bu ülkede başarılı bir işin, bir insanın, bir organizasyonun karşısına neden hep gereksiz insanlar çıkar çok merak ediyorum. dünya'da ün yapmış bir türk sitesini, sen neyin verdiği rahatsızlıkla kapatıyorsun. madem kapatmak niyetindesiniz, neden çocukça oyunlara başvuruyorsunuz? takip ediyoruz, bakalım mahkemelerden ne sonuçlar çıkacak. umarım şu mü-yap denen ziyan kuruluş defolup gider bu ülkeden. fizy yok ama liveza var. bahisçiler buradan buyrun rahat rahat maç takip edin:)
Değil SamiYen, sizin üzerinizde hakkı olan yediden yetmişe kimse hakkını helal etmeyecek. Yazıklar olsun, bırakın o kutsal "takımı" siktir olup gidin.....
Hep bağırıyoruz ya hani böyle, İstersen donatalım dört bir yanı bayraklarla diyoruz ya hani. Kanımızın son damlasına kadar CimBomluyuz diyoruz ya. Bileklerimi kessen sarı-kırmızı akar diyoruz. O gün geldi çattı sanırım, herşeyimizle sarı-kırmızı olmanın vakti geldi.
Sevgili Galatasaraylılar,
Ali Sami Yen stadına veda etmeye hazırlandığımız şu günlerde koreografi ekibi olarak bu vedayı unutulmaz kılmak için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. Dünyanın dört bir tarafında, Ali Sami Yen için bizim hissettiklerimizi hisseden renkdaşlarımızın hissettiklerini beze dökmesi ve bu pankartların Ali Sami Yen’i bir bayram yerine çevirmesi için bir organizasyon başlatıyoruz. Koreografi ekibinin kendi içerisindeki çalışmalara ek olarak düşünülen bu organizasyonda amaç, Ali Sami Yen’i eski günlerde olduğu gibi salkım saçak sarı kırmızıya boyamaktır.
....
Abilerimizden bir İzmir deplasman görüntüsü var yukarıda. Ne ateşli bir taraftar topluluğu öyle değil mi? Şimdilerde tribünün görevi bağırmak olarak algılanıyor. Tamam takımı ateşlemek için bağırmak gerekli ancak rakibi korkutmanın da yolu ateşli taraftardan geçiyor.
"Aramızda bulunan Türk bir arkadaşımız ( koyu Galatasaraylı ) ağır hastaydı. Onun icin "Come Back Soon, Cim Bom" yazdık. Kendisi şu an gayet iyi durumda ve tekrar aramızdadır. St.Pauli'den selamlarımızla..."
Almancası:
...Hallo,eines unser Türkischstämmigen Mitglieder ist auch gala-fan und war schwer erkrankt. deshalb "come back soon, cim bom" ihm geht es wieder gut und er steht in der kurve. gruß aus st. pauli!
"Çalışanlarını genellikle gece yaptığı transfer açıklamalarıyla şaşırtanve sevindiren, Galatasaray Anonim Şirketi bu kez saatler geceye doğru yol alırken işçilerini üzdü."
Evet. Öyle olduğumuzu düşünüyorum. İyi günde var isek, kötü günde de yanındayız sevdamızın. Yine arşınlayacağız yolları, yine paylaşacağız dertlerimizi, yapacağız makaramızı, yine birbirimizin omzunda uyuyup, omuz omuza sergileyeceğiz duruşumuzu.
İtalya 7. seviye ligleri "Promozione Gir. B"'de mücadele eden Gallipoli takımının taraftar grubu "Ultras Gallipoli". Çok sıkı bağlılar takımlarına. Gallipoli'yi yıllardır takip ederim, sarı ve kırmızısından dolayı. Bulabildiğim tüm kaynaklar çok güzel ancak hep 1-2 sene öncesine ait. Takımını kötü gidişatı mı bunda etkili bilemedim.
ultrAslan'în merakla beklenen yarışması bugün itibariyle başladı. Seçilen tasarımlar arasında tek güzel yukardaki "3"(üç) numaralı mont diyebilirim. Birkaç tane daha var idare eder seviyesinde ama bu mont seçilir diye düşünmekteyim. 3 numaranın bahis oranı 1.02'ymiş diyolağğ:)
Yine internette dolanırken okunan haberler ve yine garip garip yorumlar... Yine "ne insanlar var" dedirten anlar yaşadım 15 dakika önce. Öncelikle şu youtube, facebook grupları vb. ortamlarda haberlerin, videoların altına yorum yazan insanlara sormak istiyorum. Nasıl bir his? Eğleniyor musunuz?
