4 Eylül 2010 Cumartesi

Bir tarif yok bu sevdaya...


Bir tarif yok bu sevdaya,
Sevmek değil, ibadet adeta.
Ne şampiyonluk ne kupa; umrumda!
Şanlı Cimbom aşkın bir başka!!

Son günlerde, girdiğim işin yoğunluğu ve verdiği yorgunluk sebebiyle tekrardan pasif duruma düştüm blog ve sosyal hayat konusunda. Ne değerliymiş; tribün, arkadaşlık, deplasman yollarında ki makaralar bunu daha da iyi anlıyor insan. Gerçi az çok belli verdiğim değer ancak şahsım adına da kanıtladım bunu. Çok özledim tümüyle ortamı.

Ve eve gelip yatağa girmeden önceki vaktimi; tezahürat videoları dinlemek, deplase yazıları okumakla geçirmekten zevk alıyorum... Yukardaki tezahüratı dinlerken gözlerim doldu... Ne güzel besteler, ne duygulu şarkılarımız var Galatasaray için... Yeni nesil, tribüncü gençlik bunları söyleyemeden büyümesin ne olur...

Hiç yorum yok: