Nedir çocukluk aşkı? Minnacık ellere sahipken, seni heyecanlandıran bir kız mı? Daha annenin seni okula götürdüğü zamanlarda, hep yanında olmak istediğin öğretmen hanım mı? Yoksa hergün ikibinbeşyüz liralık harçlığından kısıp, maçlarına bilet almaya uğraştığın; kaybettiği zaman sabahlara kadar ağladığın; kazandığı zaman minicik sesinle dağları titrettiğin arma mı? Yoksa farklı duygular mı akla gelmesi zor?..
Daha okul yollarına düşmeden, babamızın aldığı Galatasaray fikstürüyle başladı aşkımız. Okuma yazmayı ondan öğrendik biz. Babamın göbeği üstünde maç skorlarını yazarken başladı o muhteşem G ile S'nin birleştiği armanın aşkı. Bizim çocukluk aşkımızda Sarısıyla Kırmızısıyla Galatasaray arması oldu. Küçümen ayaklarımla, görevli babamın elinden tutup gittiğim o fb maçı ve sırtında oğluyla, saha kenarında görevli; belkide görüp görebileceğiniz tek polisti benim babam. Hangi maç, lig maçı, kupa maçı nedir ne değildir bilmiyorum ama o saha kenarını, o yanan meşalelerin çıkardığı sis bulutunu ve o muhteşem atmosferi hiç unutmam. Sarıyla Kırmızının çocukluk sevdam olmasının nedeni o atmosferdi belkide.
Son zamanlarda herkes çocukluk aşkını, gerçek renklerini belli ediyor ya ondan yazdım bunları. Ömrü hayatında hiç renk vermeyip, gün gelince, belki parayı bulunca, belki yaranmak adına renk atanları anlayamamanın verdiği rahatsızlıkla yazıyorum bunları...