"gs taraftari , dün lorik cana diye tezahurat yaptigi sirada adam penaltı yaptırdı .gs taraftarı Türkiyeye gelmis gecmis en kotu yabanciya neden tezahurat yapar ? ya futbolu bilmiyorlar yada amaclari farkli"
"volkan can - eger sen lorik cana takimin en iyisi diyosan ve o pozisyona penalti degil diyorsan . sana tavsiyem yelkenli tekneyle pasifigi gec , sahra çölünü gez , safariye katıl , himalayalara tırman ama futboldan uzak dur ."
414 Pescara - Ascoli
iy/ms 1(H) 3.55
416 Hertha Berlin - Bochum
ms 1 1.45
417 Sedan - Ajaccio
tg 2/3 1.70
419 Siena - Grosseto
ms 1 1.40
420 Alcorcon - Córdoba
çb 02 1.52
Toplam Oran : 17.53
Trabzon'da maçtan çıktık havaalanında beklerken, şapkalı bir eleman geldi. "Hemşerim merhaba, nasılsın" dedi. Dedim, "hayırdır birader, nerden hemşeri oluyoruz?" Meğer çocuk kosovalıymış. Başladı Arnavutça konuşmaya. Biz tabi İsviçrelerde unuttuk Arnavutça'yı. Dedim İngilizce'den devam et kardeşim. Azcık sohbet edip, fotoğraf çekindik sonra kardeşimle. Sonra o kendi uçağına ben kendi uçağıma binip devam ettik. Tabi "see you again" demeyi ihmal etmedik. Hadi bakalım...
Woah, woah, woah,
We've got the best midfield in the world,
Xabi Alonso, Momo Sissoko, Gerrard and Mascherano!
Bunu Galatasaraylılaştırıp, tribünde söylemek lazım çünkü yaklaşık yarım saattir bağıra bağıra söylüyorum. çok eğlenceli lan.
Video linki.
300 günübirlikçi battle of khilyos
Yükleyen permalinkmusic. - Film ve TV kanalındaki diÄ�er videolara göz atın
Abi bu nedir ya, öldüm bittim. hahah. one man, one girl!!! trihandrıd günübirlikçi, badıl of kilyos!!
İsteyin olacak demiştim altta. İnandık biz, bunu bütün Türkiye gördü dün. fb tribününü katlettik maç boyunca. Oyuncularımız da sahada çubuklu takımı ezdi geçti. Bu kadar eksik olmasa bu maç gelirdi çok rahat ancak olsun Galatasaray geri dönmüş hissini verdi bize en azından.
tarihler 15 şubat 1998’i gösteriyordu. galatasaray, o hafta fenerbahçe’yi yenmesi halinde liderlik koltuğuna oturacaktı ve bundan dolayı da faruk süren “20:45’de lideriz” diye açıklama yapmıştı. bu açıklama ortalığı ciddi şekilde germiş, fenerbahçe camiası da bu lafı yedirmek için ciddi şekilde hırslanmıştı. yanlış hatırlamıyorsam ümit davala antep maçında aldığı inanılmaz darbeyle sakatlandıktan sonra ilk kez ali sami yen’e gelip maçı izlemişti. çünkü galatasaraylı futbolcular attıkları her golde formalarının altında “senin için ümit” yazılı tişörtlerini göstermişlerdi. her neyse, maça gelirsek fenerbahçe 1-0 öne geçmiş, ondan sonra da devre bitmeden penaltıdan hagi ardından ikinci yarıda da küçük hakan’ın golleriyle 2-1 öne geçmiştik. tek kale oynuyorduk, her an 3. gol bekleniyordu. fakat olmadı ve bir karambolde maçın bitmesine birkaç dakika kala boliç’in golüyle fenerbahçe beraberliği yakalamıştı. muhtemelen fenerbahçe yarın bir gün uefa şampiyonu falan olsa, en fazla o kadar sevinebilirdi bir gole. yedek kulübesi çıldırmış, sahadaki bütün futbolcular formaları çıkarmış, kocaman bir yumak yapmıştı fenerbahçe camiası. ardından maçın bitmesiyle de bütün futbolcular taraftarlarına koşmuş ve çılgınca bağırıp çağırmışlar, bir sürü tezahüratı taraftarlarıyla birlikte söylemişlerdi. hatta ve hatta yine yanlış hatırlamıyorsam bir sonraki maçta fenerbahçe stadı’nda 20:45 diye pankart açılmıştı.
