maçından sonra stadtan çıkarken rakip taraftarın yanına kadar gidip "f.ck you, f.ck you" diye bağırırken polisin üstüme atlamaya çalışması geldi aklıma. Tabi ki rakibe küfür ederken işin gırgırındaydım her zaman olduğu gibi. Mevzu çıksa iş farklı olur :P Hamburg maçından sonra da 1 saat rakip taraftarın 1 metre önümden geçişini seyrettim üstümde atkımla da ne bi olay çıktı ne bişey, sohbet bile ettik... Bunlar normal şeyler dediğim gibi ama mevzusuz da olmaz!

West Night...


West Ham United 3 - 1 Millwall
İzlemek için kendimi yırtsam da radyodan dinleyebildim maçı anlayabildiğimiz kadarıyla artık. Maçtan önce de bir Green Street Hooligans çakmışım ki sormayın. Canım nasıl bira çekti anlatamam. Çıkıp bağaracaktım;

i'm forever blowing bubbles,
pretty bubbles in the air.
they fly so high,
nearly reach the sky.
then like my dreams,
they fade and die.
fortune's always hiding,
i've looked everywhere.
i'm forever blowing bubbles!
pretty bubbles in the air.


Who Are You!!??

25 Ağustos 2009 Salı

Sol Campbell Notts County'de!

İngiltere'de paranın yönlendirmeleri devam ediyor. Bİlindiği üzere Lig2 takımlarından Notts County Sven Goran Eriksson'u takımın direktörlüğüne getirmişti. Tabi ki kariyerinde İngiltere A milli, Lazio gibi takımlar bulunan İsveçli bir adamın Notts County'e gitmesi o memlekete olan aşkından kaynaklanmıyor elbette. İşin içinde para olunca...

Notts County, Lig2'ye göre fazlasıyla güçlendirdiği kadrosuyla lige çok iyi başlangıç yapmıştı. Şimdi kadrosunun gücüne güç kattı. 35 yaşında ki İngiliz defans oyuncusu Sol Campbell'la anlaşma imzaladılar. 70 küsür milli takım maçı, Arsenal'le şampiyonluklar, çifte kupalar ve İngiliz futbolunda saygınlık kazanmış bir futbolcu. Yine para konuştu, tabi. Eriksson'un büyük etkisi var tabi demiş ama bu yaştan sonra daha etkili olan bişey varsa o da paradır... Bonservisi bedavaya geldi Campbell'ın...

Başkan Hep Aynı...

Aziz Yıldırım'a Arda konusunda verdiği cevaptan sonra, bu yaşadığım 2. şok oldu. Bu kadar açık sözlü, rahat olunur. Brrraavvaaa!

24 Ağustos 2009 Pazartesi

1 hafta 3 maç; 13 gol! peşindeyiz ulAn!

Galatasaray uzun zamandır böyle zevk vermiyordu be arkadaş.
2002'den bu yana her maça puan kaybı korkusuyla çıktık, her maçta 3.5 attık ama neredeyse 96'dan 2000'e kadar geçen süre zarfındaki zevki alıyorum her maçımızda. Uzun yıllar, TV muhabirlerine yalandan 5 atıcaz diyen saygı değer Galatasaray taraftarı, artık gönül rahatlığıyla sıralayabilecek golleri rakip filelere. "Arda, Elano, Baros(X2) abi" diyebilecek artık. Keita 3 takla atar, 2 golden 6 taklaya tekabül eder diye geyiklere girebileceğiz bundan böyle! Her maçta 3-3-3/4-4-4 diye bağırabileceğiz artık. 4-4-4 diye bağırırken içten içe 5. golüde hissedeceğiz aslında.

Gel gelelim günün enstantanelerine.
Malüm ramazan ayındayız ve önceki senelerde tutmadığım günlerin acısını çıkartırcasına 3 gündür iyi gidiyorum bugün olduğu gibi. Orjin'in enfes köftesiyle açayım diye gittim ama sonu gelmez sırayı gördükten sonra, arkadaşların buger'da açalım ısrarlarına dayanamayarak hayatımda ilk kez festfut'la iftar yaptım. Yok 2.ydi sanırım, bide kentaki macerası vardı. 2 tane menüyü indirdikten sonra mideye, üstüne 2'de bira çakınca demiycem öh derler adama ama aklıma gelmedi değil. Orjin havasından sanırım canım çekti yalan yok :D

