8 Şubat 2010 Pazartesi

Lay Lay Lom Galiba, Sana Göre Sevmeler

... geyiğiyle başladı deplasman yolculuğu. Uni ve Hell aynı otobüste, yer yer boşluklarla ama Galatasaray sevdasıyla dopdolu koyulduk Kayseri yollarına. Tribün hikayeleri ile başladık muhabbete. Motor sesinden duyamaz olduk birbirimizi, yükselttik ses tonumuzu. Alkolün etkisiyle bastıran uykular ve bir çiş molası. Ardından arka 4lüye yerleşme durumu. Motorun sesini kulaklıktaki müzikle bastırma çabası, kapıdan gürül gürül gelen soğuğu kendi çabalarımızla engelleme girişimleriyle girilen uyku dalgası...

Uyandığımızda Kırıkkale gişeleri. Yol kenarında ki tabelada görülen -9 derece sıcaklık ve tabelayı görmek için 1950(!) model otobüsümüzün camlarından kazıdığımız buz parçaları... "hay amk ne soğuk var, bi sigara yakayım bari" diye içilen sigalar ve ardından kamyoncularla birlikte içilen sıcacık bir kase çorba. Reisin çorbacıyla yaptığı pazarlıkla yüzümüzün gülümsemesi.
-2 liraya bırak işte tanesini.
-abi 2.5 olsun.
-bizi buçuklarla uğraştırma, bırak 2ye
-abi vallahi olmaz.
-iyi 2.5 olsun, 8 lira yapmadıkça hep buradayız.
-tamam abi 2 liraya veriyorum çorbayı, tamam.

Yola çıkmadan önce kaybettiğim 15 lira sebebiyle cebimde 5 lira kalmış, sevgilim sabahın köründe bankaya para yatırıyor. Kırşehir'de beklerken, 3 saat burdayız haberi geliyor. Bir şekilde Kayseri'ye gitmenin yolları aranıyor ama çare bulamıyorum. Saat 5'te stadın çevresinde oluyor ama bir bankamatik yok. Simite vuruyoruz kendimizi. Zira kimsede para yok, ya da millet tassarrufa giriyor. Simitler mantı gibi geliyor mideye. Simitçi hayatının simitini satıyor, 5 dakikada.

Stada giriyoruz sonunda. Parayı falan unutuyorum, simit yetti. Kayseri stadının Ufoları yüzümüze vuruyor sıcağını. Ayaklar pert yalnız. Ordan biri "Amk yerden ısıtmalı yapaydınız bari!" Evet haklı arkadaş, eheheh. Stad güzel, kutu gibi. Spor salonu hissi veriyor insana. Üst katlar, alt katlara göre daha dik olduğundan mıdır nedir, üstlerden önündeki kaleyi göremiyorsun. Olsun amaç destek.
Amaç destek ancak, biraz sesimi yükselteyim başım çatlayacak gibi oluyor. İlk 10 dakikadan sonra dayanamıyorum. Biraz oturup başımı ovuşturuyorum. Normale dönüyor gibi. %100 performansa ulaşamasakta, destek vermeye devam ediyoruz. Ulen sinüzit!

Yerinde izlediğim maçlardan sonra hele birde kötüysek futbol hakkında yazmak istemiyorum. İçimden gelmiyor, zira! Keita ve Arda'nın çabalarını görmek yetti. Uğur'un maç boyu yaptığı orta şut karışımları delirtti. Zeminden, zeminden... Franco'nun gelen geri pasa, önündeki rakibe rağmen plase vurması güldürdü. Neill'in maç sonu gelip taraftarı alkışlaması ise maçın olayıydı. "EPL görmüş olgun topçu" şekli... Alın size yeni bir sıfat tamlaması, heheh.

Dönüşün ilk 1 saati maç sohbetleriyle geçti. E tabi büyük bir geyiğimizde vardı. Başkanın tezahüratları gülmekten kırdı geçti. Neyse:) Kırşehir'de yenilen yemek ve deliksiz bir uyku. Dönüş yolunun en akılda kalanı ise, arkadan gelen bir ses:
-Kaptan! Gaza basma!

4 yorum:

arnawut dedi ki...

adozzi ya kusura bakma usta yorumunu yanlışlıkla reddettim :S
sağolasın.
denizliye gidemedim. reis var tabi de bilet maliyeti yüksek olunac kontenjan az oluyor, o bakımdan gidemdik ama gidebilirmişim de sonradan öğrendim. nese uzun hikaye:)

adozzi21 dedi ki...

hiç çaktırmadan burdan devam edeyim bari :p farkettiğimde çok geç olmuştu :)

evet öyle olmuş..uniden bir abimiz zar zor geldi..sen hangi tayfadansın merak ettim bak şimdi :)

arnawut dedi ki...

şş şşş şş UNI! :))

Adsız dedi ki...

başlık müthişş*