gelelim bugüne; maça gitmeyi kıl payı sinemaya gitmeye tercih etmiş 50.000, hadi o kadar acımasız olmayalım, 40.000 seyirci 10.000 taraftarıyla kadıköy’ü doldurmuştu fenerbahçeliler. yıllardır tek bir şey söylüyoruz, orada fenerbahçe’nin çok sesinin çıkmasının tek nedeni erken gelen goller ve galatasaray’ın oyundan kopmasıdır. fenerbahçeliler 2-0 gerideyken 2-1 yapınca çıtlarını çıkartamayan, ölümü bekler gibi kaderine razı insan topluluğuna dönüşüyordu. bunun nedenlerini fenerbahçeli gerçek taraftarlar zaten açıklarlar, onlar biliyor tribünlerin hallerinin içler acısı olduklarını. benim sözüm bu fenerbahçeliliğini reklam malzemesi yapan “cadde çocukları”na.
bunlar facebook’ta videolar resimler paylaşır, forumlara “cincon, 6alatasaray” yazar, hayatlarında bir kere ali sami yen’e gelmişlikleri yoktur, zengin olduklarından kombine biletleri ve fenerli kız arkadaşları vardır ve senede 10 tane maça ya gelir ya gelmezler. aslında bunlar bizim muhatap alacağımız fenerliler değildir ancak bilmeleri gerek, birilerinin anlatmaları gerek gerçekleri.
yazının girişinde değindiğim gibi, beraberliğe sevinme olayının en abartılmış hali bir galatasaray-fenerbahçe maçında, ligin 22. haftasında yapılmıştır. bugün “ezikler, puan aldılar seviniyorlar” diyen güruha sesleniyorum, takımınızın tarihinden, geçmişinden bihaber, sadece paylaşılan videolar kadar fenerli, gösteriş için durup dururken formayla gezen tiplersiniz.
biz galatasaraylılar, beraberliğe sevinmedik. beraberlikten memnun olmuş olabiliriz, keza 10 senedir yenildiğin bir takıma yenilmemek başlı başına bir memnun olma durumu olabilir. ancak ve ancak sevincimizin skorla bir ilgisi yoktur. nasıl ki 2-1 yenildiğimiz maçtan sonra da üçlü çektirdiysek, dün de kazayla bir gol yiyip kaybetmiş olsak bile yine o üçlüyü çektirecektik sabri’ye. bunun sebebi de çok basit; taraftarıyla birlikte omuz omuza savaşan galatasaray’ı özlemiştik. her topa basan, toptan ve sorumluluktan kaçmayan, üstün oynayan ve daha fazla gol kaçıran takımımızı sürekli bağırarak ve tabiri caizse fenerbahçeli taraftarların çıtını çıkartmayarak destekledik. sırf bunun için duyduğumuz huzur ve mutluluk sayesinde bugün bütün galatasaraylıların yüzü gülüyor. başımızdaki o adam bile her şeyin üstüne mutlu olma sebebiyken, siz kimsiniz de utanmadan “beraberliğe seviniyorsunuz” diyebiliyorsunuz? bütün medya seferber olmuş, skor tahminleri 3-0’dan başlarken, iddaa görülmemiş bir oran verirken herkese tokat gibi çarpan galatasaray takımının oyunu ve taraftarının inanmışlığına sevinmişsek size ne?
eğer dün beraberliğe sevinen insanları merak ediyorsanız, maçın son dakikasında emre çolak korner atarken bildiği bilmediği bütün duaları okuyan, parmaklarını yemekten tırnakları yok olan ve bütün maç sadece anonsçunun 84. dakikada söylediği “haydi fener haydi fener haydi” tezahüratının iki “haydi”sine katılarak sesini çıkartan renkdaşlarınıza, arkadaşlarınıza sorun. onlar dün akşam en çok sevinenlerdendi.