Maç saatine yakın girdik stada. Topçuları çağırma faslını kaçırdık haliyle.
Durum 2-1, gayet iyi gidiyoruz derken Elano çıktı sahneye, çaktıı füzeyi 90'a. Eski stadımızın eski tribünü karıştı o anda. Normalde sette takılan ama yukarda susan arkadaşları engellemek için üstlere çıkmış bir arkadaş uçtu üstümüze. Kafa göz girdi sandalyelere. Bilanço; incilmiş bir bel, yarılmasına ramak kalmış bir kafa oldu. Üzüldük haliyle ama sevindikte bize bişey olmadı diye. Seviyoruz(seviyorum seni'ymiş pardon, ehehe) diye bir şarkı var bilirsiniz, bunun sonuna Galatasaray koyup söylemek moda oldu bu sene. Yok arkadaş ben almiim, kötü! Hayır bide başladı mı bizim tribün bitirmiyor anasını satiim. Kapalı'da gıcık o besteye anladım ben. Bugün tribünü beğendim. Kapalı deyince Kapalı bağırdı, açıııık deyince açık bağırdı. Numaralı bile bikere de cevap verdi ya yeterdi artardı. Güzeldi...

Kapalıyla aynı anda, nice "Omuz Omuza ve Pınar Başı" söyleyeceğimiz günlere(!)

20 Ağustos 2009 Perşembe

Çok İyi ya!



dejavu!

İngiliz Futbolunu Sevmek!

İngiliz futboluna hafta sonlarının yetmediği bir hafta içini daha yaşamış bulunmaktayız. Durdurak bilmeden oynanan futbolun üstüne birde durdurak bilmeden maç yapıyor bu adamlar. Bizde senelerdir ziyafet çekiyoruz.
Bambaşka bir futbol canım bunlarınki. Bambaşka bir futbol demek yanlış olabilir aslında. Bizde de oynanıyor ama İngilizler bu işin kralını oynamasını biliyor. İsterse kadrolarında 11 tane Fransız olsun, beni hiç mi hiç ilgilendirmiyor. İngiliz Futbolu o! Britanya Adası üzerinde futbol kendini aşıyor. Stadlarından tut, kenardaki reklamlara; oynanan futboldan tut, oyuncuların mimiklerine kadar herşey bambaşka bir hal alıyor. Kamera çekimleri bile ayrı bir hoş geliyor gözüme.

Bu gecede Digiturk kısıtlı(!) imkanlarıyla 1 maçı canlı olarak ekranlara getirdi. 4 maçı veremedi beyfendiler, kanal kıtlığı varya hani. Neyse ki Burnley-ManU maçı benim istediğim maçtı. Küçük takım, büyük takıma karşı kendi evinde. İngiliz futbolunda en zevk aldığım olaydır. Hele ki bir sürpriz varsa ortada, değmeyin keyfime. Burnley yine yaptı yapacağını. Kaleci Biran Jensen kaderiyle oynadı maçın! Aslında severim ManU'yu ama içimin yağları eridi o penaltı kaçınca! Taraftarın tepkileri, son anlarda ki "hadi Burnley" şeklinde dakikalarca bağırmaları felan. Bir kez daha İngiltere'de bir tribünde maç izlemeye yemin ettim!!!

Burnley 1-0 Manchester United
Birmingham 1-0 Portsmouth
Hull City 1-5 Tottenham
Liverpool 4-0 Stoke

19 Ağustos 2009 Çarşamba

İrlandalılar


ASLAN
(Rock Band)

Bodrum açıklarına açıldığımız birgün, arkadaşın koyduğu bir cd ile beni büyüleyen müzik çalmaya başladı. Irlandalı bir anneye sahip Mel'in dinlettiği bu grubun yaptığı müzikle harmanlanan bir tekne turu oldu Küçük Akvaryum'da. Çok etkilendim hakkatten, etkilendik hatta. Ne bu grubun adı dediğimde bana İngilizce heceleme yaptı. Ne hikmetse Aslaam anladık bizde. Bulamazsınız nette dedi Mel. Ben durur muyum:)
Dün aklıma takıldı ve belki 2-3 saat aradım nette. Aslan diye bişey çıkıp durdu karşıma. Bunlar değil diye bakmadım ama tam bıkkınlık geleceği sırada albüm satışı yapan bi sitede 1-2 şarkısının 40 saniyelik tanıtım bölümlerini dinledim ve müthiş son! Bulmuştum, Aslaam değil Aslan'mış!! İrlanda'dan gelipte sevgilimle bizi bizden alan grubu bulmuştum! Tabi bunların albümlerini de bulmak gerekiyordu. İnternette bi tek albümleri yok derken, hatun bana "sen entel entel ara, limewire'da buldum ben demesin mi":D (limewire'ı sevmem de o yüzden bakmam oraya).