... yeter ki! Kazanmasanız da razıyız biz. En azından bizim kadar inanın, biz memnun oluruz...
Yuvana hoşgeldin babamın oğlu...
Yazık oldu, Galatasaray yine boş bir sene geçirmek için hamlesini yaptı. Ben böyle yönetim görmedim. 3 senedir "sezon içinde" takımın içine sıçan bir yönetim. Ha, takım çok mu iyidi? Hayır. Çünkü yönetim yaz boyunca yine sıçtı takımın ağzına.
Yarın ilk iş? İşe giderken, bir Galatasaray dergisi kapmak=)
Geçenlerde bizim "Çetin" ile konuşurken, laf yeni stadımız Aslantepe'ye geldi. Bu genco çalıştığım için gidemediğim Eskişehir'den dönüşte deplasman otobüsünde arayıp uyandırdığından ve nasıl geçtiğinden bahsederken, konu kombine fiyatlarına geldi. "Bak" dedi, "şöyle bişey geçti elime";
Camino a Istanbul, en busca de continuidad, espero que salga todo bien!***
Sinan Engin, Altan Tanrıkulu ve Bülent Korkmaz yorumculuk yapıyor. Melih Şendil'de program sunucusu olmasına rağmen, konuk gibi davranıyor her zaman ki samimiyetiyle. Birsu Eren hanımefendi de biblo olarak programa katılmış durumda.
not: kaynak, sağlam:):) uykusu kaçanlar, öpüyorum sizi:)
M.T. abimiz sever böyle başlıklar atmayı aslında:) Güldüğüme bakmayın, şu fotoğraf, Ayhan'ın seyirci geldimi deyip gülüşü falan beni fena halde yaraladı...
Rijkaard geldi, adam açıkça söyledi. Ben 4-3-3 oynatırım, ona göre transfer yapın sizi göklere çıkartayım. Bunu bu adam en başından beri defalarca söyledi, her türlü konuşmasında benim sistemim bu, değiştirmeyeceğim dedi. O zaman kimsenin sesi çıkmıyordu.
Şimdi takım elendi, ne oldu?
Rijkaard neden bu sistemde ısrar ediyor oldu.
E ulan yönetim bu kadar açıkça belirtilen sisteme göre neden transfer yapmadı?? Kimin suçlu olduğu konusunu açmanın anlamı yok çünkü herşey açıkça ortada.
Rijkaard'a kızıyoruz ortada hala, Ayhan, barış, Sarp 3lüsünden Xavi, İniesta, ... yaratmaya çalışıyor diye. E ulan adamla inatlaşmanın anlamı ne? Sen milyon eurolara transfer yapabiliyordun bu sezona kadar, şimdi ne oldu da yapamadın? Hala mı anlamıyorsun teknik direktörünün dedğini? Hayır tabiki, başka nasıl istifa ettireceksin sen bu adamı... Ama aslanlar gibi çıktı, görevimin başındayım dedi. Helal olsun.
Gidecek birileri varsa yönetimdir. Meira'yı, Nonda'yı sezon ortasında satıp, takımı dımdızlak ortada bırakan yönetimdir gitmesi gereken... Keita'yı satıp yerine SErdar Özkanlar getiren; yıllardır kanayan yaramız olan sağ beke bir türlü transfer yapmayı beceremeyen ve bizi Ali Turanlara mecbur eden yönetimdir tek suçlu...
Defolsunlar gitsinler.
Biz hep armanın peşinde olacağız bundan kimsenin şüphesi olmasın ama böyle insanlar takımı yönetiyorken içimdeki şevkin çoğunu alıp götürüyorlar... Yazıklar olsun...
Real Madrid maçını hatırlar burdakiler. Hani ilk yarısı 2-0 biten maç. Hemde Sami Yende."ama zaten favori Madrid'ti arkadaş. "Buraya kadarmış" demişti çoğu kişi. .
Uefa sürecini bilir misiniz? Tabi ki bilirsiniz. Hani kupa öncesi birçok otorite 1'e bilmem kaç veriyordu Cimboma..
Cimbom 14 sene şampiyon olamamıştı ligde ve ona inananların sayısı düşüyordu belki de..
vb.
Bu üstte saydığım şeyler, yürekten inanmayanların düşüncesiydi. Ama unutmamalıyız ki bizler zor günlerin adamı ve Cimbom da zor günlerin takımıdır.
Sonuç: Cimbom 2. yarıda kendine gelir ve yenilmez armada Madridi 3-2 yener (bir gol de geçersiz sayılır). UEFA kupasını namağlup şekilde alır ve finalde de Arsenal gibi Dünya devini yenerek. Ve 0 14 senenin sonunda "Cimbomu sevmeyenler ölürler"
İmkansızı başaran hep biz olmuşuzdur. Umudu kesmeden, armanın peşinden gitmeye devam edicez.
İstanbul-es es :330 km
Saygılar
by dmrzn
Saat 18.36'ydı kalktığımda. Kendime gelmeye çalışırken telefona uzandım, saate baktım. Bir anda gözlerim çakmak çakmak olmuştu, hissettim. Telaşlandım, kalktım banyoya koştum. Yüzüme su serptikten sonra, evin telefonunu aramaya koyuldum. Zira kontürüm yok. Hemen Çetin'i aradım.
-Kanka napıyosun?
-İyi kardeşim, sen?
-İyidir kanka. Maça geliyor musun?
-Tabi kanka ya bişey mi oldu?
-Kanka benim kombineyi alsana, uyuyakalmışım, geç kaldım ya.
-Tamam da kanka, maç yarın değil miydi ya? (O da şaşırıyor bu durum karşısında karıştırıyor)
-Hay mnskim ya ben ne yaptım!! La uyku sersemi maçı bugün sandım, iyi terliklerle çıkmadım evden, ahah!!!
Şeklinde bi konuşma geçti aramızda. Evet, maç gününü karıştırmıştım. Ne kötü bir durum. Kombinem arkadaşta değilde cebimde olsaydı, heralde Sami Yen'in önüne gelince anlardım neyin ne olduğunu, o telaşla.
Garip bir gündü. 27 saat uykusuzluğun verdiği aklın baştan gitmesi ve göz kapaklarının açılamaması durumunu halen yaşamaktayım. Aslında iyi de oldu bu. Evde oturup, LigTv, Trt3, Digi arasında gittim geldim iftar sonrası. Evet hakikaten iyi oldu, bazılarının halen yere göğe sığdıramadığı büyük(!) bjk taraftarının Nihat'ı ve takımı ıslıklamadığını görmüş oldum. Güzel bi akşamdı...
... maçta çevirir!
4 resmi maç, amatör bir takıma alınan galibiyet, 2beraberlik ve bir mağlubiyet... Durum hiç açıcı değil hatta rezillikten başka bişey değil..! Çok zor günlerin bizleri beklediğine mi işaret yoksa geçen senenin tersine sonradan açılan bir Galatasaray'a mı? Hiç bilemiyorum, herhangi bir tez yürütemiyorum içinde bulunulan durum hakkında.
Bu yüzden tribünlerden bahsetmek isterim. 2-0'dan sonra doğal olarak düşen tempo ve ilk yarının sonlanmasıyla geçen bir 45 dakika vardı. Su içinde kalan bizlerin ortak kanısı sahadaki topçuların, bizim kadar terlemediğiydi... Takım sahadan çıkarken, giderimizi de yapmış; 2.yarı neler olabilirin derdine düşmüştük.