Kesinlikle dinlenmesi gereken bir grup. Limewire'dan birkaç şarkısına ulaşılabiliyor ancak ben en beğendim şarkılarını rapid'e upload ettim burdan indirmek isteyenler için. Şarkının üstüne tıklayıp indirin...

Aslan - Love Is All You Need

Seni Hep Sakallı Gördüm Be Giga

Amasya'da oturduğum yıllar, Samsun-Galatasaray maçları benim için kaçırılamaz bir fırsat olurdu. 97'de Amasya taşındığımızda babamdan maçlara gitme sözünü almıştım. Bu arada baba mesleği yüzünden gezdiğimi belirtip konuya döneyim.

Tabi herşey istenildiği gibi olmayabiliyor, yaş itibariyle. Amasya'da kaldığımız 5 yılda sadece 2 kez Galatasaray maçına gidebildim. Büyük bi Hagi tutkunuyum bende, biçok Galatasaraylı gibi ki bence gelmiş geçmiş en iyi oyuncudur dünyada. Ben bilmem Maradona nasıldır, ben bilmem Pele kimdir. O zamanın şartlarında en iyi olmuşlardır ama Hagi hangi dönemde oynarsa oynasın en iyisi olabilirdi. Ama sadece Galatasaray'da oynamalı o, o Galatasaray'da var olup Galatasaray'ı var eden adamdır!

Neyse bu gece oturdum mis gibi rüzgarıyla evin balkonunda dumanlanırken, geldi aklıma birden. Ah be keşke daha çok görebilseydim canlı canlı dedim. Ulan 2 kere gördüm bizim "ustayı" 2'sinde de sakallıydı. Romenlerin bir adeti diye duymuştum. Bi yakınları öldüğü vakit sakal bırakırlarmış. Samsun maçlarına denk geliyordu her seferinde ama o "karpatların maradonası" takımını hiç yalnız bırakmıyordu. Sevenlerinin karşısına çıkıyordu her seferinde. Ah ah...

Özledik be usta!
You will be always in my heart!..

18 Ağustos 2009 Salı

John Dahl Tomasson

32 yaşında ki Danimarkalı futbolcu. Hiçbir zaman golcü diye adlandıramadığım(ız) bir adam bu. Tomasson Feyenoord'a döndü sezon başında. Bundan önceki her takımda yedek kalmasına alıştığım için Feyenoord'da oynarken görmek çok ilginç geldi.

Feyenoord'da oynarken görsek ne faide. En son Heracles maçını izleyenler bilir(en azından özetini), kaçırdığı goller beni benden aldı. Hele bir pozisyon var ki amatörde kaçırılmayacak bir pozisyon. Video'nun 2.10. dakikasında bu olaya şahit olabilirsiniz. Roy Makaay kenarda acı dolu gözlerle izliyordu Tomasson'u.
32 yaş futbol için çokta geçmiş bir yaş sayılmaz. Ancak Tomasson'da, FM'de sıkça bahsettiğimiz strengh olayı kalmamış. Gücünü kuvvetini almışlar sanki. Gözümde hep "kalbur altı" bir futbolcu olarak yer etmişti Tomasson ki Heracles'e attığı golde o kadar zorlandı ki boş kaleye topu göndermeye acıdım artık resmen. Ayağını uzatmaya mecali yokmuş gibi. Böyleleri uzaklaştırılsın futboldan ya...

Maritimo ve Kasımpaşa


Original Video- More videos at TinyPic

Turkcell Süper Ligi, bu sezon, geçen sezona göre daha çok penaltı golü izleyeceğimizi hissettire hissettire başladı. Hakemler ise penaltılara çok dikkat eder oldular ki neredeyse her penaltı tekrar edilecek duruma geldi.
Önümüzde bir Kasımpaşa örneği bulunmakta. Bu hafta sonu oynanan Kasımpaşa-İBB maçında görevli Serkan Çınar, Kasımpaşa'nın kazandığı penaltıyı 3 kez tekrar ettirerek adından bolca söz ettirdi. Moritz'in kullandığı ve gol yaptığı 2 penaltıyı da geçersiz sayan Çınar, 3.'yü geçerli kıldı ancak bu vuruşu kaleci kurtarmıştı.
Az önce haber özetlerini izlerken dikkatimi çekti.
Benfica sahasında Maritimo'yu konuk ediyordu ve Maritimo bir penaltı kazandı. Maritimo'lu Alonso ise öyle bir penaltı kulladı ki vuruş sırasında neredeyse 19 oyuncu ceza sahasına girmiş gibiydi. Gol de geçerli oldu. Çok ilginç geldi gece gece. Yorum sizin...

İkisinin Uyumu!.. Dembélé v. El Hamdaoui

Onlar 2 sömürge aileden gelen 2 genç yetenek. Biri henüz 22sinde, biri 25ine gelmiş durumda. Dembélé&El Hamdaoui'dan bahsediyorum. Malili(Belçikalı olmuş) ve Cezayirli ailelerden gelen 2 AZ oyuncusu. Aralarında ki uyumu farketmemek mümkün değil ki geçen senenin mimarlarından olması lazım bu ikilinin. Geçtiğimiz sene AZ Alkmaar'ı izlemediğim için çok pişman oldum, bu hafta sonu oynadıkları futbolu görünce. RKC Waalwick'i dağıttıkları maça denk gelmemden midir bilmem, çok beğendim. Attılar attırdılar. Ligin ilk haftasında alınan bir yenilgi var ortada ama bu onların performansını değiştirmiyor. AZ'yi taşıyor bu ikili ki sezon boyuncada -başlarına kötü bişey gelmedikçe- böyle devam edecekler gibi görünüyor.
Dembele isimli arkadaşı biliyoduk zaten. Belçika milli takımı o kadar çıkıyor ki karşımıza, e bizde tanımaya çalışıyoruz tabi az biraz. Dembele'yi bilmesine biliyordum ama dikkat etmemiştim pek. Hamdaoui ile yanyana gelince de bu genç süper iş çıkarıyor. Hamdaoui hakkında ise pek bi bilgiye sahip değildim malesef ama profiline bakınca onunda Belçika'da profesyonel olduğunu görebiliriz. Yanlız Hamdaoui'nin dikkatini ilk çekenler İngilizler olmuş. Yani bir "Ada" macerası da yaşamış bu futbolcu. Sonrası Hollanda'ya Willem'e ve yeniden doğacağı AZ Alkmaar'a...
Şu ana kadar AZ'nin ligde attığı 10 golün 6'sında bu ikilinin imzası var ki yaptıkları asist sayısına ulaşamadım malesef :)) Takip listeme aldım bu iki Afrika göçmenini...

16 Ağustos 2009 Pazar

Dün Geceden // Tribünsel

Kapalı'nın adam akıllı 3-4 kere bağırdığı maçta, eski açık yani bizim tribün kendini parçaladı. Çok saçma işler dönüyor tribünde, ben anlamış değilim. Bizimkiler numaralıyı ayağı kaldırmanın derdine düştüler ya dün gece kafayı yiyecektim. O sırada kapalı "omuz omuza"yı patlatıncada bön bön bakakaldık ve susturulduk. Bu zihniyeti anlayamıyorum. Geçen sene hepberaber "Nevizade Geceleri" söylerken, bu sene önce kapalı sonra biz söylüyoruz ki sorunca "neden abi?" diye; "biri önden biri arkadan gidiyo, sesler karışıyo" diye saçmasapan bir cevap alıyoruz. Geçen sene neden karışmıyordu? Bu sene ki cenabetlik kimden kaynaklanıyo?
Kapalı'yla karşılıklı bişeyler yapalım diyorsun, yarısından fazlası susuyor. Karşı tarafın dediğini bile anlamıyorsun. Yeni Açık bile inletiyor Mecidiyeköy'ü.
Bizim "Bak işine Emre" dün gece çok çekti arkadaki "AyÜni" tayfasından. Bi ara omzunda 7 el felan vardı :D Yer değiştirme tekliflerini ters çevirsemde, dayanamadım geçtim yerine ama önce tayfayı uyardım "beyler aman diim" :D
Orjin'de çok takılamıyoruz artık. Müzdarip olduğum konulardan biri de bu. 8'de buluşup 8.30'da içeri giriyoruz. Hemen bi "hüop, UNİİİİİİ!!" diye bi ses! "Dur daha biram bitmedi mk!"

Korkarım ki tribün içinde bazı anlaşmazlıklar var çözülemeyen ve bu da tüm tribünün içine ediyor.

1 Ağustos 2009 Cumartesi

Sonunda :) Pause(yazıldığı gibi anacım)

İstanbul'dan kaçmanın zamanı gelmişti de geçiyordu bile! Sonunda Bodrum'a doğru yol alıyorum. Mutluyum, huzurluyum... Beni okuyan, arada bir bakıp geçen herkese iyi tatiller, hoşçakalın! Geri gelecem, kaybolmayın biyere =)