Devrenin bitmesi ve Cimbomun sahaya çıkmasıyla, müthiş bir desteğin başladığını(verdiğimizi) gördük. Takımında hareketli bir oyun sergilemesi, yerden top çevirerek rakibin üzerine gitmesiyle destek arttı. Gelen ilk golün ardından, artık çığrından çıkmış bir tribün vardı. Kimse kendinde değildi ve maçın dönmesi için uğraş veriyorduk. Gol geldiğinde ise ağlayan arkadaşlarımı gördüm. Bu kadar basit (olması gereken bu) bir maçta bile ağlayan taraftar varsa o takımın ne durumlara düştüğünü açıkça görebiliriz.
Neyse diyeceğim şu ki kimse taraftardan bahsetmemiş... Takım geçen senelerde kötü giderken tüm suç taraftarın arabesk(!) bestelerine atılıyordu. Herşeyin suçlusu takımı ateşlemeyen taraftardı...
Az önce izledim. Gülmekten yerlere düşülesi bir video. Aslında ağlancak hale gülme vakası da diyebiliriz...
Bu hafta futbol taraftarları açısından iyi bir lig oldu, tabi bu açıdan bakılırsa. Gol sıkıntısının üstü düzeyde yaşandığı Süper Lig'in, pardon Spor Toto Süper Lig'in ilk haftasında; 4 büyük takım, Eskişehir(ETİ), Karabük (kardemir), Manisa (Vestel), Konyaspor (Torku), Belediye (Medical Park) haricinde formasında reklam bulunan takım yoktu. Sanırım Geçen sene Turkcell'le anlaşması bulunan takımlar, ligin isminin değişmesi üzerine Spor Toto ile yeni bir anlaşma yapacaklar ve ilk haftayı boş geçmişler.
Olayın garip tarafı ise geçen yılın şampiyonu Bursa'nın da reklamsız kalması. Gerçi reklamı olmayan bir turuncu Bursa forması çok hoş olmuş ancak işin ekonomik yönünden bakarsak ilginç bir durum. Bu Bursa'nın CL'den gelen paralar sayesinde, "bizim gözümüz tok, daha çok para verin reklam alalım" imajı verdiğini de gösteriyor olabilirken; ülkemizde 4 büyüklere para akıtan şirketlerin, Bursa'dan yeterli verim alamayacağını da düşündürebilir. Ancak ben böylesine büyük bir futbol kulübüne reklam verebilcek kapasitede bir şirket sahibi olsam, Şampiyonlar Ligi'nde de oynayacak Bursa'ya reklam verirdim. Mesela Beko, Bursaspor'a reklam verse hoş olmaz mı?:p
Bu arada eğerki bu reklamsız takımlardan birinin taraftarı olsaydım, formalara reklam bastırılmadan koşa koşa alırdım. Son olarak Bursa'nın aşağıdaki formasını, yakın zamanda almayı düşünmüyor değilim aslında=)
14 Yaşındaki kızı ağabeyinin sevgilisi batağa sürükledi
Zonguldak'ın ÇAycuma ilçesinde sevgilisinin 14 yaşındaki kız kardeşini fuhuşa zorladığı iddia edilen genç kız ve üniversiteli ev arkadaşı ile cinsel istismarda bulunduğu iddia edilen 2 sanığın yargılanmasına başlandı. Hazırlanan iddianağmeye göre M.N.G, ağabeyinin kız arkadaşı Seda S ile tanıştı. M.N.G, kısa süre sonra Seda S.'nin üniversitesi öğrencisi Büşra D. ile oturduğu evine gitti.
"Eğlenmeye Gideceğiz" dedi
Seda S., "Eğlenmeye gideceğiz" diyerek M.N.G. ve evde bulunan arkadaşı A.K.'yi de yanına alarak erkek arkadaşı S.G.'nin evine gitti. M.N.G, Seda S'nin yönlendirmesiyle A.K. ile birlikte oldu. Sabah Seda S, "Bu olanları başkasına söyleme" diyerek M.N.G'ye 100 lira verdi. SBS'ye giren M.N.G.'nin eve dönmemesi üzerine ailesi polise gitti. Seda S. de M.N.G.'yi karakola gönderdi. M.N.G., Seda S. tarafından fuhuş yapmaya zorlandığını söyledi. M.N.G., sınavdan sonra Seda S.'nin evine gittiğini, burada B.B. ile ilişkiye girdiğini, Seda S.'nin kendisine 20 lira verdiğini ileri sürdü.
Geçen LigTv'de Hey Gidi Günler adlı programı izliyorum. Bilmeyenler için şöyle anlatayım: Aslında tam olarak program denemez, Haber öncesi, canlı yayın öncesi açıkta kalan vakitleri doldurmak için yayına koyuyorlar aslında ama bence LigTv'nin son zamanlarda yaptığı en güzel uygulamalardan biri. Eski Maçları gösteriyorlar ardarda. Zevk alıyorum programdan. Mesela Yozgatspor'dan fark yemiştik zamanında, maçın sonlarında gol atan Hasan Yozgat taraftarına nasıl küfür ediyor. Nasıl gülerdik eski muhabbetlerde o anı hatırladıkça. Neyse.
Ankaragücü'nün Ersun Yanallı dönemlerine denk geldim geçende. Antalya'ya 8 atıyorlar, 4 büyükleri zorluyorlar. İyi bi teknik adam olabileceğini o zamandan gösteriyor Yanal. Neyse takımın forvetinde 2 siyahi eleman dikkat çekiyor. Tetteh ile Augustine. Tetteh'ten emin değilim ama Etiyopyalı tipi vardı adamda izlediğim kadarıyla.
Augustine gelecek olursak. Trabzondayken tanımıştım bu adamı. Aklımda Türkiye Liglerinin en kazma topçusu olarak kalmış bu arkadaşımız. Oysaki Ankaragücü'nde gol krallığına koşan bir elemanmış kendileri. 4 büyükleri bi hayli zorlayan Gücü'nde, gol yükünü çekiyormuş Tetteh'le birlikte.
Son olarak tekrar ediyorum, diğer arkadaşın Tetteh olup olmadığından emin değilim şuan için ama X,Y,Z gibi düşünün. İsim olsun diye de sallamış olabilirim ehuhe.
Tekrardan ekranlara döndük. Artık bilgisayarlarınızın ekranlarından Arnawut Blogu takibe devam edebilirsiniz anacım.
Evet ekran deyince, TV sandınız değil mi? hehe Ntvspor'un taraftar programına çoluk çocuk, teyze amca bile çıktı biz çıkamadık. Alakasız ama aklıma geldi şimdi.
Bloguma hasret kaldım yaklaşık 1 aydır. Tatili biraz uzun ettim sanırım. Bende sıkıldım ne diim. Tatil tatil nereye kadar arkadaş.
Tribüne hasret kaldım, tribün insanlarına. Çok özledim Sami Yen'de, deplasmanda üzülmeyi sevinmeyi, deplasman otobüsünde uyuklamayı, bağırmayı, sigara içmeyi. Otobüste içilen sigara özlenir mi ulan diyenler çıkabilir. Özleniyor evet diyorum ve uzatmıyorum, anlayan anlar:)
Haydi rastgele...
Bi 15 gün kadar yokum. Herkese selam olsun... denizin kumun güneşin ve tabiki gecelerin tadını çıkarıyorum:)
Hey canını yediğim hoşgeldin. Ülkeyi geçtim, kasabasına kadar hemşerim bi topçu aldık. Dün Ntvspor'a bağlanan babasının adı Agim, annemin dedesinin ismi Agim!
Şansıma bilgisayarım bozulunca dün, bütün gün aynı haberleri takip edip durdum. Ersin Düzenli ntvspor'daki program farklı bişeyler yapınca zevkin doruklarına çıktım.
Agim Bey'in Türkçesi ne güzel öyle arkadaş. "Beyfendii, bizim memlekette çok Türk var biliyorsunuz?"
Ruh, ruh deyip duruyoruz ya hani, bu adama yamuk yapan yönetici olsun taraftar olsun aklını alırım adamın eheh. Lorik için herkes Savaşçı yazmış ki hakikatten de öyle. Çok sert bi oyuncu. İstatistiklerinde 38 maçta 19 sarı gördüğünü okudum bi yerde o derece bazen!! Her gittiği takımda lider olması çok iyi bir transfer yaptığımızın göstergesi ki sezonluk 30 maç ortalamasıyla oynaması muhteşem bişey.
"Türkiye ülkeme yakın diye gelmeyi çok istedim" demiş Lorik. Arada benide götür Kosova'ya, Lorikcan:)
He bu arada benziyoruz sanki biraz.! ehuhuehue
Her blogda bi Larissa Riquelme başlığı görmek mümkün. Herkes bi fotoğrafını paylaşıyor hatunun. Şahsen pek beğenmedim bu iç çamaşır mankenini. Ama tek tek fotoğraf koymaktansa bütün telefon-göğüs kombinasyonlarının bulunduğu bir video koymak istedim. Alın gözünüz doysun ehehe
Nike'ın yaptığı o müthiş reklamlara bir gönderme olsun, bu fotoramanı yaparken hiç masrafa girmedim ben ehehe.
Aynen aktarıyorum. Afrikalıların çılgın gibi her maç üflediği bu "alet"in asıl kullanılış amacı buymuş. Teşekküler Bilal Emmi:)
Bakın vuvuzela içten içe yanıbaşımıza kadar geldi ve bunun sonucunu çok acı yaşayacağız. Bakınız fotoğraflarda vuvuzelanın aslında ne için kullanıldığı var Afrika'da. Lütfen yayalım bunu. Yağız delikanlılarımız görsün. Ağzına sürmesin vuvuzelayı falan. Rahat edelim.
Nedir çocukluk aşkı? Minnacık ellere sahipken, seni heyecanlandıran bir kız mı? Daha annenin seni okula götürdüğü zamanlarda, hep yanında olmak istediğin öğretmen hanım mı? Yoksa hergün ikibinbeşyüz liralık harçlığından kısıp, maçlarına bilet almaya uğraştığın; kaybettiği zaman sabahlara kadar ağladığın; kazandığı zaman minicik sesinle dağları titrettiğin arma mı? Yoksa farklı duygular mı akla gelmesi zor?..
Daha okul yollarına düşmeden, babamızın aldığı Galatasaray fikstürüyle başladı aşkımız. Okuma yazmayı ondan öğrendik biz. Babamın göbeği üstünde maç skorlarını yazarken başladı o muhteşem G ile S'nin birleştiği armanın aşkı. Bizim çocukluk aşkımızda Sarısıyla Kırmızısıyla Galatasaray arması oldu. Küçümen ayaklarımla, görevli babamın elinden tutup gittiğim o fb maçı ve sırtında oğluyla, saha kenarında görevli; belkide görüp görebileceğiniz tek polisti benim babam. Hangi maç, lig maçı, kupa maçı nedir ne değildir bilmiyorum ama o saha kenarını, o yanan meşalelerin çıkardığı sis bulutunu ve o muhteşem atmosferi hiç unutmam. Sarıyla Kırmızının çocukluk sevdam olmasının nedeni o atmosferdi belkide.
Son zamanlarda herkes çocukluk aşkını, gerçek renklerini belli ediyor ya ondan yazdım bunları. Ömrü hayatında hiç renk vermeyip, gün gelince, belki parayı bulunca, belki yaranmak adına renk atanları anlayamamanın verdiği rahatsızlıkla yazıyorum bunları...
Çook çookh...
Maşallahçı teyzeler gibi, çook çook maşallah tü tü demesini bekliyorum her seferinde. Heryerde yazılıp çiziliyor Ömer Üründül hakkında, TRT eleştiri yağmuruna tutuluyor tüm bloglarda ancak TRT neden yıllardır bu amca beyde ısrar ediyor anlamış değilim. Hayır tamam Türkiye Liglerinde, maç sonrası programlarda istediği yorumu yaptır ama neden koskoca Dünya Kupası yayınını alan kanal bu adamda ısrar etmeye devam eder anlamak çok güç.
Fd yazmıştı çok gülmüştüm. Valla nasıl maç oluyo dimi Erdoğan!